“SÖZCÜ, Sözüm sana..” Ünlü gazeteci Sözcü Gazetesi’nden ‘Ş’ yüzünden ayrıldığını açıkladı. Kimdi bu ‘Ş’.. Ve bir patronun ‘oportünistliği’

SÖZCÜ, Sözüm sana…

Yıl 2007, işsizim. Kuruluşunda yer alıp, muhabirlik, İstihbarat şefliği, tekrar muhabirlik toplam 9 yıl emek verdiğim Akşam gazetesinden, 2004 yılı 29 Şubatı’nda dost dediğimiz kişilerin attıkları kelek yüzünden işsiz bırakıldık. Biri şu anda Yurt’un GYY oluyor.

Haftalık iki yerel gazetede kısa süreli hem muhabirlik hem sayfa yaparak nafakamızı çıkarmaya çalışıyorum. Elde makinem sokak sokak dolaşıyorum. Sonuçta onlar da maddi imkansızlıklar nedeniyle harç bitti yapı paydos misali. Bu dönemde genç bir arkadaşımızla beraber çalışmıştık. Ara sıra telefonlaşırken, ‘Abi yeni bir gazete kuruluyor ben oradayım İkitelli’de, gel bir uğra hem çay içeriz hem de bakarsın’ dedi.

Neyse bir gün oradan geçerken aklıma geldi uğradım. Bir binanın 4 ve 5 katını kiralamışlar. Ula kim bilir kimler çalışıyor, ben tanımam diye düşünürken, çıkacak gazetenin Sözcü adında olduğunu öğrendim. Yazı İşleri sorumlusu Mehmet Ceylan’la oturduk konuşuyoruz. Ardımdan bir ses, ‘Vayy Genco iş görüşmesine geldiyse hemen kadroya alın’ sesi geldi.

Bir döndüm Hüseyin Avuç ağabey, kucaklaştık, konuşma bitti, işe girdik. Hüseyin ağabey Genel Yayın Yönetmeni. Aynı zamanda Gazetenin isim babası. Gazete bir hafta sonra piyasaya çıkacak. Çıkıyormuş gibi çalışarak haber ve sayfalar yapıyoruz, saatleri tutup kaçta bitti, matbaaya kaçta ulaştırdık türünden. Gazetenin çıkacağı gün geldi çattı. Aşağı katta Ertuğrul Akbay’ın oğlu ile Hüseyin ağabey toplantı yapıyorlar. Bir saat sonra Hüseyin ağabey hışımla geldi, ceketini aldı ve ‘Çocuklar buraya kadar, ben yapamayacağım’ dedi. Hepimiz şoke.
Sonuç, gazeteyi yapan Hüseyin ağabey akşam 20.00’de bırakıp gitti, 10 saat sonra gazete piyasada ve ilk gün Metin Yılmaz aranarak GYY yapıldı. Çalışıyoruz, bir hafta içinde Ş. Hüseyin ağabeyin tüm ekibini işten çıkarttırdı. Kaldım tek başıma.

Çatır çatır özel haberler yapıyorum. Haftanın iki günü banko sür manşet. Bu arada sayfa yapanlar yanlış yaptıklarında müdahale ediyorum, bildiğin sayfa sekreterliği. Böyle uğraşırken Ertuğrul Akbay servise geldi, herkes ayağa kalktı, hiç sevmem böyle işleri. Görmezden geldim, istifimi bozmadım operatöre şu fotoyu şuraya çek filan derken, geçip gitti, sonra durdu geri geldi. Bana, ‘Seni bir yerden tanıyorum’ dedi. ‘Evet Günaydın’dan, Tevfik ağabeyin (Yener) yanındaydım dedim’, tamam deyip geçti.

Bu arada her gün haberlerim yayınlanıyor, Ertuğrul Akbay bir gün geldi, şöyle bir iş var dedi. Vallahi zor iş, düştük yola iki gün uğraştım haber sür manşet. Haberin çıktığı gün damladı. Şöyle bir duyum var, hobaa. Gittim o da tamam. La adam GYY nin yanına gitmiyor, servise girip Gencoooo diye bağırıyor resmen. Vallahi kaçacak delik arıyorum, bazen tuvalete kaçıyorum beni görmesin diye. Yok aga bekliyor, yine bir iş dayıyor. Eski Başbakanın yalısına restore ayağına kaçak kat çıkmasını, yalının orijinal hali ile kat atılmış halini bulup haber yapmıştım, sür manşet yayınlandı. Akbay yine damladı, keyifli. ‘Senin yapamayacağın iş yok mu’? dedi. Bu da ilginç. ‘Yok, belge bilgi elime geçerse her haberi yaparım’ dedim. ‘Ben birini bile atlamadan haber yapanı ilk kez görüyorum’ dedi. Eyvallah’da ben de bu kadar özel haber yapıyorum la bir maaş ikramiye versene. Sonra aldık ikramiyeyi!…

Arkadaş, Akbay habire yanıma geliyor, Metin Yılmaz ve Ş. rahatsız hissediyorum. Yine bir gün geldi ve Çatalca’da bir haber yapmamı istedi ve gitti. Anında koridora Yılmaz ve Ş. gelerek, beni çağırdılar. Ş. ‘Verdiği işe gitmeyeceksin. Önce gelip bize söylesin, biz sana söyleriz’. ‘Tamam gitmem. Yarın bu işe gittin mi diye sorarsa, sizlerin gitmememi söylediğinizi söylerim. Böylece muhabirlikten sayenizde muhbirliğe terfi etmiş olurum’!…
Metin Yılmaz’ın renk gitti. Döndüm, ‘Abi sen GYY değilmisin?, çek kenara konuş, bize söyleyin iletelim deyin’ dedim. Benim bu tavrımdan rahatsız oldular. Ş.’nin aradığı fırsat, hemen Metin Yılmaz’ı doldurup biletimi kestiler. Bizim meslekte bilet kesme, yıpratma politikasıdır. Ertesi günü gazeteye gittim. Baki Avcı Ş.’nin yardımcısı, ona havale etmişler işi. Avcı, ‘Çatalca’daki işe gidiyorsun değil mi?. Evet, araç varsa yola çıkayım dedim. ‘Hayır araç yok, Akbay dedi ki, belediye otobüsüyle gitsin’.

‘Haa Çatalca’ya belediye otobüsü var ben işe otobüsle gideceğim. Baki, Ertuğrul beye benden selam söyle, bir de sütlü kahve söyle, babasının uşağı yok, ayrıca anlaşıldı sizinle çalışamayacağız’ dedim. Bana dolaylı Akbay yokuşunu sürersen, ben de direk rampa aşağı salarım. Servise girip ceketimi giydim, çantamı alıp, servistekilere Allahısmarladık deyip çıkıp gittim. Bizim Sözcü maceramız 4 ay sürdü. Yani Hüseyin ağabeyin ekibinden kalan son kişi olarak ayrılmış olduk. Arşivler orada, kaç haber yapmışım, kaçı sür manşet. Hepsi ben de mevcut. Ertesi gün Akbay’ı cebinden aradım, konunun kendisiyle ilgili olduğunu, yaşananları söylemedim sadece Ş.’nin yüzünden ayrıldığımı söyledim. Akbay yüzünden işten çıkıyorum, kendisi ‘Yaa öyle mi üzüldüm’ deyince kapattım. O kadar çalışmanın sonucu aldık mı ikramiyeyi !…

Neyse aradan yıllar geçti, biz yıllarca yine işsiz kaldık, 3 yıl kadar önce Ş’de sepet havası. Ahh kalmıyor dostlar yeminle. Bizim piyasada bana ve dostlarıma kim kazık attıysa hallerini görüyorum. Bazılarıyla meslektaşlarımın cenazelerinde karşılaştığımızda suratlarına bakıyorum, anlıyorlar…

NOT. Meslekle ilgili yaşadıklarımı yazıya döküyorum. Verdiğim rahatsızlık keyif verici…
Sevgili dostlar, Hüseyin Avuç ağabey beni aradı ve ceketini alıp çıktığı toplantıda Rahmi Turan ile Ertuğrul Akbay’ın olmadığını söyledi, bu sebeple iki satırlık bölümü çıkartıyorum, bilgilerinize.

23 Aralık 2017

Oportünist – Fransızcadır

Oportünizmi uygulayan, davranışı oportünizme uygun olan, duruma, kendi çıkarına göre davranan, durumlardan, koşullardan kendi çıkarına yararlanan (kimse).
Eş anlamsı: Günoğlu