Korsanlıktan Kaptan-ı Deryalığa Uzanan Fırtınalı Bir Yaşam: Uluç Reis (Kılıç Ali Paşa)

Halikarnas Balıkçısı’nın Uluç Reis romanı tarihsel gerçeklerle kurguyu bir araya getiren müthiş bir denizcilik serüveni. Roman, yalnızca Uluç Reis’in değil, Hızır Reis (Barbaros Hayrettin Paşa) ve Turgut Reis’le birlikte tüm Türk denizcilerinin romanı. 16. yüzyılda Akdeniz’deki gemilerin korkulu rüyası olan bu Türk korsanları, o devirde denizcilik konusunda o kadar ileri gitmişlerdi ki kendilerinden çok daha güçlü savaş gemilerini bile kolaylıkla alt edebiliyorlardı.

Bazı tarihçilerin söylediğine göre İtalyan asıllı olan ve Occhiali olarak anılan Uluç Reis, küçük yaşta Barbaros Hayrettin Paşa tarafından esir alınıp kürekçi olarak Osmanlı donanmasına katılmıştı. Başka bir grup ise Uluç Reis’in Türk olduğunu ve Barbaros Hayrettin tarafından yetiştirildiğini söylemektedir. Balıkçı, işte bu tarihsel kaynakları bir roman kurgusu içinde buluşturup eşsiz bir denizcilik romanı yaratmış.

“Berberiye kıyılarında alelade bir korsan reisi kalmayı Kaptan Paşalığa değişmezdim. Kaptan Paşalığın bir fenalığı yok. Fakat ne de olsa sarayda dalkavukluk yapmak zoru var” diyen Uluç Reis, ölene dek korsan ruhunu korumuş ve saraydaki entrikalardan olabildiğince uzak kalmaya çalışmıştır. İnebahtı Savaşı’nda donanmanın bir bölümünü kurtararak İstanbul’a getirdiği ve düşmana büyük zarar verdiği için 1571 yılında Kaptan-ı Derya olmuş ve ölene dek on altı yıl boyunca bu görevde kalarak Osmanlı tarihindeki en uzun donanma komutanı olmuştur.

Uluç Reis korsanlıktan yetişmişti. Yelken ve kürek devri korsanlarının “Kırk Vasiyyet” diye adlandırılan kurallarını ezbere biliyordu. İnebahtı Savaşı’nda, düşünceleri Kaptan-ı Derya tarafından dikkate alınmadığı için Osmanlı donanması büyük kayıp vermişti. Bu öğütlerin birinci maddesi “Kaptan kendi korsan değil ise deniz ve deniz savaşı konusunda korsanlarla danışarak onların sözünü ve tavsiyesini dinlemelidir. Kedi reyi ile hareket etmemelidir. Bildiğine gidenler ekseriya pişman olurlar” şeklindeydi.

Yirmi birinci madde ise “Deryada düşman donanmasına rastgelinse bizim donanma Rumeli veyahut Anadolu sahillerine yakın, düşman donanması açıkta olsa, çatmaya heves edilmemelidir, görmemezliğe gelerek geçip gitmelidir. Fakat bizim donanma açıkta düşman kenarda olursa düşmana çatmak caizdir” denilmektedir.

Donanmanın solunda yer alan Uluç Reis’in görüşleri Kaptan-ı Derya tarafından göz ardı edilmeseydi, donanmamız korsanlık kuralları gereğince kara ile düşman arasında sıkışmayacak ve donanmanın gemileri karaya oturmadan savaşa devam edebilecekti.

Balıkçının romanı denizcilikle ilgilenenler kadar, tarihsel roman meraklılarının da başucu kitabı olacak bir roman. Uluç Reis, içinde büyük aşklar, uzun seferler ve kanlı deniz savaşları olan bir deniz destanı. Romanda Türk denizcilerinin büyük zaferi Preveze Savaşı da, donanmamızın bir bölümünü kaybettiğimiz İnebahtı Savaşı da en ince ayrıntılarıyla yer alıyor. Korsanlıktan başlayıp Osmanlı’nın Kaptan’ı Deryalığına kadar yükselen denizcilerimizin savaşlar içinde geçen yaşamını coşkulu bir dille anlatıyor Balıkçı.

Balıkçı Türk korsanlarının savaşlarını, yağmalarını ve aşklarını anlatırken bir yandan da Akdeniz’in güzelliklerini önünüze seriyor. Küreklere asılıp arkalarına bile bakmadan düşmana rampa eden Türk korsanlarını okurken Akdeniz ve Ege’nin mavi sularında geziyormuş gibi hissediyorsunuz.

Cezayir’den Kıbrıs’a, Tunus’tan Girit’eİtalya kıyılarından Malta’ya uzanan deniz yolculukları, fırtınalar, aşklar ve Akdeniz’de karşılaştıkları zaman top atışlarıyla birbirlerini selamlayan Türk korsanları… Millî Eğitim Bakanlığı – 100 Temel Eser arasında bulunan bu romanı mutlaka okumalısınız.