Bir Beşiktaş muhabiri-yazarının anıları.. Toshack var, Müslüm baba var, malzemeci Süreyya boğuluyordu

Futbolcuları ineğe benzetirse

John Benjamin Toshack renkli kişiliği ile öne çıktı hep. Ne zaman konuşacak olsa, gazeteyi arayıp bekletirdik.. Almanya’nın, Marienfeld kasabasında kamptayız. O dönem idman sahası ile otel arasında tren yolu geçiyor. Bir çalışma sonrası Galli hoca raylar üstünde yürümeye başladı. Rahmetli foto muhabiri Turgay Örme ile arkasına takıldık. Öğle sıcağı 20 dakika oldu hala gidiyor. Tam geri dönelim derken, inek sürüsü raylara atladı. Tam gaz koşmaya başladık. Toshack inekleri gösterip başladı saymaya.. Alpay, Oktay, Şifo… derken siyah olana dönüp Amokachi… diye devam etti..

Malzemeci Süreyya boğuluyordu

Devre arası Antalya’da kamptayız. O dönem takım ile aynı otelde kalıyoruz. Geç saatte dışardan otele geldik. Sağanak yağmur var. Lobiden şemsiye alıp, uzak bloktaki odaya doğru yöneldim. Önümde biri daha var. Karanlık alan. Zemin ile, havuz su yüzünden aynı gibi duruyor. Çok geçmedi yürüyen kişi havuza düştü. Gidip baktım su da kimse yok devam ettim.
Oda anahtarını arabada unuttuğum için geri döndüm. Süreyya Soner. Boğulacak gibi öksürüyor.
“Ben de seni yönetici sandım. Hızlı yürümeye başladım. Havuza düştüm. Görme diye suyun içinde bekledim. Az kalsın boğulacaktım…” diyordu..

İşte haber kaynağımız

Evrensel kuraldır; gazeteci haber kaynağını açıklamaz. Öyle ki, mahkemede dahi, yargıçlar bunu sormazlar. Kendi açıklarsa o ayrı.
İlk kez bunun dışına çıkıp çok özel haber kaynağımızı açıklıyorum: Maite…
Beşiktaş’ı çalıştıran en renkli isim olan John Benjamin Toshack’ın, İspanyol kız arkadaşı. İlk olarak Fulya’da idman esnasında tanıştık. Çok içten, samimi ve sıcak kanlı. O dönem Kanal D’de görev yapan Erce Kaftan ile maden bulmuş gibiydik. Zira Maite, gayri ihtiyarı herşeyi paylaşıyordu bizim ile. Özellikle transfer dönemi. Diğer meslektaşlar kulüp, biz otelde beklerdik. Kahve içerken sohbete başlar, transfer başta olmak üzere birçok bilgiye ulaşırdık..
İspanyol yengemiz sağolsun. Haber konusunda Kaşıkçı elması gibi değerli bir hazine gibiydi!..

Cam Adam & Müslüm Baba

Dilimize yerleşen bir deyim var; isim babası.. işte buna iki örnek..
Gökhan Zan.. Tam bir Anadolu çocuğu. Tertemiz. Dost doğru. Ama zaafını keşfettik. “Gözlerin tuhaf başın mı dönüyor..” desen mesela; nerede ise komalık olacak!
Odönem ki, editörüm şu an ki, Haber Müdürü Zafer Büyükavcı. O da, Gökhan’ın başka versiyonu. İş konusunda kılı kırk yaran titizlikte. Kamp gündemi zayıf. Zafer manşeti beğenmiyor.
– “Cam adam diye Gökhan’ı vereyim. Kaç kez idman ve maçta sakatlandı çıkarayım..” dedim.

Zafer bu ya.. Kaç kez, “Bak sonra aranız açılmasın” ardından, “Bak veriyorum, verdik..” diye defalarca arayıp durdu.
Gökhan Zan hala bu isim ile anılıyor. Hatta şehir efsanesine göre yerleştiği Kanada’da, kendisini tanıyan bir vatandaşımız, “Aaa Cam Adam abi..” demiş miş(!)

Müslüm baba

2002-03 sezonu. Brezilyalı yeni transfer Amaral kampta. Zafer yine telefonun ucunda. “Müslüm Gürses idmanda. Amaral aynı Müslüm Babanın kopyası..” sözü bitirmeden, “Böyle verelim..” dedi…
Sezon başladı. Oyuncular tek tek tribüne davet ediliyor. Bütün stad Müslüm Baba diye tempo tutmaz mı! Amaral anlamadı. İbrahim Üzülmez’in uyarısı ile seyirciyi selamladı.
Öyle kabullendi ki, artık herkes O’na Müslüm Baba diyordu..

Orhan Yıldırım 
Fanatik Gazetesi