Altmışlı yıllarda ilk dağcılar Kaçkar’a çıkıp iniyorlar.. Zirve Defteri’ne de bir şeyler yazıyorlar. Yöre çobanı okuyor, o da bir şeyler yazıyor, bakın ama ne yazıyor.. Doğa ve edebiyat adamı Murat Ceylan’dan size

Altmışlı yıllarda ilk dağcılar Kaçkar’a çıkıp iniyorlar…
Karadenizli çobanın dağda işi yok, bunları izliyor, mevzuyu çözebilmeye çalışıyor vss vss… Sonunda merakına dayanamayıp zirveye çıkıyor, zirve defterini alıp okumaya başlıyor…

Dağcılar

– Zirvedeyim muhteşem bir manzaranın keyfini yaşıyorum…
– Sonunda Kaçkarı fethettim, nihayet Kaçkar zirvesindeyim…
– Tanrım bulutlarla sevişiyorum… Çok mutluyum!
Türünden yazılar yazmışlar, altına çeşitli notlar düşmüşler, neyse çobanımız tüm bu yazıları okuyor…

Ardından hemen o zirve defterindeki yazıların altına, kendi günlük anılarını yazmaya başlıyor meraklı çobanımız…

– Ulaa bugün geldum pek pişey yokg!
– Ula bugün da geldum, yine pişey yokg!
– La ha bu amk kodiğumun dağuna bugün da geldim yine pişey yokh!
– Ulaaaa uşağum bugünde geldum, ha bu amk koduğumun bulutundan başka pişey göremedum… Hem o kari kiminla sevişmiş oni da anlamadum?!

Bu hikaye tamamen gerçektir…
Bana bakmakla görebilmenin, doymakla doyumsuzluğun arasındaki o ince çizgiyi hatırlatır.

Neden anlattığımı bilmiyorum ama benim için dağcılık yaşamımda önemli bir yeri vardır.

Bana göre; Gerçek bir dağcının amacı zirveye çıkmak, onu fethetmek… Orada uzun uzun kalabilmek değil! Doğanın eşsiz estetiğini, muhteşem ritüelini bir kaç saat olsun yaşayabilmektir…

Bana bu eşsiz duyguları yirmi yıldır yaşatan Seyyah kalbim, varlığına şükürler olsun.

Evet, serseri ruhlu seyyah arkadaşlarım, yıllardır istediğiniz yol hikayelerimizi sizlerle paylaşmaya bu aydan itibaren başlıyoruz… Yolunuz uzun, açık ve kaleminiz daim olsun… Hepinize bakmakla görebilmenin arasındaki farkı zirvede yaşayacağınız bir hafta dilerim.

Sevgilerimle…

Murat Ceylan