Beşiktaş’ın Başakşehir deplasmanı, TFF, Ruhları yanmış futbolcular ve taraftar tribünü..

Arka Güverte - Kıç Üstü - Orhan CAN

Gazeteciler tarihe tanıklık eder.
Biz gazeteciyiz, tarihin tanıklarıyız..
Olana “olmadı”, olmayana “oldu” diyemeyiz…
Ve, tarihe tanıklık etmek için stattaydık..
Ancak TFF’nin aldığı “Göztepe – Beşiktaş maçında olup biten ‘Hakem hatasıdır, Kural Hatası değildir’ maçın tekrarına gerek yoktur” kararı ahlaka, vicdana, insan haysiyeti ile adalet ve adalete güven duygusuna vurulmuş büyük bir darbe oldu.
Sokakta “darbeci mi” arıyorsunuz alın size toplumu bir arada tutmayı bozmak için geliştirilen “gizli darbeciliğin” en kral hareketi..
Bu ve bunun benzeri karar ve hareketler de bir nevi darbeciliktir. Toplum güvenliğini tehlikeye atmak ve bozmaya yöneliktir..
Çünkü;
Unutmayın ki, Adaleti ve adalet duygusunu öldürürseniz birlikte yaşama duygusunu da öldürürsünüz.
Bir ülkeye, bir topluma yapılabilecek en büyük kötülük budur..
Toplumu adaletsiz kararlarla ayrıştırmaktır bu..
Oysa futbol, milyonların “Rol-Model” sporudur..
Nihayetinde TFF, görüntüleri seyretmeden kargaların bile güleceği böyle vicdansız bir karar aldı. Onlara sormak gerekir tabii ki;
Peki ama bu aldığınız kararı evdeki çocuklarınıza – torunlarınıza nasıl anlatacaksınız?
1- Görüntülere rağmen utanmaz ve ahlaksızca nasıl böyle karar alınır ki..
2- İnsan görüntülere rağmen bile bile nasıl böyle yalan rapor yazar ki..
Yazık size..
Başakşehir – Beşiktaş maçına gelince,
Ortada olan bir maç. Belki de maçın hakkı beraberlikti.
teknik analizi sayfalar dolusu yapabilirsiniz.
Bırakın o yorumları teknik konuşmaktan pek hoşlanan ekran güzeli arkadaşlar yapsın.
Beşiktaş için konuşmak gerekirse;
bu takım için yapılacak en güzel analiz,
“Birkaç kişi hariç futbolcu çöplüğü yapılan Beşiktaş takımı bu işte..
Sezon başında “öyle kaçacak, böyle uçacak” denilen çöp oyuncular, bir tane orta yapmaz, yapamaz mı yahu..”dur..
Bırakın ortayı yanındaki arkadaşına pas vermekte aciz bir futbolcular topluluğu…
Sezon başında, birkaç maç sonra bu futbolcu grubu için eski bir yazıma atıfla “Ruhu yanmışlar” demiştim..
İhtimal, ruhları çalınmış da olabilir tabii…
Beşiktaşlı futbolcuların oyununa baktıkça kulağıma,
o nefis notalarıyla birlikte
“…porqué el alma prende fuego cuando deja de amar” dizesi geliyordu çünkü…
‘…ruh sevmeyi bıraktığında alev alır’ diyordu sözler..
Bilirsiniz, ruhu yanmış bir insandan da hayır gelmez kimseye..
Sevmeyi bırakırsan ruhun da yanar, beynin de…
Hayalet gibi dolaşırsın ortalıkta..
Belki de hayaletlere, bu yüzden hayalet denmiştir kim bilir…
Bir türlü öbür dünyaya gidemeyip, iki dünya arasında kaldıkları için besbelli…
Yitik ruhlar yani…
Bunların ki sevmemek değil gibi ama…
Çünkü sahadaki performansları “Yetenek ancak bu abi” diye bağırıyor..
Artık kim toplayıp getirdiyse, kim onay verdiyse bu adamları Beşiktaş gibi bir büyük takıma…
Gerçi Mısır’daki sağır Sultan bile biliyor ya kimlerin getirdiğini…
Neyse,
Maalesef Beşiktaşlı futbolcular için söylenecek söz, bu kadar keskin işte…
Kusura bakmasınlar ama ortadaki durum böyle…
E gerçek böyle olunca da Sergen Hoca ne yapsın ki…
Evdeki bulgur bu..
Ve bu malzemeden de ancak bu lezzette bulgur pilavı oluyor…
Herkes bekliyor ki şöyle salçalı tereyağlı meyhane pilavı çıksın…
Çıkmaz…
Masaya servis edilen tuzsuz, salçasız bulgur taneleri topluluğu…
Çünkü, eldeki “malzeme” bu!
Sergen Hoca ve yardımcılarının hatası ise hala “Futbolcularımız kaliteli” diye tutturmalarıdır.
Hayır değil işte! Uyanın da balığa çıkalım.
Ve siz de o garip söylev kervanına binmeyin…
Binerseniz siz de gidersiniz!
Futbolcuların hepsi profesyonel,
kimseyi korumayın, paralarını almayınca Beşiktaş’ı UEFA’ya muefaya şikayet etmeyi biliyorlar ama…
Bu yüzden korumayın kardeşim…
Korursanız, korunacak duruma düşersiniz.
Alt gömlek futbolculardan oluşan bir topluluk bu..
Kabul edin ki,
ruhu yanmış bir grup insan çimlerde dolaşıyor işte…
XXX
Taraftara da birkaç kelime etmeden geçememek lazım elbet…

Yağmurda çamurda, soğukta sıcakta Beşiktaş peşinde her yere gidiyorsunuz..
Ne güzel;
ama takımı desteklemek demek 90 dakika şarkı söylemek -marş söylemek değildir.
Marş başka, tezahürat başka bir şeydir..
Kritik anlarda tezahürat yapardınız siz eskiden!
Ne oldu size…
Eski yaptıklarınızı hatırlayın lütfen, o zaman anlarsınız ne demek istediğimi..
O zaman anımsarsınız ki,
takım 1-0 mağlup 85’te frikik kullanılırken hala şarkı söylenmeyeceğini..
O zaman hatırlarsınız ki,
son dakika da takım korner atıyor her an 1-1 olabilir, taraftarın hala sevgi şarkıları söylenmemesi gerektiğini..
Bunun yerine ne olmalı, elbette tezahürat yapılmalı… Eskisi gibi…
Demem o ki, eskiden yaptıklarınızı yeniden yapacaksınız kardeşler…
Anlaşılan o ki,
Bu ruhu “yanmış” ya da ruhları “çalınmış” arkadaşlar sizi de pek etkilemişler…
Boş verin, buraların gerçek sahibi sizsiniz unutmayın…
Ruhu yanmış hayaletler değil…
Ha bu arada, “Tribün çok iyiydi. Çok iyiydiniz be abi” deyip sizi gazlayan TFF’nin algı operasyoncu maşalarına sakın inanmayın…
Öyle diyorsa, bilin ki yanlış yoldasınızdır…
XXX
Bu arada hatırlatmakta fayda var, yılın olayının en şekeri,
“Görüyoruzki liglerimizde 7-8 takım şampiyonluğa oynuyor.
Lig tarihine bakın, böyle bir sezon yaşanmadı.
VAR sisteminin uygulanması, hiçbir ofsayt hatasının olmamasıyla bütün takımlar şampiyonluğa oynar hale geldi.
Bundan herkesin mutlu olması gerekiyor.
Hatta yayıncı kuruluş için bile bu çok güzel bir olay”
denmesiydi…
Yahu bırakın Beşiktaş, Fenerbahçe’yi, Sivas’ın iki hafta önce attığı o şahane golün neresi ofsayttı Allah aşkına..
Ya da FB-BJK maçında gözleriyle gördüğü halde Beşiktaş’ın 3 penaltısını bile bile vermemenin neresi VAR’ın içinde VAR’dı…
Hoş, o gün sabaha kadar maç devam etse Fenerbahçe yine kazanırdı ama, neden hakkı olan penaltıların düdükleri çalınmıyordu ki…
Neden suyun akışına yön verilmek isteniyordu ki…
Hele hele, adalet olmazsa hakkı yenilen ama sesleri çıkmayan Anadolu takımlarını hakkını kim savunacak babalar…
7-8 takım şampiyonluğa oynuyormuş.
Lig tarihinde böyle bir sezon yaşanmamış…

Ne diyelim ki,
‘Merdi Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söylermiş’ …

Neyse,
OC bugün de kaçar anam babam…
En Kalbi Muhabbetlerimle…
Ben CAN; Orhan Can…

Not: Yukarıdaki İspanyolca şarkının ismi “El Desierto” dur.
Anlamı “Çöl”.. Lhasa de la Sela söyler.