Dünyayı dolaşan Tarsuslu..

“SADUN BORO’YU KAYBETTİK. MAVİLER ÖKSÜZ KALDI..”
Türk denizciliğinin piri Sadun Boro aslen Mersinlidir. Onun anısına yazdığım yazıyı paylaşıyorum. Maviler seni unutmayacak büyük usta…

DÜNYAYI DOLAŞAN TARSUSLU

Tarsuslu bir baba ve İstanbullu bir annenin çocuğu olarak 1928 yılında dünyaya gelir kahramanımız. Çocukluğu Mersin’de geçer. Deniz kokusu burada iliklerine işler. Mersin’de manifaturacılık yapan babasını henüz 6 yaşındayken kaybeder. Bunun üzerine İstanbul’a taşınırlar. Caddebostan günleri başlar. O zamanlar İstanbul kirlenmemiş; tertemiz plajlar, cam gibi berrak sularla arkadaşlık ediyor. İlk teknesini ilkokul 3. sınıfta mahalleden imece usulü toplanan para ile alır. Teknenin ömrü fazla uzun olmaz. İlk lodosta parçalanır gider.
Evdekilerin karşı çıkmasına karşın ortaokulda biriktirdiği 50 lirayla ilk sandalını alır. Ailesinin “Ya satarsın ya yakarız” tehditlerine karşın iki yaz o sandalla idare eder ama aklı fikri yelkendedir. Lise 1’e geçtiğinde bir tekne yaptırmaya heves eder. Ayvansaray’da 550 liraya yaptırdığı tekne için bir sene boyunca eline geçen tüm parayı harcayacaktır.
Çocukluk ve gençlik yılları deniz tutkusu ile geçer. Poyrazla arkadaş olur, yelkenlerle dost…
Galatasaray Lisesi bitirir, İngiltere’de tekstil mühendisliği okur. Bir dergide gördüğü ilanla 1952 yılında Yeni Zelanda’ya giden 10 metrelik bir yelkenlinin ekibine katılır. O zamanlar Atlantik’i geçen özel tekne sayısı bir elin parmakları kadardır.
Uçakla Türkiye’ye dönerken kendi kendine söz verir: “Atlantik, seni bir daha geçeceğim! Ama kendi bayrağım ve kendi yelkenlimle!”
Sözünü tutması 10 yılını alır. Sümerbank’ta memur olarak işe girer; o zamana kadar tek aşkı denizken başka bir aşka tutulur. 1958’de ‘Oda’ ile tanışır. Hayatının aşkını bulmuştur. Dünya seyahati fikri artık ikisinin ortak tutkusu haline gelir. Ve yeniden Tarsus günleri başlar.
1963 yılında daha iyi maaş alabileceği Çukurova Fabrikası’na teknik müdür olur. Kahramanımız Mersin’i çok sever. Cennet kumsalları ve Toros Dağları’na inci gibi dizilmiş yaylaları unutamaz. Ama onun evi denizlerdedir. Cebinde 4500 lira varken 60 bin liralık tekne ısmarlar. İki sene kaldığı Tarsus’ta kadim dostluklar kurar. Tekne donanımsız olarak biter bitmesine ama ne boyası ne yelkeni ne motoru vardır.
İş başa düşmüştür. Çukurova Fabrikası’nın makineleri bu kez O’nun teknesinin yelkenlerini dokumak için çalışır. Torna atölyelerinde; makaralardan ırgatlara, iğnecikten çarmıhlara tüm donanım üretilir. Ve sonunda tekne denize inmiştir. Nice hayaller barındıran bunca emekle hazırlanan teknenin isim bordasında ‘KISMET’ yazar…
Evet… Yolu Tarsus’tan geçen deniz tutkunu, dünyaca ünlü gezgin Sadun Boro’dur. Sadun Boro, eşi Oda ve kedileri Miço üç yılda dünyayı dolaşır. Seyahatleri boyunca Akdeniz, Kanarya Adaları, Atlantik, Karayipler, Panama Kanalı, Galapagos, Tahiti, Fiji, Yeni Gine, Endonezya, Hint Okyanusu, Kızıldeniz, Ege rotasını izlerler. 40 yıl önce dünyanın hala bozulmamış kültürlerini görürler, yamyam köylerine misafir olup lüks yat kulüplerinde balolara katılırlar. Sömürgeciliğin taze izlerini takip eder, acayip şeyler yer içer, çok tehlikeli fırtınalar atlatır, korsanların saldırısına uğrar, ölümlerden dönerler…
Kısmet’in dünya yolculuğunun hikayesi dönemin televizyonsuz Türkiye’sinde Hürriyet Gazetesi tarafından geniş kitlelere ulaştırılır. Genel yayın yönetmeni Necati Zincirkıran sayesinde Boroların maceraları tüm Türkiye’nin heyecanla okuduğu yazı dizisine dönüşür. Kısmet’in yurda dönüşü ise bambaşka bir hikayedir. 6 ay önceden hazırlıklar başlar. İstanbul Valiliği’nde bir komite oluşturulur.
Yaklaşık 10 bin kişi boğazın iki yakasını doldurmuş heyecanla beklemektedir. “Kısmet” ufukta göründüğünde alkışlar ve sevinç ıslıkları başlar. Boğaza girişinde yüzlerce tekne onlara eşlik etmektedir. Borolar kahramanlar gibi karşılanır.
Türk denizciliğine altın harflerle adını yazdıran Sadun Boro amatör denizciliğin sevdirilmesi yolunda en büyük görevi yapar.
Yelkenleri Tarsus’ta dokunan, makaraları Tarsus’ta yapılan Kısmet teknesi şimdi İstanbul’daki Rahmi Koç Deniz Müzesi’nden selamlar bizleri. Bütün tecrübesi ve cesaretiyle Türk denizciliğinin unutulmaz kahramanı olarak…

Umut Çor