Gece uykusu kaçanlara.. Neden solcu oldum.. Hakan Denker paylaştı

Hakan Denker

GECE UYKUSU KAÇANLARA..

Çocukken abim ve doğal olarak çevresi sosyalist, devrimci ve sol fraksiyon profillerle doluydu. Algılayabildiğim çevre de ise sağcılar ve aşırı sağcılar ve duyduklarımla yorumlayabildiğim çok daha aşırı sağcılar vardı.
Ve onlara “faşist” deniyordu.
Çocuktum muhakeme yeteneğim yoktu, çekirdek kozamın doktrinleriyle solcuların iyi, sağcıların kötü olduğu algısıyla izliyordum. Zamanla bu solcu ve sağcıların isimlerini, siyasi terminolojideki tariflerini fark etmeye başladım. Komünistler ve Faşistler diye ikiye ayrıldıklarını öğrendim. Bu iki ideolojinin de kendi içinde dağılımları vardı.
Genel olarak da ılımlı ve radikal gibi ön sıfatlarla tarif ediliyordu. Ve hala Komünistler iyi Faşistler kötüydü. Ama yıllar geçtikçe bu dogmatik algıyı geliştirme ve sorgulama süreciyle analiz etme bilinci oluştu. Daha derin, daha analitik ve daha bilimsel verilerle, yaşanan ve yapılanlarla puzzle’ı birleştirdim.
Sonra kocaman adam olduğumda bu iki akımın ne kadar didaktik, ne kadar koyu analizlerle, detaylarla tarif edilirse edilsin çok basit bir tanımlama yöntemini keşfettim. Evet solcular, yani komunistler iyiydi, sağcılar yani faşistler kötüydü. Elbette kendi içlerinde “radikal” olarak tanımlanan bazı fraksiyonları dejenere olmuştu ve onların ideolojik iyi-kötü ayrımı yoktu. Ama genel çerçevede baktığında ilk duyduğum yaşlardaki bir çocuğun rahatça algılayabileceği bir zihin tarifi vardı.
Buna göre sağcılar genelin bekaası için yola çıkmış gibi olsalar da, daha spesifik ve daha kişisel çıkarlara bağlıyordu mücadele ya da fikirlerini. Kapitalist düzenleyiciydiler. Vahşi milliyetçi militanlardı onlar. Büyük şeyleri destekleyen ve bütüncül tek parti diktatörleriydi.
Daha şahsi, daha egoist ve daha bencil bir doktrinleri vardı. Zaten tarih boyunca ezilmiş halkların sahipleri diktatörler sadece faşist olarak tarif ediliyordu ve bunu onlarda açıkça itiraf ediyorlardı. Oysa Solcular tüm bu zıt akıma karşın bencil bireyselliği değil, toplumsallığı, kamusal birlikteliği, naturelciliği, insanlığı ve geleceği hedefliyordu.
O yıllarda, çocuk olduğum günlerde kendime şöyle tarif etmiştim sağcılığı ve solculuğu; “Sağcılar savaşıyor sadece kendileri ve fikirleri için, solcularsa herkes için mücadele veriyordu.” Algım ve tanıklığımın sınırları bu kadar kısır ama benim için yeterli bir çerçevede özetliyordu. Dedim ya yıllar sonra daha evrensel ölçütte bakabilme bilinci kazanıp, binlerce sayfa kitap okuyup, yüzlerce tarihsel belge inceleyip boğulma noktasındayken de ulaştığım sonuç, çocukluğumdaki tarife çok yakın olmuştu.
Bugün baktığımızda sağcıların genel tezi ve tek argümanları her şey Allah için. Ölüm, savaş, para, ibadet, tecavüz, hırsızlık, gasp, iktidar, ekonomi, fetih, ilişkiler ve daha yüzlerce argümanın amacın bağlandığı tek yer…
Tanrı, Din ya da suni bir milliyetçilik. Şimdi solcuların tezindeki içeriğe bakalım, ne yapılırsa yapılsın, ne mücadele verilirse verilsin hepsinin tek adresi var, İNSANLIK…
Huzurlu, eşit, demokratik, emeğin gasp edilmediği, bilimselliğin egemen olduğu, hiç bir bireyin ayrımcı zihniyetle asimile edilmediği, çağdaş ve ortak bir yaşam. Yani insan olmadan hiç bir şey olunamayacağı gerçeğini unutmadan. Her inanca insanca saygı duyarak, her ırk ve farklılığa önce insan yaftasını yapıştırarak bakmak.
Basit, karmaşasız ve özet bir tanımlamaydı bu yaptığım. İşte o yüzden ben sosyalistim ve solcuyum ve bireyim.

Ama hepsinden önce insanım…

(dip not: Bir iki minik lafazan ifrazatı gelince ekleme zorunluluğu hissettim. Yukarıdaki yazı bir ironidir. Diliyle, içeriğiyle. O ironiyi çözebilirsen anlam kazanır. A politik bir neslin tarifidir yukarıdaki. Ve bir alıntıdır..)

iyi geceler 🙂
Hakan DENKER

hakandenker