YENİ ÖĞRENDİM, YEMİN EDERİM

YENİ ÖĞRENDİM, YEMİN EDERİM

Daha önce paylaşmıştım… Yazdığım ilk kitap Monte Kristo’dur benim. Hem de 12 yaşımda.
Sene 1971. Hazırlık 2’ye gidiyoruz. Ders zili çalmış, öğretmenin gelmesini bekliyoruz. Sınıfta nasıl bir gürültü, sanırsınız herkes kurtlarını o saatte dökmeye ayarlamış kendini.
Birden kapıda okulun efsanevi İngilizce öğretmeni Hayrettin Cete belirdi. Hiç gülmeyen, hiç bağırmayan, belki de hiç yemeyen, içmeyen, doğaüstü, acayip bir insan.
“Bu kadar gürültünün bir de bedeli olacak,” diye girdi söze, “Hepinize kallavi bir hafta sonu ödevi vereceğim.”
Kallavi ödev, Alexander Dumas’nın MONTE KRİSTO’sunu yazmakmış.
İşte o kitabı Dumas’dan sonra bir de ben ve sınıf arkadaşlarım yazdık.

Bugüne kadar kendimi(zi) Alexander Dumas-II sanıyordum, meğerse III’müşüz. Bizden önce bir değil, iki Alexander Dumas yaşamış. İsim, soyadı, meslek, her şey aynı.
İlki baba Alexander Dumas, ikincisi onun oğlu Alexander Dumas.
Monte Kristo ve Üç Silahşörler’i baba Dumas yazmış; oğul Dumas ise Kamelyalı Kadın’ı.
İki Dumas olduğunu ben bugün öğrendim. Hem de kimden? Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan. MÜREBBİYE’yi okumasaydım, belki de hiç öğrenemeyecektim.
Siz de hiç uyandırmıyorsunuz adamı! Hadi itiraf edin, siz de benden duydunuz…

Hilmi Köksal Alişanoğlu