Ömer Seyfettin Kadıköy’deki kiralık evde yalnız yaşıyordu.
Kaç zamandır yemek yiyemiyordu.
Ateşli hastalığı ilerlemişti.
En yakın arkadaşı Ali Canip’ti.
Hemen her gün uğruyor, evinden yemek getiriyordu.
Ömer Seyfettin’in sağlık durumu epey ağırlaşınca, onu bir faytonla Numune Hastanesi’ne götürdü.
Ünlü edebiyatçı hastanede kaldığı süre içinde gözlerini açmadı.
Arada bir, “çocuk.. çocuk…” diye sayıklıyor, uzun süredir yüzünü göremediği kızını arıyordu.
Yüreğinde evlat hasreti ile öldü.
Hastanede tanıyanı yoktu.
Sahipsiz bedeni kadavra olarak değerlendirilmek istendi.
Cesedin çevresine tıp fakültesi öğrencileri birikti.
Testereyle başı kesildi.
Ömrünü duygulara, mısralara, edebiyata adayan adam 6 Mart 1920’de anılara emanet edildi.
Hakan Zat
Façebook