Erzincan dağlarında yapayalnız yaşayan aile bulundu.. Yağmur Ormanları misali.. Gazeteci Ferit Demir’den son yılların en müthiş haberi

Erzincan dağlarında yaşayan aile - Ferit Demir

Erzincan – Tercan Konarlı köyü 2500 rakımlı Hoşan dağı yamacında yaşayan 7 kişilik aileye ait ev..

Erzincan dağlarında yapayalnız yaşayan aile bulundu. Yağmur Ormanlarındaki kabileler gibi yaşıyorlardı.

Gazeteci Ferit Demir’den son yılların en bomba haberi..

Ferit Demir’in yazısı şöyle:

300 yıllık Siyah Beyaz Bir Hayat …
300 yıllık bir yaşamın özetidir bir fotoğraf karesi..
Düşünün ki 300 yıl önce atalarının yaşadığı şartların aynısını yaşıyorlar bilim çağında..
Bir odada evin hayvanları bir odada ailenin tamamı…
Bir kenarda mutfak bir kenarda banyo…
300 yıl önce sığınmış ataları Koşan Babaya..
Daha ne kadar kalırlar orada bilinmez..
O yaşamı içimizde kaç kişi yaşabilir bilmiyorum…
Bir saat bile orada yaşamayacak insanlarımız vardır ..
O evde doğmuş o evde yaşamışlar sadece..
Mezra dedikleri tek ev..
Komşuları arkadaşları akrabaları hepsi kendileri..
37 yaşındaki Zeynep 65 yaşında gibi..
30 yaşlarındaki Ayten 50 yaşında gibi..
Diğerlerini fotoğrafta siz tahmin edin..
Bir ömürü siyah beyaz yaşamışlar sadece..
Ve düşünün ki konuşma yeteneklerini kaybetmişler…
Yanlarında bi Koşan Baba var bir de gökyüzü..
yılın her günü üşüyorlar..
Yılın her günü yalnızlar..
Yılın her günü gözleri uzaklara bakar..
5 Kardeşleri yıllardır sessizliğe gömülmüş..
Yüzlerini bile görememişler…
Yılın her günü Koşan Baba’ya çöken puslu havanın güneşiyle güne başlasalar..
Sert esen rüzgarın varlığıyla akşamın geldiğini anlayıp içeri girerler..
Kış günleri mapus hayatı yaşarlar..
6 ay tek pencereli evde yaşıyorlar..
Ve düşünü ki tek pencereden dünyaya bakma şansları var..
Aslında hayat onlara tek bir pencere gibi.
Evin tek penceresi onların yaşamının özeti gibi..
Açılmayan tek pencere..
Dışarıyı bile sırayla görebilme şansına sahipler 2500 rakımlı Koşan Baba Dağının eteğinde..
Biz belki penceresiz bir evde yaşayamadığımız için onların dünyasını bilemeyiz ama..
Yaşadıklarını görünce ben insanlığımdan utandım…
evdeki üç kız Zeynep, Ayten ve Hüsniye…
İki erkek Metin ve Sisali…
Anne Emine baba Hüseyin..
Baba hep çay ister Ayten’den..
Annen hep ağ çeker bir köşede…
Zeynep ekmek yapmayı bilen tek kız..
Evin yemekleri de ondan sorulur..
işleri bitirince oturur evdeki taş makatta..
Boynunu önüne eğerek sessizliğe gömülür..
Ayten odun getirir soba yakar sonra dış kapıya yaslanıp uzaklar dalar..
Hüsniye evde hiç eksik olmayan çayı demler hiç durmadan…
Sonra dış kapıya çıkıp Ayten gibi uzaklara dalar..
Hüsniye hep kısa saçlıdır…
Saçları neden kısa diye sordum..
kardeşi metin şunu söyledi;
Kalbi deliktir hastadır saçları biraz uzayınca kendiliğinde dökülür tekrar çıkar..
Yılardır hep öyle..
Zaten hiçbir kardeş berber yada kuaför nedir bilmez..
Ayten Zeynep’in saçlarını düzeltir..
Zeynep’te Ayten’in saçlarını..
En büyük lüksleri ise güneşli bir günde kapının önünde oturup Koşan dağının eteklerinde akan suyun sesiyle birlikte ocakta demledikleri çayı yudumlamalarıdır….
Hava soğuyunca rüzgar sert esince Akşam olduğunu fark ederler…
Zaman yada günlerin ayların bir önemi yok..
Yaşadıkları evin çevresidir dünya onlar için..
Aslında onların her şeyi metin’dir..
Bir ayağında engelli Metin onların dünyasıdır..
Orda metinin sesi duyulmasa çaresiz ve kimsesizdir hepsi..
Metin onları hiç terk etmedi..
Hiç yalnız bırakmadı..
En büyük abileri Doğan 14 yaşında terk etti onları..
Buy hayatı yaşayamam dedi ve ..
Yanına aldı küçük Yazgül’ü, Mülkinaz’ı ve Cevahir’i kaybolup gitti..
tam otuz yıldır ses seda yok..
Sezgin başka bir dağa sığınıp çobanlık yapıyor..
Metin evdeki anne baba ve diğer dört kardeşin tek güvencesidir..
Hele birde metin’in yanık sesinden türkü dinlemeseler dünyaları büsbütün karanlığa çöker..
Saban erkende Metin’in yanık sesiyle uyanır.. Gecenin karanlığında metin’in hasretlik kokan türküleriyle uykuya dalarlar..
Aslında sayfalarca yazılır..
Bir kitabın, bir filmin konusudur onların yaşamı..
Bu hayatta karşılaştığım en acı verici yaşamdır onlarınki..
O mağara gibi evde onları görünce insanlığımdan utandım..
yerin yedi kat dibine girdim..
ve Son olarak bir kış yaşadıkları bir anılarını size anlatarak yazıya son vereyim..
2 yıl önce metrelerce kar yağmış..
Baba Hüseyin Teşar ciğara içer..
Kış uzun sürünce önceden aldığı tütün yetmemiş…
Ciğarasız kalınca bunalmış..
Dışarıda kar 5 metre..
Bırakın karda yürümeyi evin kapısını açmak bile imkansız..
Eve stokladıkları çayı sigara kağıdına sarıp içmeye başlamış..
Günlerce tütün yerine çayı sarıp içmiş..
Sonra ciğara kağıdı da bitmiş..
Evdeki bütün kağıtları tüketmiş..
Evde kağıtta kalmamış..
Sonra cebinde olan bütün kağıt paraları ciğara kağıdı olarak kullanmış.
Ne kadar kağıt parası varsa hepsini çay otuna sararak bitirmiş..
Sonuç olarak ne olmuş biliyor musunuz..
Kış bitmeden tütün bitmiş..
Eldeki bütün paralar ciğara kağıdı olmuş..
Ve Kış bitmeden Çay otu da tükenmiş..
Sonra bir ay boyunca ne yapmışlar biliyor musunuz:
Sıcak suya şeker koyarak çay diye içmişler bir ay boyunca…
İşte böyle bir hayat onlarınki..
Ben onları dinlerken..
Onları izlerken..
Yaşadıklarını görürken..
Kahroldum..
İnsanlığımdan utandım…

Ferit Demir

Erzincan dağlarında yaşayan aile – Ferit Demir
Erzincan dağlarında yaşayan aile – Ferit Demir
Erzincan dağlarında yaşayan aile – Ferit Demir
Erzincan dağlarında yaşayan aile – Ferit Demir
Erzincan dağlarında yaşayan aile – Ferit Demir