“Bekle bizi İstanbul” şiirini Vedat Türkali aslında kimin için yazdı? Şiirdeki devrimci ögeler ön plana çıkınca solcu marşı oldu. İşte size şiirin öyküsü, şiirin tamamı ve Vedat Türkali’nin gerçek ismi

“Salkım salkım tan yelleri estiğinde 
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle 
Uzaktan seni düşünürüm 
İstanbul..
Binbir direkli Haliç’inde akşam 

Adalarında bahar 
Süleymaniye’nde güneş 
Hey sen ne güzelsin kavgamızın şehri” 

Vedat Türkali’nin yazdığı daha sonra Edip Akbayram tarafından şarkı olarak söylenen
İstanbul şiiri bir şehre duyulan sevgiyi en iyi anlatan şiirlerden biridir.
Bu şiir içindeki devrimci öğelerle yıllar içinde solcuların marşı haline geldi.
Yıllarca solcuların marşı haline gelen bu şiiri aslında Vedat Türkali eşi Merih Pirhasan için yazmıştı. 
O sıralar Nevşehir’de edebiyat öğretmenliği yapan Vedat Türkali’nin, kızı Deniz Türkali’ye hamile olan eşi İstanbul’ a gelmişti.
Eşi doğum yaptı.
Fakat Vedat Türkali izin alıp İstanbul’a gelemiyordu. Aylarca yeni doğan çocuğunu ve eşini göremiyordu.
Bu hasretin sonunda Vedat Türkali yıllarca kimsenin dilinden düşürmediği bu şarkının sözlerini yazmıştı.
Şarkıda hem İstanbul’a hem eşine hem de yeni doğan çocuğuna olan özlemini anlatıyordu.
Fakat yıllar içinde çok sevildi, içindeki devrimci öğeler öne çıktı, Edip Akbayram çok güzel seslendirdi ve şiir solcular İstanbul marşı haline geldi.

NOT: Vedat Türkali’nin gerçek adı Abdülkadir Pirhasan’dır. Vedat Türkali, Abdülkadir Pirhasan adıyla yazdığı senaryolar 60’lı yıllarda sansür kurulundan geçmeyince yönetmen arkadaşı Atıf Yılmaz O’na bir tavsiyede bulunur.

Yılmaz, içinde Türk kavramı içeren bir takma ad kullanmasını ve senaryoları bu isimle sansür kuruluna yollamayı önerir. Abdülkadir Pirhasan Vedat Türkali adını alır ve senaryoları bu isimle sansür kurulundan geçer.
Vedat Türkali’nin iki çocuğu vardır: Tiyatrocu Deniz Türkali (Pirhasan) ve yönetmen Barış Pirhasan

odatv.com

Şiirin tamamı ise şöyle:

İstanbul

Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Halic’inde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniye’nde güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri

Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Bakışlarımda akşam karanlığın
Kulaklarımda sesin İstanbul

Ve uzaklardan
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul

Plajlarında karaborsacılar
Yağlı gövdelerini kuma sermiştir.
Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
Meyvesini birlikte devşirirler
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul

Et tereyağı şeker
Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
Yumurta masalıyla büyütülür çocukların
Hürriyet yok
Ekmek yok
Hak yok
Kolların ardından bağlandı
Kesildi yolbaşların
Haramilerin gayrısına yaşamak yok

Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entelektüel
Ve sen
Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi
Seni öldürürler
Seni sürerler
Buhranlar senin sırtından geçiştirilir
İpek şiltelerin istakozların
ve ahmak selameti için
Hakkında idam hükümleri verilir

Haktan bahseden namuslu insanları
Yağmurlu bir mart akşamı topladılar
Karanlık mahzenlerinde şehrin
Cellatlara gün doğdu
Kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
Bir kalem yazın vardır
Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
Söylenmez

Haramiler kesmiş sokak başlarını
Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
Haramilerin elinde
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde

Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bulutların ardında damla damla sesler
Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
Arkadaşlar çıktı karşıma
Dindi şakalarımın ağrısı

Bir kadın yoldaş tanırdım
Bir kardeş karısı
Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
Gebeliğin dokuzuncu ayında
Aç kurtların varoşlara saldırdığı
Tipili bir gece yarısı
Sırtında çok uzak bir köyden indirdi
Otuzbeş kiloluk sırrımızı
Zafer kanlı zafer kıpkırmızı

Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
Mavi denizlerine yaslanmış
Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
Ve bir kuruşa Yeni hayat satan
Tophanenin karanlık sokaklarında
Koyun koyuna yatan
Kirli çocuklarınla bekle bizi
Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanatını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın

Vedat Türkali

Gerçek ismiyle  Abdülkadir Pirhasan