ANLIK EZİK TEAMÜLLER.. Sen “Kazanmak” istersin. Şerefinle. Hakkınla. O sinsice, hileyle, aldatarak

ANLIK EZİK TEAMÜLLER…

Bir şeyleri asla dürüstçe kazanamadığı, asla hak etmeyi öğrenmediği için, hep “arkadan dolanarak sinsice, pusu kurarak ve hile yaparak” galibiyeti tatmaya çalışır.

Ceza sahası içinde eliyle aldığı topu çaktırmadan kaleye yolladığı halde, “hakem görmedi” diye, üstelik de gol sevincini abartarak santraya koşar. İtiraz edenlere de nanik yapar. Rakip tribüne “Nası geçirdik ama…” hareketi yapmayı ihmal etmez.

Maç sonrası uzatılan mikrofonlara “Nası koyduk ama..” tadında konuşur.

Hakemi önceden “Bağlamayı” utanmadan “Bizim Başgan saha dışında da iyiydir, ayıptır söylemesi….” diye bir üstünlük, bir ekstra “meziyet” diye savunur.

Seçimde 1 tek oyun bile kıymetini senden benden iyi bildiğinden “sandık hilelerinin üstadı”dır. Zira, çalışarak oyları hak edip de kazanmak zor iştir. Yorucu iştir. Uğraşmaz öyle şeylerle. Zarftı, mühürdü, boyaydı, sahte pusulaydı, liste cambazlığıydı, hepsini ezbere bilir.

Neticede “Nası koyduk ama…” diyebilmenin hesabıdır kafasındaki.

Ezik, senin benim gibi düşünmez. Gece yastığa kafasını koyduğunda hak edilmiş bir kazanç, hak edilmiş bir zaferden duyulan haz, yabancıdır ona. “Nası koduk ama netice itibariyle…” cümlesine kodlandımıştır tüm hayatı. Kutlamanın tadını da senden benden iyi çıkarır.

Ağzın açık kalır “Şeref Turu” attığında. İmrenirsin âdeta.
“Yoksa…” dersin, “Biz de mi böyle yapsaydık ulan?..”

Ama yediremezsin kendine.
Çünkü “Koymak” senin huyun değildir.
Sen “Kazanmak” istersin.
Sadece kazanmak.
Alın terinle. Şerefinle. Hakkınla.

Ama dünya böyledir.
Hep onun şeref turunu izlemek zorunda kalırsın.

“….mun dünyası” der oturursun yerinde.

Zafer Arapkirli