Uzun aradan sonra Orta Amerika turunda yine hızlandım. El Salvador ve Honduras’ın ardından Nikaragua’ya geçtim. Ilk iş olarak Esteli kentine giderek Nikaragua’nın en ilginç karakterlerinden birini buldum. 40 yılını, yaşadığı dağ başındaki kayalara heykeller ve kabartmalar kazıyarak geçiren 73 yaşındaki heykeltıraş Don Alberto Gutiérrez Girón.
HONDURAS’TAN NIKARAGUA’YA GEÇMENIN UCUZ YOLU
Önce Honduras’ın başkenti Tegucigalpa’dan Nikaragua’a ucuza nasıl geçilir onunla ilgili bilgi vereyim . Tegusigalpa’dan shuttle ya da taksiyle 20-30 dolara Nikaragua’ya gitmek mümkün ama benim gibi düşük bütçe ile geziyorsanız en iyi çare yerel otobüsler.
Tabiki daha iyisi otostop ama onu yazmama gerek yok. Sanırım herkes nasıl yapıldığını biliyor 🙂
Tegusigalpa’dan direk olarak Las Manos sınırına, chicken bus varmış, yaklaşık 100 lempiraya. Ama sabah bayağı erken saatte hareket ettiği için onu kaçırdım. Duraktaki görevlilerin ancak yarına araç bulursun demeleri canımı sıksada evinde kaldığım couchsurfing arkadaşımın tavsiyesi ile Jacaleapa Pazarına (Mercado Jacaleapa) gittim. Merkezden, Kennedy yazılı minübüsler önünden geçiyor. Pazarın tam karsışında, sınıra yakın El Paraiso kasabasına giden minibüsler var. Ücreti 83 lempira.
Ilk kalkan minibüsle yaklaşık 2 saatlik yolculuk sonrası El Paraiso’ya vardım. Buradan da Las Manos sınırına giden yerel otobüse (chicken bus) bindim. Bunun ücretide 17 lempira, yani toplamda 100 lempiraya (yaklaşık 3.3 dolara) sınıra vardım.
Sınır geçişi biraz sorunlu oldu. Sorun dediğim beklediğimden fazla para istemeleri oldu 🙂
Normal 2 dolarlık giriş ücretinin yanında 10 dolarda eğitime katkı payı gibi birşey istediler. “Bu parayı vermek zorunda değilim” desemde görevli “no dinero no entrada” deyip bitirdi tartışmayı.
Git Managua’da (başkent) yabancılar ofisine şikayet et dediler. Neyse seve seve parayı ödedikten sonra geçmeme izin verdiler. Herhangi bir giriş damgası filan da vurmadılar. Öyle yürüyüp geçtim. Cebimde kalan 750 lempirayı, kaçınılmaz olarak biraz kazık yiyip 930 Cordoba’ya çevirttim.
Hemen sınırın dışında yine lokal otobüsle 15 Cordoba’ya Ocotal’a, oradanda terminalden hiç beklemeden 30 Cordoba’ya Esteli’ye geçtim. Yani toplamda 5 dolar kadar harcadım yol için.
NIKARAGUA DEVRIMININ ATESLENDIGI ESTELİ
Sabah çok erken çıktığım için öğleden sonra vardım Esteli’ye. Erken varmanın avantajı, kalacak ucuz yer aramaya zaman kalması 🙂
Merkezdeki turist bilgilendirme ofisine gidip en ucuz hostelleri sordum ama oradan aldığım adresler 10 doların altında para istemedi.
Sırtımda çantalar, şehrin biraz dışında gece çadır atacak yer ararken küçük bir hostel gördüm. Hostal Familiar. “Aile işletmesiyim” diye bağırıyordu resmen bina. İki katlı küçük bir bina. Tamda düşündüğüm gibi çıktı. 5 dolara verdiler odayı. Bende çok zorlamadım 🙂
Eşyaları bırakıp birşeyler atıştırmak için dışarı çıktım. Esteli, orta Amerika’nın birçok kenti gibi, yine tek katlı kolonyal dönemden kalma binalarıyla sevimli küçük bir kent. Özellikle şehir merkezi oldukça temiz ve insanlar güler yüzlü. (Tabi hepsi değil:)) Güvenlikle ilgili de bir sorun hissetmedim.
Ayrıca Sandinist gerillaların, Samoza ailesinin dikta rejimine karşı ilk bayrak açtığı yerlerden biri.
İtfaiye binasının altındaki pastahane, ucuz yemek arayışıma çare oldu. Tanesi.15 C’den 3 küçük pizzayı (aslında salamlı ve peynirli açmada diyebiliriz) gömdüm mideye. Yani toplam yaklaşık 1 dolar.
Daha sonra asıl ulaşmak istediğim kişiyle ilgili bilgi almak için turist ofisine gittim tekrar. Sağolsun görevli kadın (bayan değil:) çok yardımcı oldu.
İLK OTOBÜSLE GİTMEK LAZIM
Alberto Gutiérrez Girón, Esteli’ye 1 saat mesafedeki dağlık bölge Tisey’de yaşıyor. Ama ilginçtir evine en yakın geçen Tisey hattı otobüsü çarşamba günleri çalışmıyor ve tahmin ettiğiniz gibi ben Esteli’ye salı günü vardım 🙂
Alternatifi ise San Nicolas otobusü. Taksi seçeneği de var ama bildiğiniz gibi bu benim için bir seçenek değil.
Neyse saat 07.00’de Güney Terminalinden, en erken kalkan San Nicolas otobüsüne binip Rancho Don Luis (Don Luis Çiftliği) ayrımında indim. Ücreti 20 C.
En erken otobüse binmenizde fayda var çünkü San Nicolas otobüsüne binerseniz Alberto’nun yerine varmak için 5 km kadar yürümeniz gerekiyor. Dönüşüde hesaplayın etti 10 km. Ve şehre dönen son otobüsün saat 16.00’da olduğunu da unutmamak lazım.
Ayrımda, benimle birlikte iki Fransız kız ile Amerikalı bir çift daha indi otobüsten. Tabi onların hedefi de aynı. Ayak üstü sohbet ettikten sonra “Ben biraz hızlı yürüyorum, orada görüşürüz” deyip açtım pergelleri. Ama yolda Amerikalı çift otostop yaptıkları kamyonetle yetiştiler bana. Bende atladım kamyonete.
Birlikte önce La Garnacha köyüne gittik. Buraya kadar gelmişken bu küçük köye uğramakta fayda var. Ozellikle çok güzel manzarası var. Tabi kendi ürettikleri kahve ya da peynirden de almak lazım. Sonuçta lokal ekonomiyi desteklemeli 🙂
NIKARAGUA’NIN KAYA ADAMI; Don Alberto Gutiérrez Girón.
La Garnacha’da biraz vakit geçirip fotoğraf çektikten sonra asıl hedefime doğru yola çıktım tekrar. Harika manzaralı patikadan 40 dakikalık yürüyüş sonrasında vardım Girón’un evine. Daha doğrusu kulübesine.
Artık meraklı turistlere oldukça alışmış görünen Girón karşıladı beni bahçe kapısında. Zamanın beyaza boyadığı saçları ve zamanın keskileriyle şekillenmiş yüzüyle. Kendisi, 40 yıldır durmadan kayalara şekil verirken zamanda, kendi heykelini kazımış Alberto’nun yüzüne.
Karsılaşdığımız andan ayrılacağım zamana kadar hiç susmadı. Otomatize şekilde o anlattı ben dinledim. Tabi İspanyolca anlattığı için hiç birşey anlamadım. Sadece lafa sallamak ve “Siii” demek dışında. Hakkındaki bilgileride internetten topladım 🙂
Kimine göre meczup, kimine göre sanatçı, kimine göre her ikisi Alberto Gutiérrez, 17 Ekim 1944’de dedesi ve babası gibi bu dağlarda dünyaya geliyor.
Ve neredeyse tüm hayatı burada geçiyor. Gençlik yıllarında Nikaragua içinde çalışmak için başka şehirlere gidiyor ama sonunda dönüp dolaşıp doğduğu yere, Tisey’e geri geliyor.
O günlerle ilgili en iyi hatırladığı şey, bir gün Sutiaba’da tanışıp birlikte içki içtiği Francisco Rivera Quintero. Bu etkileyici genç alkolünde etkisiyle, ona Nueva Segovia’yı kurtaracaklarını, Somoza rejimine karşı mücadele edeceklerini söylüyor.
Bu sohbetten sonra Alberto, El Jalacate’nin dağlarına dönerken, sohbet ettiği Francisco Rivera, Nikaragua’nın özgürlük mücadelesinde “El Zorro” lakabıyla tanınan en ünlü gerillalardan biri oluyor.
1978 yılında Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi’den (Frente Sandinista National Liberación (FSNL) arkadaşlarıyla, Esteli’de, Amerikan destekli Samoza diktasına karşı mücadeleye başlayan ilk grubun içinde yer alıyor. Kanlı çatışmaların ardından, 1979’da Nikaragua, Samoza ailesinin zulmünden kurtulup özgürlüğüne kavuşuyor. Ama, özgürlük mücadelesi kahramanı ‘El Zorro’ 1998’de alkol bağımlısı ve borç içinde, arkadaşlarıyla kurtardığı Esteli’de hayatını kaybediyor.
40 YILDIR AYNI MALZEMELERLE ÇALIŞIYOR
Alberto Gutiérrez Girón ise iç savaşın başlamasından bir yıl önce, 1977’de 33 yaşındayken, 3 keski ve Matagalpa’daki nehirden aldığı taş ile çocukken hayalinde gördüğü gibi, inşa ettiği küçük kulübesinin çevresindeki kayalara eserlerini, hayallerini ve anılarını oymaya başlıyor. Ilk olarak Esteli Kathedrali ile başlıyor. Daha sonra jaguar, kurbağa, fil gibi hayvan desenleri işliyor kayalara. Yıllar içinde işlediği konular Ikiz Kulelerden, Herküle, Bakire Meryem’den, “El Zorro’ Francisco Rivera’ya kadar değişiklik göstersede, bir o kadar da uyum içinde kayalar üzerindeki yerlerini alıyor.
Keskilerin, yavaş yavaş kayaları aşındırması gibi, zamanda Alberto’nun hayatını aşındırıyor.
3 erkek bir kız kardeşi olmasına rağmen Alberto, yalnız bir yaşamı tercih ediyor. Akrabalarıyla görüşmüyor. Hiç evlenmiyor, çocuğu olmuyor. Nikaragua hızla değişirken, o çevreden soyutladığı hayatında, kulübesine yakın yaşayan komşusu, köpeği, bahçesindeki bitkileri ve tabiki heykelleriyle birlikte, zamanda sabitlenmiş şekilde hayatını sürdürüyor.
Çevresinde, ‘dağdaki münzevi’ ya da ‘dağdaki heykeltraş’ diye anılmaya başlasada o yalnız yaşamayı seviyor. Bazen, yatağını kayaların altına getirip orada uyuyor. Rüyasında gördüklerini, kayalara işliyor. Her sabah saat 04.00’te kalkan Alberto, günde 3 saat çalışıyor. Diğer zamanlarında ise, bitkileri ve komşusuyla vakit geçiriyor. Bahçesinde ananas, portakal, mango gibi meyveler ve çeşitli çiçekler yetiştiriyor. Onlarla çocukları gibi konuşuyor.
Yıllar içinde namı, yerel halk arasında yayılırken, Nikaragua’yı ziyaret eden turistlerinde ilgisini çekmeye başlıyor.
O andan sonra dağların heykeltraşını Esteli kentinin simgelerinden biri haline getirecek süreç işliyor.
Bir gün Esteli’deki yetkililer, Alberto’yu, şehrin tanıtımına yaptığı katkı nedeniyle, plaket vermek için kente getiriyor. Alberto, değişiklikler karşısında çok şaşırıyor. Özellikle çok sayıdaki otomobil onu korkutuyor.
Şimdilerde özellikle Esteli kentinin tanıtımı için basılan her broşürde onun adıda geçiyor. Hatta “Esculturas en piedra” (Kaya heykeltraşı) olarak evine giden yolun haritaları yer alıyor.
Ünü o kadar yayılıyor ki, Alberto her yıl, 30-40 ayrı ülkeden 40-45 bin kişinin kendisini ve eserlerini görmeye geldiğini söylüyor.
Esteli’den, Alberto’nun yaşadığı yeri görmek için turlar düzenleniyor.
Sadece ben 5 kişi gördüm yolda ziyaret için giden. Yani rakam çok abartılı değil gibi.
Kendisi herhangi bir giriş ücreti talep etmesede, beli miktarda para hediye etmek adet olmuş. Yani düşünün, benim gibi bir cimri bile 5 dolar bıraktıktan sonra diğer ziyaretçiler neler veriyordur.
Yani, sigarasından başka ekstra harcaması olmayan Alberto Gutiérrez Girón, maddi açıdan çok sıkıntı çekmiyor gibi görünse de, o elektriği, suyu olmayan küçük kulübesinde, gayet mütevazi şekilde yaşamaya devam ediyor. Tabi tepenin ardında tripleks bir villası yoksa 🙂
Belli bir stili yok, belli bir akıma bağlı degil, böyle şeylerden haberi bile yok. Alberto’num eserlerini tam olarak nasıl tanımlayacağımız bile belli değil. Heykel mi, kabartma mı? Zaten çokda önemli değil.
Kimine göre deli, kimine göre dahi, kimine göre hayatını sanata adamış, kimine göre hayatını boşa harcamış.
Bana göre, tabiki bir Rodin değil ama yaptığı şeylerde çocuksu ve ilkel birşeyler var. Belki de bu yüzden Jalacate’nin dağlarıyla uyum sağlamış.
Hiç birşey olmasa bile 40 yıllık emek yüzünden saygıyı ve görülmeyi hak ediyor. Yolunuz Nikaragua’ya düşerse Alberto Guitérrez Girón’a uğramadan, özellikle 100 metrelik kaya bandına kazıdığı kabartmaların altında soluklanıp, harika manzaranın tadını çıkamadan geçmeyin derim.
EN UCUZ NASIL GIDILIR
Alberto’ya ulaşmak için kesinlikle tura katılmaya ya da rehber tutmaya gerek yok. Esteli kentinden iki şekilde gidilebilir. En kısa yolu Güney Otobüs Terminalinden Tisey Estanzuela yönüne giden otobüslere binmek. Sadece 06.30 ve 13.30 da olduğunu unutmayın. Dönüş otobüsleri ise 08.00 ve 16.00 da. Çarşamba günleri sefer yok.
Eco Posada ayrımda inip, La Garnacha yönünde 5 dakika kadar yürüyüp tepeden biraz aşağı indiğinizde, sol tarafta ahşap, boyaları dökülmeye yüz tutmuş El Jalahate tabelası ve bir çiftlik kapısı göreceksini. Kapıdan geçip, patika boyunca yaklaşık 700-800 metre aşağı doğru yürüdüğünüzde, Alberto Guitérrez Girón’un evine ulaşacaksınız.
Alternatif ise benim yaptığım gibi, yine Güney Otobüs terminalinden San Nicolas otobüsüne binip, Rancho Don Luis’te inmek. Ama buradan Alberto’nun evine varmak için 5 km yürüyeceğinizi unutmayın. Yani yanınızda su filan getirmenizde fayda var.
Keyfini çıkartın :))
Not: Bu yazı ve fotolar için bir gün harcadım. Yok uzun olmuş, yok kısa olmuş filan anlamam. Başındam sonuna okuyun, okumayanlara okutun. Hadi bakayım :)))
At Kendini Denize – Asım Güneş