Film verir misin !…

Film verir misin !…

Yıl 1994, Sabah gazetesi İstihbarat servisinde iki yıldır çalışıyorum. Sağolsunlar bizim büro şefi Sezai Elgin, İstihbarat şefi Fehim Yener istedi diyerek iki yıldır görev yaptığım İBB’den beri alarak Haseki Hastanesine sürgün ettiler. Bildiğin attan inip eşeğe binme vaziyeti. Lan kimin damarına bastıysak. Veya kime geçirdiysek bir haberde hala bilmem. Sürgün edenlerin kulakları çınlasın. 2016 yılında Salih Aluş Balat’ta Sabah gecesi düzenledi. Gittik. Sezai de orada. Bu mevzuuyu 22 yıl sonra sordum. ‘Beni niye sürgün ettiniz’?. Vallahi billahi hatırlamıyorum dedi. İyi mi !…

Haseki Hastanesine girişte solda hala tek katlı iki odalı merdivenle çıkılan yer bugün 112 kullanıyor. Orası o dönemler Haseki polis nokta. Ulan gittik sürgüne, kabak gibi ortadayız, ne basın odası var ne bir mok. Bizim İrfan Demir’de rahmetli Yıldırım Aktuna zamanı Haseki de Basın Danışmanı olduydu. Ahmet Çetinsaya da Başhekim. O zamanlar hastanenin acil servisi caddeye bakan binada, İrfan’ın güzel bir odası vardı. Ne olduysa Çetinsaya buna gıcık gitmiş, Aktuna’da malum Bakanlıktan gitmiş. İrfan’ı girişte sağda bildiğin tek kişilik bekçi kulübesi var, hala durur, oraya vermiş. Yani İrfan’da bahçede sürgün, tabii orada durmaz ki, hastanede cirit atıyor.

Neyse polis noktada bir döner sandalye, masa ve bildiğin parklardaki bir bank var. Orada takılmaya başladım. Bekçi Şevki Üstün dehşet bir adam. Kanunu harfiyen uygulayan, karakol amirini bile takmayan tam benim kafada, gün görmüş efendi bir kişilik. Yanında Ali isminde genç yeni bir polis var. Şevki babayla ne olaylar yaşadık, acil de akşam 118.00 sularında dolanırken sahipsiz ex olmuş birinin göz korneasının çalındığını bile tespit edip tutanak tutup Fatih Savcılığına verdik. Ortalık ayağa kalktı. Göz kliniğinden doktorlar arayıp tehdit etmeye kalktılar.

Nokta Aksaray karakoluna bağlı, karakol amiri geldi, bana sormadan, bilgi vermeden nasıl böyle bir şey yaparsın? diye hesap sormaya kalktı. ‘Ben bekçiyim, görevimi yaptım, bunun için size bilgi vermeme de gerek yok’ dedi. Böyle bir adam. Aynı zamanda Bekçiler Derneği’nin de Başkanıydı yanılmıyorsam. Yaptığım haber ve tuttuğumuz ıslak imzalı iki tutanaktan biri halen bende mevcuttur.

Malum hastane sürgünüyüz, sabah 09.00, akşam Allah kerim mesai saati. Her an birileri vurulur, bir yer patlar, yangın çıkar, kaza olur, yaralılar gelebilir diye ayrılamıyorsun. Ayrıca da özel haber yapmaya çalışıyorsun. Her gün en az iki haber yapmazsan kapıya konarsın. Günler haftaları, haftalar ayları kovalıyor. Adli Tıp’ta Cerrahpaşa’da. Olası her olaylı cenazeyi de takip etmek zorundayım.

Fatih ekipler amiri de hemen her gün lacivert toros araçla uğrardı noktaya. Bir gün önce çatışma yaşanmış ve bir terörist cenazesi var adli tıp ta, malum böyle işlere benim gibi belirli kişileri gönderirler. Tecrübesi olmayan, uygun zamanda foto çekip bilgi toplayamayan, üstüne dayak yiyecek kişi göndermezler. Eğer biz yoksak muhabir bile göndermezler, çünkü rizikolu mevzuu. Zaten sürgünüz dedik ya. Bürodan bir bakıver (Bak). Amire nire? dedim, adli tıpa dedi. La bende geleyim yürümüyeyim dedim. Bindik torosa. Binmemle pişman olmam bir oldu ama inmek de olmaz, mesafe kısa. Sonradan kurşun geçirmez camlar takılmış araca, yollar yuvarlak görünüyor. Ulan şimdi bizi tarasalar gittik bok yoluna diye düşünüyorum. Neyse indik tıpın morgunun kapısında.

Morgun girişi rampa ve sağa döner, 4-5 kişi bekleşiyor cenazeyi almak için. Cenaze teslim edildi ve araca sırtlanırken 5-6 kare çektim. Cenazeyi alıp gitmek üzereler. Bu arada genç bıyıklı, elinde fotoğraf makinesi daha önce hiç görmediğim bir şahıs yanıma yaklaştı. ‘Ben foto film şubedenim, yeni başladım. Şahısların fotosunu çektim ama emin değilim, bana 2-3 kare verirmisin’?. Demez mi. Kafamdan aşağı değil kaynar su, balyozla vurmuşlar gibi oldum. ‘Film veremem, bunu dediğini de duymadım, yanımdan uzaklaş’ dedim.
Hemen ekipler amirine gittim, şu şahsı tanıyormusun? dedim. Hayır deyince bak foto film dedi, benden film istedi. Bu kişi böyle ortalıkta dolaşıp film filan isteyerek seni de beni de vurdurur dedim. Oradan çekip gittim. Daha sonra bu şahsı hiç görmedim. Ekipler amirine de sormadım. Bizim meslekte film verirsen muhbir olursun, anında haber uçurulur, fişlenirsin ve hatta bir gün bok yoluna gidersin…

27 Şubat 2018

Genco Sabancı