ARKA SAHANLIK MAHKUMLARI…
“İnsan yaşlanınca diline vurur” derler. Yaşlandık ya artık. Ara sıra kendimi kontrol ederim. Okuyup yazan bir yaşlı olunca da dile vurmanın bazı anlarda tepkisi isyan oluyor.
Örneğin, sabah Şirinevler’de metroya binmeden önce merdiven başındaki gazete bayiinin yanındaki gazetelerin başlıklarına kısa süre göz atarım.
Birkaç tanesinin değişmez sür manşeti vardır. İnsanları daha doğrusu emeklinin, yaşlının cebindeki 50 kuruşu, bir lirayı nasıl kaparım düşüncesiyle yapılan istismar sür manşetleri. Yalan, dolan.
“ Emeklinin gözü ek zamda”
“ Emekliye 350 lira zam”
“ Emekliye zam gündemde”
O kadar çeşitli ki, bakmadan geçemiyorsunuz. Yapmayın Allah Aşkına. Yaşlı insanlara umut tacirliği yapmayın. Ortada fol yok yumurta yok. Aksine emekli maaşım her ay ilaç parası kesintilerim nedeniyle geriye gidiyor. Ayıptır beyler. Ayıptır meslektaşlar. Bu yöntemi bırakın. Emeklinin sorunlarına çare olun.
70 YAŞ ÜSTÜ MEZARINI KAZSIN.
Evet, çok acımasızca bu başlığı attım. Neden mi? Devlet Özel Sağlık Sigortası için bütçeleri yeterli olmaya vatandaşlara “ Tamamlayıcı Sigorta” kolaylığı çıkardı. Ama gelin görün ki bu ek sigortayı 55 yaşına kadar yaptırabiliyorsunuz. Şayet 55 yaşında bu sigortayı yaptırırsanız 70 yaşına kadar devam ediyor. 70 yaşından sonra paydos. Doğru Karacaahmet…
Evet dostlar. İnanın böyle 70 yaşından sonra paranız bile geçmiyor. Haa özel sağlık sigortası yaptırabiliyorsunuz. Ama fiyatı 8-10 bin lira arasından başlıyor. Çüşşş.
B:u saatten sonra başımıza bir şey gelirse Devlet Hastanelerinde kuyruk devri başlayacak.
ARKA SAHANLIK MAHKUMLARI.
Bu başlığı da niçin attım? Her sabah ikinci emeklilikten sonra yazmaya başladığım kitabım için erkenden havalimanına geliyorum. Benzinden vaz geçtim ama kendi özel aracımı kullanmak ise işkence.
E-5’te ki Parseller- Avcılar- Küçükçekmece arası adeta bir “ Şeytan Üçgeni”. Son 10 yıldır bu bölgede 24 saat trafik kırmızı çizgi…
Metrobüs bu nedenle bir kurtuluş oluyor. Metrobüse binmek içinde benim oturduğum Mimaroba semtinden Tüyap’a gelmek gerekiyor. Bunun için de ya minibüs, ya da halk otobüsü tercihi var.
Bizim semtler seçimlerde çoğunluk olarak muhalefete o verdiği için belediyenin ulaşım hizmetleri akla bile gelmiyor. Son 10 yıldır belediye otobüsüne hiç rastlamadım. Bir tane varmış galiba. Tepecik’ten kalkan otobüslerden bir tanesi bizim oradan da geçiyor diyorlar. Hiç denk gelmedi. Minibüsler ise bir facia. İstinasız hepsi orta bölmedeki koltukları kaldırmı. Ayakta nasıl daha çok insanın sıkıştırırım hesabında. Ne polis ne da zabıta hiç rastlamadım.
İnanın sazı anlarda kapıyı bile kapatamıyorlar.
Ben daha çok halk otobüsün tercih ediyorum. Neyse işte o halk otobüslerine ön kapıdan binerken kartınızı okutuyorsunuz. Kart tabi ki ileri yaşta olduğunuz için “ Ücretsiz” yazıyor.
Ücretsiz yazısı ile birlikte sesi de başka olduğu için şoförün o anda bir bakışı var sizi pas pasın altına sokuyor. Bakışlarıyla adeta “ Sen nereden çıktın moruk” der gibi. Geçenler de çıkarıp 1 lira verdim “ Siftah olsun” dedim. İnanın hemen yanındaki şoför mahalli denilen yerdeki koltuğu açtı.
İşte bu otobüslerin bir arka sahanlığı var. İnanılmaz. Ön kapıdan binenler devamlı arkaya itelendiği için mecburen bu sahanlığa toplanıyor. Otobüs ön kapıdan yolcu alamaz hale gelince de bu kez duraktaki yolcular arka kadına alınıyor.
İşte o 5 metrekarelik sahanlıkta en azından 15 kişi press. Yan tarafta üç kişilik koltuk var. Oraya da her biri 15 yaşında üç öğrenci oturmuş, çekmişler kapişonları başlarına, ellerindeki telefonla vur chetin dibine. Öyle otobüslerde yaşlılara yer verin teranesi tarihe karışmış.
“BEN 10 YILDIR BUNU ÖZLEDİM”
İşte böyle dostlar bugün biraz dertleştim. Yukarda yazdıklarım toplumun derdi. Bunları bazen iyi ki yaşıyorum diyorum. Sağlığım çok şükür yerinde. Yani arka sahanlıkta gidebiliyorum, nazar deymesin pek bir rahatsızlığım yok, gazetelerin sür manşetlerine de nereden kaynaklandıklarını bildiğim için inanmıyorum.
Niçin “iyi ki yaşıyorum” diyorum dostlar biliyor musunuz?
Yıllar önce Süreyya Plajı semtinde 10 yıl oturdum. Karşı tarafta olduğum için bazı Fenerbahçe maçlarında beni de görevlendirirlerdi. İşte böyle bir Fenerbahçe maçından sonra filmleri arkadaş verip ben eve gitmek için Kızıltoprak’tan banliyö trenine bindim. Tren Hindistan’daki trenleri aratmıyor. Kapılar kapanmıyor, hatta trenin üstünde giden bile var. İnanılmaz bir manzara.
Neyse tren Bostancı’ya gelince biraz boşaldı ve kapılar da kapandı. Ancak bir vatandaş kapılan kapandığı halde hala dışarda gidiyordu. İçerde arkadaşları vardı. Ona bir sonraki istasyonda içeri girmesi için adeta yalvarıyorlardı. O girmemek te direniyordu. Tren İdealtepe’ye gelince arkadaşları kollarından tutup zorla içeri aldılar. Adamın cevabı neydi biliyor musunuz?
“ Bırakın oğlum beni. Ben Almanya’da trene asılmayı özledim. Bunun hayali ile geldim. Benim için yaşam bu” dedi.
Evet dostlar ben de galiba öyle oldum. Arka sahanlığa, sahte emekli zamlarına ve de hastane kuyruklarına alıştım galiba. Olmayınca, yani her şey tıkır tıkır çalışınca belki sıkılırım korkusu mu ? Tövbe tövbe estağfurullah… Allahım akıl sağlığımı bari bozma…
Sağlıkla kalın. Kitap ise sona yaklaştı. Biraz daha sabır. Hoşça kalın.
Faik Kaptan