Ah o eski günler.. Oysa o kadar güzel anlatmış ki..

Birazdan yazacaklarımı
kaç kişi okur ya da üşenir okumaz
kaç kişi beğenir ya da beğenmez
Kaç kişi kızar,
Kaç kişi düşünür
Kaç kişi doğru veya yanlış der
Kaç kişi umursamaz
Kaç kişi önemser bilmiyorum…
Ama
Hissettiklerimi dilim döndüğünce ifade etmek isterim.
Hepimiz o topraklarda doğduk
Farklı şehirlerde değişik semtlerde yaşadık
Farklı ama ortak kimliğimizle ve kültürlerimizle büyüdük.
Türk, Kürt, Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani, İtalyan, Arnavut, Çerkez, Arap, Gürcü, Azeri, Bulgar vs mahallelerimizde yaşadık..
O kadar çok farklı olmamıza rağmen
Kendi içimizde farksızdık…
Sokağımızda bayramlar eksik olmazdı
Birimizin bayramı diğerimizin sevinciydi…
Annelerimiz camlarda birbirleriyle konuşur
Sohbetin dibini vururlardı..
Biz sokakta kimliklerimizden habersiz yalnızca
Oynardık.. kim nedir necidir neye inanır anlamazdık yalnızca Biz vardık…
Biz o çoçuk ruhumuzla yaşarken
Siyasi oyunlar, kavgalar, ihtilaller vız gelir tırıs giderdi .. umurumuz bile olmazdı..
Ne zaman farkına varırdık?
Mahallemizden biri gittiğinde, ayrıldığında
O zaman canımız yanardı..
Ayrılma arifesinde adresler ve telefonlar verilirdi… sözler verilirdi unutmama adına.
Hatta işaret parmaklarımızı keser kan kardeşi olurduk…
O an ne din önemliydi nede hangi kültürden olduğunun bir önemi vardı..
O an yalnızca sevgi vardı, saflık, çocukluk vardı..
O yaşlarda Vefayı, paylaşmayı , vicdanlı olmayı bildik, anlık küslüklerden barışma telaşı bile yaşardık…
Herkes evinden yiyecek bir şeyler getirir resmen çilingir sofrası kurardık , gülerek yerdik yetmezse aşağıdan yukarı bağırır daha yiyecek isterdik , ipli sepetlerden annelerimiz
Sandviçler boğaçalar uzatırdı…
Kim zenginmiş, kim fakirmiş statü neymiş bilmezdik…
Dedim ya hepimiz birdik ,
Ailelerimiz bize ilk bunu öğretirdi..
Ülkenin siyasi bozukluğu maalesef giderek büyümeye başladı.. çocuktuk anlamıyorduk..
ilk defa duyduğum başka başka memleketlerin isimleri duymaya başladım..
Biri “biz İsrail’e gidiyoruz”
Diğeri “Yunanistan’a gidiyormuşuz”
Ötekisi “Almanya’da yaşacakmışız” derken
Artık mevzularımız gidişlerden konuşulur olmuştu.
Yetmezmiş gibi Aile içindede gitmelerde başlandı.
Hem güzel, hem de zor yıllardı…
Fakat her şeye rağmen içimizdeki umutlar sönmezdi..
Büyürken zaman içinde farklılaşmalar başladı…
Kimliklerin ağırlığı hissettirildi..
Siyasi gerginliklerden dolayı korkular yaşatılıyordu..
Herkesin dilinde yine yeniden göç konuşulur olmuştu..
Geçmiş olaylardan canı yananların , Endişeleri hat safhaya çıkmıştı …
İçimden “Allah’ım neler oluyor nasıl bir dünya
ne olacak ” tedirginliğinin travmasını yaşar buldum kendimde…
Aradan hemen hemen yarım yüzyıl geçti
Bende göç etmiş , memleketten uzak bir diyardayım…
Ve yine
Aynı mevzu,
Aynı endişe,
Aynı tedirginlikler,
Aynı siyasi oyunlar,
Aynı terkedişler,
Aynı isyanlar,
Aynı travmalar,
Aynı huzursuzluklar,
Aynı hasretler,
Aynı kavgalar,
Aynı ayrımcılık,
Aklıma gelen tek şey
“Tarih veya zaman tekerrürden ibaret mi”
Bana Kâr kalan yaşanmışlığım ve yukarıda belirttiğim anılarım.. Hepsi bu…
Umarım kimse için zor zamanlar olmaz ..

Manuel Kasparoğlu