Ekonomi yüzde 7.4 büyüdü. Bu büyümeyi Yeşilçam örneği ile anlattı, Atatürk’ün lafı ile yanıtladı

EKONOMİ YÜZDE 7.4 BÜYÜDÜ…

BU NE BİÇİM BÜYÜME DİYE MERAK EDENLERE YEŞİLÇAM’DAN CEVAP VAR

ZAMANINDA ATATÜRK NE DEMİŞTİ?

2017’de yüzde 7.4 oranında büyümüşüz. G-20 ülkeleri arasında büyüme şampiyonu olmuşuz.
Bu kadar büyürken ekonominin dış açığı, cari açık 2016’da 32 milyar 600 milyon dolar iken, 2017’de yüzde 44 artmış, 47 milyar dolar olmuş.
Sağlıklı büyüme, ihracat artışına dayalı üretimle ve ekonominin döviz kazanmasıyla olan büyümedir.
Biz ithalat artışıyla, iç piyasada tüketimi artırıyor, bu tüketimi karşılamak için de cari açık veriyor, cari açığı karşılamak için ise hem borçlanıyor hem de varlıklarımızı yabancılara satıyoruz.
Cari açık vererek büyüyoruz. Harcadıkça büyüyoruz, büyüdükçe borçlanıyoruz.
Borçlandığımız para ile yatırım yapıp ihracatı artırmak yerine devlet erkanın saltanatı için, yandaşları zengin etmek başta olmak üzere, gereksiz bir yığın iş için yine harcıyoruz.
Bu harcamalarımız da milli gelirimizi artırıyor.
Ama milli gelirdeki bu artış, sahte cennettir, hormonlu büyümedir.
Artan milli gelirin nimetleri topluma dengeli şekilde yansımaz. Sonuçları iyi değildir.
Sonuçları ne olur derseniz, bunu bize en iyi Yeşilçam anlatıyor.
Ekonomi bilmeyenlerin de durumu kavraması için buyurun bir Yeşilçam filmine…

Hulusi Kentmen fabrikatör, Filiz Akın, Hulusi Kentmen’in güzel kızıdır.
Yakışıklı ama zengin olmayan Ediz Hun’a aşıktır.
Kaytan bıyıklı Önder Somer, rakip fabrikanın patronudur ve abayı Filiz Akın’a yakmıştır.
Hulusi Kentmen’in fabrika zora girer.
Ayaklarını yorganlarına göre uzatmazlar.
Önder Somer’den borç alırlar, borcu ödeyemezler.
Sonuçta Filiz Akın’la Ediz Hun değil Önder Somer evlenir.
Filiz Akın istediği kadar “bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla” desin, iş işten geçmiştir.

El parası ile gerdeğe girilmez, cari açık verip harcamaları artırarak büyüme olmaz.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK NE DEMİŞTİ?

Borçlanarak ekonomik refah peşinde koşarsak, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi olur:
“Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşama aramayı alışkanlık haline getirmiş toplumlar önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini kaybetmeye mahkumdur.”

Bu cari açık meselesi çok önemli bir meseledir.
Kişiler, şirketler, devletler borç alabilir.
Önemli olan borç almak değil, alınan borcu verimli kullanıp yatırım yapıp daha çok kazanabilmek, daha çok üretmektir.
Ancak Türkiye, aldığı borçla döviz gelirlerini artırıcı yatırımlar yerine gösteriş harcamalarını artırıp borçlanma ihtiyacını daha da artırıyor, batağa daha da saplanıyor.

AKP DÖNEMİNDE KISACA CARİ AÇIK

Türkiye’de cari açık 1951 yılından beri ölçülüyor.
1951 yılından AKP’nin iktidara gelmeden önceki döneme kadar, 2002 yılına kadar 51 yılda verdiği toplam cari açık, 43 milyar dolar idi.
Yüzde 7.4 büyüdüğümüz 2017 yılında, sadece bir yıl içinde verdiğimiz cari açık (dış açık) 51 yıllık açığı geçti 47 milyar dolar oldu.

AKP’nin 16 yılda verdiği cari açık, önceki 51 yılın toplamını 13’e katladı.
43 milyar dolardan 561 milyar dolara çıktı.
Cari açığı karşılamak için borçlanıp faiz ödüyor ve bir önceki kuşakların kazandırdığı varlıkları, topraklarımızı yabancılara satıyoruz.
Bunun ekonomik ve siyasal faturası, Türk halkının yabancılar tarafından sömürülmesi, haysiyetini ve bağımsızlığını kaybetmesidir.
(30 Mart 2018)

Meriç Köyatası