Diyanet İşleri Holdingleri solladı.. Eray Erollu ayrıca asgari ücretin 3 bin 600 frank (19 bin TL) olan İsviçre’deki market fiyatlarını yazdı. Okuyunca biz hiç yaşamıyoruz ki diyebilirsiniz

Kaynak: bekman.tv

Kaynak sayfa: http://m.bekman.tv/yazarlar/eray-erollu/diyanet-isleri-holdingleri-solladi/163/

Ünlü gazeteci Eray  Erollu’nun yazısı şöyle: 

DİYANET İŞLERİ HOLDİNGLERİ SOLLADI

Diyanet İşleri Başkanlığı beni şaşırtmaya devam ediyor. Hatırlayacağınız gibi Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın sigara için “Haram’’ açıklamasını bir önceki yazımda değerlendirmiştim.
Bir kaç gün önce de 12 milyon emekli başta olmak üzere herkesin aldığı banka promosyon paraları için, ‘’Harama yakın’’ açıklaması yapıldı.
Cuma namazı çıkışı “Camiye yardım” diye bağıran kişiye bağış yapılıyor. Makbuz kesilmiyor.
Para, mukavva kutunun içinde birikiyor.
Benim aldığım promosyon haram, senin bağışların helal öyle mi?
Ben o promosyon parasını camiye bağışlasam Diyanet İşleri “Bu para harama yakın bağışınızı kabul etmiyoruz” der mi?
Belki de bu açıklamanın altında bu paraları camiye bağışlayın düşüncesi yatıyordur.

O zaman Diyanet İşleri her bağışçının banka hesap bilgilerini incelesin parası faizde olanın bağış tutarını iade etsin.

Geçen sene ocak ayında Diyanet İşleri’nde 100 bin imam-müezzin görevdeydi.
Ayrıca 20 bin kadrolu bir o kadar da geçici Kur’an kursu öğreticisi bulunuyordu kadrosunda.
Yeter mi yetmez tabi. Ayrıca 3 bin vaiz, 1250 müftünün çalıştığı belirtiliyor. 144 bini aşkın kişiyi bünyesinde barındıran Diyanet İşleri bu yıl içersinde de 6 bin 100 kişiyi daha bünyesine katacağı ileri sürülüyor.
Bu da ne demeyin…
Koç Holding’de 95 bin, Sabancı Holding’de 55 bin, Ülker Grubu’nda 60 bin kişi çalışıyor.

Apple’da 130 bin, Google’da 95 bin, Facebook’da 10 bin, Twitter’da 5 bin kişi çalışıyor.

Bu dünya devi şirketler bile bizim Diyanet İşleri kadar personel çalıştırmıyor.

Ama Diyanet İşleri garibanın aldığı promosyon parasına kafayı takmış. Gören de 144 bini aşkın personelin maaşını Diyanet İşleri kendi kazancından ödüyor sanacak.

Alkol, tütün, şans oyunlarının yanı sıra iğneden ipliğe alınan vergilerden Diyanet İşleri’ne de belki en büyük paylardan biri veriliyor. Promosyon haram diyen Diyanet İşleri’ne soruyorum. Bir simitin 1.75 kuruşa satıldığı ortamda garibanın 3 yılda bir 450 lira (Maaşı en yüksek olanın aldığı tutar) promosyon parası bu  kadar mı sorun olabilir?

Günde 50 kuruş bile etmeyen promosyon parası için bu yaygaranın koparılmasına anlam veremiyorum. Kaç milyon kişi alıyor diyenler için hatırlatayım. 450 lirayı alan emekli sayısı 1 milyon bile değil… 

Xxxxxxxx

EĞİTİME NAMAZ AYARI

Bu haftaki yazımın konusunu kaç sefer değiştirdiğimi ben bile sayamadım. Önceki gün bir arkadaşım ile konuştum. Sakin bir yapıya sahip olan arkadaşımın ses tonundan öfkesini fark ettim. Sinirden sesi titriyordu.

Arkadaşımın oğlu Gaziosmanpaşa Final Lisesi’nde öğrenim görüyor. Okulda eğitim sabah 08.30’da başlıyormuş. 5 saat ders yaptıktan sonra 12.30’da yemek zili çalıyormuş. 13.30’da derse giriyorlarmış. 2 saat ders, 2 derste etüt yapıp saat 16.45’de okuldan çıkıyorlarmış.

Ama son 2 cuma günü arkadaşımın oğlu 12.30 verilen yemek arasında okuldan çıkıp evine gidiyormuş. “Neden geldin evladım” dediğinde “2 saatten fazla süreyi nerede geçireyim. Cuma namazı kılmak istemeyenler benim yaptığım gibi evlerine gidiyor” demiş. Evlat saat 14.00’da da okula geri dönüyormuş. Derse de 14.20 gibi başlıyorlarmış. Öğle tatili arasındaki kayıp zamanı da 1 saat etüt dersini yapmayarak kapatıyorlarmış.

Okul yönetimi bu konu hakkında çıt çıkartmıyormuş. Bazı veliler “Çocuğunun namaz kılmasını isteyenler ders kaçırmasını göze alıp camiye götürsün diyerek” tepkilerini ortaya koymuş.

Üniversite mezunlarının bile iş bulamadığı ortamda lise mezununun iş bulma olasılığı torpili yoksa çok düşük bir olasılık.

Okul müdürünün tenefüs ya da yemek aralarını uzatma gibi bir yetkisinin olup olmadığını bilemiyorum.

Var derseniz. Kar yağdığında İstanbul Valisi’nin açıklama yapmasına gerek yok. Okul müdürü yarın okulunu tatil edebilir. Ya da canım istedi yarın ders 10.00 ‘da başlayıp 12.00’da bitecek diyebilir. Olamaz demeyin. Burası Türkiye…

“ÜLKEMİ SEVİYORUM AMA…”

Bir çok ulusal televizyon kanalında uzun yıllar çalışan, haberden habere koşan Turgut Erat ile geçen gün yazıştım.
Turgut Erat’ı tanımayanlar için bir kaç cümle söylemeden geçemeyeceğim. Gündemi bomba gibi sarsan haberlere imzasını atan Erat, son olarak her sabah sözcü.com.tr’de “Halkın gündemi” programını yapıyordu. Ailesiyle birlikte aldığı ortak karar ile “Bu kadar haber yapmak yeter” diyerek kurumla ilişkisini kesip İsviçre’ye yerleşti.

İsviçre mi Türkiye mi sorusunu yönelttim. “Ülkem be. Delice seviyorum” dedi düşünmeden. “Bülbülü altın kafese koymuşlar ‘ah vatanım’ demiş” Atasözü kulaklarımda çınladı.

“Neredesin” deyince, aracının bagajına yerleştirmeye çalıştığı ürünlerin fotoğrafını attı. Passat model aracın bagajı tıka basa doluydu. Markette olduğunu ama Almanya’dan alış-veriş yaptığını söyledi. Detarjan çeşitlerinden etine, bebek bezinden peynirine, viskisinden meyvesine, şampanyasından sebzesine kadar aldığı ürünlere 280 euro ödemiş. Neden Almanya dediğimde İsviçre’den daha ucuz olduğu için yanıtını verdi.

1 Frank 5.30 Türk lirası ediyor. Hemen aldığı ürünleri Lira’ya çevirip ‘ooooo..’ demeyin. 

Alım gücünü sorunca Türkiye’nin çok üstünde dedi. Türkiye’de asgari ücret 2000 lira. İsviçre’de ise 3600 Frank. (Yani 20 bin TL’ye yakın)
İsviçreli bir aileyi düşünün 4 çocuğu var ve güçlükle geçiniyor. Aile bireyi devlete giderek geçinemediğini söylüyor. Yetkili kısa bir incelemenin ardından sizin geçinebilmeniz için 5500 Frank lazım diyormuş. İşlemini yapıyorlarmış. Aradaki fark için “Gel her ay benden al” denmiyormuş. Maaşına eklenip banka hesabına yatırılıyormuş. Medeniyet bu işte diyerek ülkemdeki tanzim satış noktalarındaki kuyruklar film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.

İsviçre’de dana etinin kilosu 8 ile 11 Frank arasında değişiyormuş. Asgari ücretli 10 Frank’lık etten 360 kilo alabiliyor. Türkiye’deki asgari ücretli ise en ucuzu 40 Lira olan dana etinden ancak 50 kilo alabiliyor. Bu hesap bile Türk insanının alımsızlık gücünü ortaya koymaya yetiyor. Merak edenler için bir kaç üründen daha örnek vereyim. Kuzu 21 Frank’a satılıyormuş. Ama burda sık sık  yüzde 50 indirim uygulanarak pahalı dana etinin kilo fiyatına denk getiriliyormuş.

Sigara pahalıymış mesela winston 7.80 Frank. Ama orta kalite viski 9 Frank. 250 gramlık peynir 1.5 ila 3.5 Franka satılıyormuş.

Ürünlerin çoğu Türkiye’den ucuz diyen Turgut Almanya’nın İsviçre’den de ucuz olduğunu belirtti. Türkiye’de 20 liraya satılan şampuanı 1.95 Euro’ya almış. Kutu sütün litresi 1.90 Frank…

Yılların gazetecisi Turgut Erat, “Alım gücümüzün düşük olmasının nedeni Türkiye’de Lira kazanıp yaşamsal ürünleri ABD Dolar’ı ve Euro üzerinden almamız” diyor.

İlgimi çeken bir başka olay ise Turgut Erat’ın attığı bir kaza fotoğrafı oldu. Aracın çamurluğunda göçük oluşmuş kaza sonrası. Aracın kaportası çok temiz. Fiyatı 10 bin Frank’mış. Aynı aracı Türkiye’de 50 bin Lira’ya alamazsınız. Futbol topundan biraz daha büyük bir çökük için istenilen tamir ücreti 8 bin Frank. O araç Türkiye’de 2 bin Lira’dan daha ucuza tamir ettirilir. O vaziyette dolaşsan hiçbir polis memuru araç sürücüsünü çevirip uyarıda bile bulunmaz. Alım gücü yüksek olan İşviçre’de bahsettiğim aracın hurdaya çıkarılma durumu varmış. O araç Türkiye’de en az 30 yıl daha kullanılırdı.

Turgut’a ailesiyle birlikte mutlu bir ömür sürmesini temenni ediyorum.

Eray Erollu

Kaynak sayfa:
http://m.bekman.tv/yazarlar/eray-erollu/diyanet-isleri-holdingleri-solladi/163/