Doktorları eleştiren bir “Mühendise”, bir doktor “fena” yanıt verdi

Doktorları eleştiren bir “Mühendise”, bir doktor “fena” yanıt verdi..

DOKTORLAR VE GÖT MESELESİ
Urfa’da bir Doktora yapılan saldırıdan sonra facebookta doktorlara sallayan bir Jeoloji Mühendisi arkadaşım; Aşağıdaki resimde paylaştığım yazıyı yazmış.
Kendisine şu cevabı yazdım.
(Yazının içindeki argo kelimeler için affınıza sığınıyorum. Anladığı dilden yazmam gerekiyordu) 

“Sevgili Kardeşim; 

“O yazdığın götten biraz da sende olsaydı da Jeoloji Mühendisliği değil Tıp Fakültesi kazansaydın!” demek lazım. Ama demiyorum.
Aslından senin gibi sallayanların pek çoğunda o göt olmadığını iyi biliyorum.
Olmayınca da fırsat buldukça o göte sahip olanlara sallayıp içlerindeki ‘isteyip de olamamış olmanın’ kompleksini gidermeye çalışıyorlar.
Şahsen senin sallarken dikkat etmeni beklerdim.
Çünkü yazdığın o satırların çoğu konuştuğun dilin kurallarından bi haber!
Üniversite mezunu bir Mühendis(!) için böyle mi olmalı?
Kendi alanın dışında bir şey bilmediğin ortada. Ortada çünkü ‘doktor olmak’ ile ilgili de bir şey bilmiyorsun. Okuduğum okul, bu devletin sıradan bir okulu!
O okul, dedemin, babamın, halamın, teyzemin verdiği vergiden, bazı Politikacıların götürdüklerinden arta kalan paralarla açıldı. Kimsenin lütfu değil yani!
Biz de o okulu okuduk.
Bir tek farkla!
Sizler parti, konser, pastane, kafe, zevk, keyif peşinde koşarken biz götümüzde pişik çıkana kadar ders çalıştık. Sizler götünüzü koyup iki saat ders çalışamazken biz saatlerce soru çözdük.
2 milyon kişinin girdiği sınavda %1-2 lik dilime girdik. Mühendis(!) olarak sen daha iyi hesap edersin diye yüzdelik dilimi verdim. Bak bakalım kaç götü geçmişiz😘
Sen üniversitede vize ve final döneminde sadece bir kaç saat götünü sandalyeye koyup ders çalışınca (diğer zamanlarda yine karı kız peşinde koştun) “Off abi ya, ders çalışmaktan helak oldum” dedin, biz 6 yıl boyunca senin o götün dahil bütün organlarının her şeyini öğrendik.
Sen doğru düzgün bir dil dahi konuşup yazamazken, biz İngilizcenin yanında Latinceyi de öğrenmek zorunda kaldık.
Sen dört yıl sonunda mesleğini eline alıp para kazanırken biz üstüne iki yıl daha senin götünü iyi öğrenelim diye hastanelerde hocalardan, asistanlardan uygulamalı “göt hastalıkları nasıl iyi edilir” diye teorik, ve pratik sınavlara girdik.
Göte girmeyi, göt iyileştirmeyi bilemeyenler tekrar tekrar aynı uygulamaları öğrenmek zorunda kaldılar.
Ha bu arada bir şey ekleyeyim; bütün bunlar için senin baban devlete bir lira verirken benim babam 3 lira harç verdi!
Parası olmayanlar beyaz eşya fiyatına endeksli krediye borçlandı.
Yani iddia ettiğin gibi kimse götümüzdeki dona para vermedi.!
Ama okul bitince devlet de senin gibi bizim ona borçlu olduğumuzu ileri sürerek “Götünüzdeki dona para verdim. Gönderdiğim yere gidip 550 tam gün çalışacaksın” dedi.
(Sahi sen kaç gün mecburi hizmet yaptın hocam?? Ama pardon yoksa devlet senin okuduğunu okumak saymıyor mu?)
Senin asla götünün yemeyeceği yere, yol olmayan, iz geçmeyen uzak köy ve kasabalara gidip orada tam tamına 550 kesintisiz gün hizmet ettik.
Gitmeye götü olmayan ama buradan sallayan pek çok göt öyle yerlere gitmemek için bizim kapımızda sahte raporlar almak için eş-dost, hısım-akraba, siyasetçi-bürokrat devreye sokarken biz rapor da alamadık.
Çünkü rapor aldığında o rapordaki gün kadar fazladan orada kalma zorunluluğu vardı.
Sen yeni işinde gücünde, o flört senin, bu bar benim gezerken, biz yine götümüzü sandalyeye koyup Uzman olmak için çalıştık.
Uzman olmak için 20.000 doktorun girdiği sınavda ilk 1000 kişi arasına girmen gerekiyor.
Ona da göt ister değil mi?
O göte sahipsen, askeri eğitimden beter disiplin ve hiyerarşinin olduğu bölümlerde, gün aşırı nöbet, teorik, pratik eğitimler ve ameliyatlarla en az 4 yıl (yazı ile dört) ya da 7 yıl (Plastik Cerrahi ve Beyin Cerrahisi) eğitim alırsın. Başarılıysan “Uzman” olursun. Değilsen güle güle denilir.
Bitti mi? Hayır!
Devletin sana yine “Bu sefer uzman oldun. Götündeki donda benim emeğim var. Bana borcunu ödeyeceksin” deyip yine mecburi hizmete gönderir.
Muhtemelen “Virus” gibi çoğalma ve sevişmek için, birden fazla kadınla evlenen, bunların dışında kafası başka hiç bir şeye çalışmayan (“Bu çocuğa iyi bakabilecek miyim? Ona iyi bir eğitim verebilecek miyim? Bir işi olacak mı? Ona iyi bir gelecek verebilir miyim?” gibi şeyleri asla düşünmeyen.. ) insanların olduğu bir yere gideceksin.
İyi beslenemediği, iyi bakılmadığı için vücut direnci düşük hastalanan bir çocuk sana gelecek.
Sen ona gereken tedaviyi uygulayıp bir kahve içmek, sıçmak veya işemek için bir kaç dakika ayrılınca “Benim çocuğum neden hemen iyi olmadı?” diye sana kaldırım taşı ile saldıracaklar!
Sen haşa Allahsın, Hızırsın ya, hemen bakar bakmaz iyileşsin diye bekliyorlar çünkü.
Hadi “onlar cahil, cühela, bilmiyorlar” diyoruz da sana ne oluyor?
Nedir bu kompleksin be kardeşim?
Sen mühendissin (ondan da emin değilim artık) bunları sen yapma bari.
Okumak, bir meslek sahibi olmak kolay değil. Bunu en iyi bilenlerden olmalısın.
Senin, iki kadın alıp habire çocuk yapan, sonra o çocuk hasta olduğunda, kendi penisinden hesap sormak yerine, doktorun kafasında kaldırım taşı parçalayan adamdan bir farkın olmalı.
Evet doktorlarda “kendini biraz büyük görme” durumu, bir “sıradışı”lık var. Olmak da zorunda.
Sen sıradan biri olursan bir adamın kanser sarmış organlarını saatlerce uğraşıp temizleyemezsin.
“Bana ne amk. Kendine baksaymış, ben mi uğraşacağım” dersin.
Sen karınla, sevgilinle romantik bir gecenin sonunda öpüşürken, gelen telefonu sessize alıp ‘iş’ini bitirmeyen çalışırsın, biz “Açmam lazım, bugün ameliyat ettiğim hasta için arıyor olabilirler” der, telefona gideriz.
En heyecanlı anda! Düşün.
Hasta için aranıyorsan, ‘hastaya bir şey olmasın’ diye çoğu zaman kalkar, hatuna öylece yarı yolda öylece bırakır hastane yoluna çıkarız.
Gitmek gerekmedi diyelim, artık kafa başka yere gittiğinden (İç kanama olmasın? Dikişler mi gevşedi? Klips mi attı? Dren mi tıkandı? … vs) o ‘iş’i yapamayız. 
Sen hiç öyle bir durum yaşadın mı? Yaşadıysan kaç defa yaşadın?
Sen bir şeyi yaparken bozsan sorun olmaz, yerine yenisini koyarsın, olur biter.
Biz de öyle bir şansın yok.
Biz bir adamın organını bozduğumuzda yerime başka bir organı koyma şansımız yok.
Sen 8 saat, yemeden, içmeden, sıçmadan, işemeden bir organı yerine takmaya çalıştın mı?
Parça taktığın makinenin yanında, yakınında günlerce nöbet tuttun mu?
Evet o yüzden biz azıcık farklıyız.
Biz yaptığımız işin sıradan bir iş olmadığını biliyoruz.
Malzememiz “İnsan” ve insana bir şey olduğunda geri dönüş mümkün değil!
Bunun karşılığında da senin ve politikacıların en ufak bir fırsatta “Doktorlar şu kadar kazanıyor” diye söylediğiniz kadar kazanmıyoruz.
Alanımda Türkiye’nin en iyilerinden biri olmama rağmen ben kazanamıyorum.
Çünkü bir kuyumcudan fazla vergi ödüyorum!
Türkiye’de kazanmıyoruz en azından. Amerika’da, İngiltere’de, Almanya’da bundan çok daha fazla kazanabiliyoruz.
Üstelik oralarda canının istediğinde hemen bir “Uzman”a görünemezsin!
Almanya’da yakının varsa sor bakalım, “bir uzman doktora muayene olmak için kaç ay bekliyor”lar?
Türkiye’de her şey kolay.
Uzman’a muayene olmayı istemek bir kaç dakikaya bakar.
Zaten bu yüzden her şey ayak altında. Bu yüzden herkes götünden rahatça ‘Uzman’a laf sallıyor!
Beş para etmeyen, götümdeki kıl kadar değeri olmayan bir sürü insan bize gelip götlük yapabiliyor!
Bir sürü göt “Bak şu kadar para kazanıyorlar, deri koltuklu arabalara biniyorlar, pahalı restoranlara gidip yemek yiyorlar” diye sallarken onlara “Eee.. o zaman kolaysa, sende de o GÖT varsa sen de ol be kardeşim!” demek lazımken susuyoruz.
Susuyoruz çünkü götün çok da kontrollü olan bir organ olmadığını, bazen her şeyi saldığını da biliyoruz.
Sağlıcakla kal ve götüne dikkat et.
Çünkü götüne bir şey olunca bizim gibi salladığın götlere göstermek zorunda kalacaksın.

Deniz Arslan

NOT:
Sevgili Arkadaşlarım; Arkadaş olmayıp yazıyı okuyan yorumlayan değerli kardeşlerim;
Bu yazı iki meslek grubunu kıyaslamak amacıyla yazılmamıştır.
Bu yazı çok beğenilsin, övgü alsın, yorumlansın diye de yazılmamıştır.
Bu yazı iki defadır profilinde doktorları aşağılayan, şiddeti makul bir davranış gibi gösteren bir meslek erbabına, kendi dilinden cevap vermek için yazılmıştır.
Lütfen o şekilde anlayalım. 
Rica ediyorum “o meslek şudur, bu meslek budur” diye başka meslekleri kıyaslamayalım.
Lütfen başka meslek sahipleri de kendilerini cevap vermeye mecbur hissetmesinler.
Onlara hitaben yazılmış bir cevap değildir.
Yazıda geçen bazı kelimeler için en başında (Yazının içindeki argo kelimeler için affınıza sığınıyorum. Anladığı dilden yazmam gerekiyordu) diye belirttim.
Ben tekrar şunu belirtmeyi uygun görüyorum; “göt” kelimesinin argo olduğunu düşünmüyorum.
Göz gibi, ağız gibi, göbek gibi bir bölgenin adıdır. Halk arasında da “götü yere yakın olandan kork”, ”götüne güvenen şöyle gelsin”, “akıllısı beni bulmaz, delisi götümden ayrılmaz” sözlerinde olduğu gibi sıklıkla kullanılır.
Ayrıca o ilk yazıyı yazan metninde sık sık geçtiği için ona cevaben sıklıkla yazılmıştır.
Bu bağlamda bir kez daha okunmasını, ona gö
arkadaşın re algılanmasını rica ediyorum.

Deniz Arslan

Kaynak: Facebook

Mühendisin yazdığı yazı da şöyleydi: