Elveda İstanbul..

Bahri Kayaoğlu

ELVEDA İSTANBUL…

Gazeteciliğe başladığım ilk yıllardaki arşivimi karıştırırken, bazı günlük olayları yazdığım, artık eskimiş ve yaprakları sararmış bir defterime rastladım.
Aşağıdaki satırlar o defterden…
***
“… Hiç tanımadığım bir sesin; “O güzel bir kitap” dediği vakit ben Jack London’un, ‘Sevginin Katıksızı’nı okuyordum. ‘Acaba kime diyor’ diye başımı kaldırınca, topaç yüzlü, güleç gözlü ihtiyarca bir adamla göz göze geldim.
Bu defa elimdeki kitabı parmağı ile işaret etti…
“Okudum. Çok güzel bir kitap” dedi…
Tebessümü, içten konuşması karşılık verilmeyecek gibi değildi.
”Yaa” dedim, “öyle görünüyor…”
Karşımdaki boş koltuğa oturdu.
”Ben” dedi, elindeki kitabı göstererek.
“‘Elveda Berlin’i okuyorum.”
***
Şu ‘Elveda Berlin’ cümlesi bir an bende öyle duygular uyandırdı ki, gözlerim adamın elindeki kitaba takıldı, öylece hayallere daldım…
Birkaç saat öncesi, şimdi içinde bulunduğum tren Haydarpaşa Garı’ndan hareket ettiği zaman, ben de vagon penceresinden sarkmış; ‘Elveda İstanbul” demiştim. Hüzünlenmiştim… Yıllarca bu şehirde hep yalnızca bir şeyin peşinden koşmuş, bazen tam yakaladığımı sandığım anda, yeniden yitirivermiştim…
O da mutluluktu…
***
Bilmem sizlerde böylesi duygulara hiç kapıldınız mı?
Eski anılarınızı hatırlarken duyduklarınız, sanırım az çok benim hissettiklerime benzer…
Kendinizi bitmeyen, nerede başladığı bilinmeyen bir yolda görürsünüz…
Şimdi artık içinizde çocuksu bir güz mevsimi yaşanıyordur…
Sıcak, eskimiş ama taptaze anılar ruhunuzda büyümekte olan bir boşlukta dolanıp dururlar…
Gülmeleri unutursunuz…
Ne çok şeyi yitirdiğinizin farkındasınız…
Ağlayamazsınız bile…
****
Kısacık bir süre de olsa, her insanın yaşantısındaki böylesi anılar, anı albümlerine yerleştirilen ‘okul mezuniyet resimleri’ gibidir. Zaman zaman çıkarıp bakmak, özlem gidermek gibi her insan, bazen o eski anılarını hatırlamak ve efkarlanmak ihtiyacını duyar…
Bizi geçmişimize bağlayan kuvvetli bir bağ var.
Kopulmuyor…
”Elveda İstanbul” deyip gitmişken, kısa bir süre sonra tekrar bu kente, artık hiç gitmemek üzere döndüğüm gibi…”

Bahri Kayaoğlu

Bahri Kayaoğlu