YAŞASIN CUMHURİYET.. Efsane gazeteci Cemil Özyıldırım Cumhuriyet’in nasıl ilan ve hangi şartlarda ilan edildiğini yazdı. Gençlerin okuyup öğrenmesi gereken bilgiler bunlar

YAŞASIN CUMHURİYET

Lozan Barış Antlaşması’nın imzasından sonra Mustafa Kemal Paşa kimseyi kabul etmeyerek, gizli bir çalışma içindeydi. İki gün sonra, güvendiği Özel Kalem Memuru Rıza Soyak’ı çağırarak el yazısı ile yazdıklarını uzatıp ‘’Bunları al, müsvedde halindedirler, beyaz edeceksin. Yazılar karışıktır, dikkat et, okuyamadığın veya anlayamadığın yer olursa bana sorarsın. Bunları şimdilik yalnız sen ve ben bileceğiz; âmirlerine dahi bahsetmene lüzum yoktur’’dedi

Yazdıkları hemen temize çekildi. Rıza Soyak’a iki sayfalık yazıyı Adalet Bakanı Seyit Beye götürmesini istedi. Seyit Bey yazılanları okuyunca Soyak’a, Mustafa Kemal Paşa ile tamamen mutabık olduklarını iletmesini istedi. Mustafa Kemal Paşa 20.1.1921’de kabul edilen Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun devlet şekline ait maddelerini değiştiren taslak bir metin hazırlamıştı. Türkiye Devletine, “Cumhuriyet” şeklini kazandıran taslak metinde aynen şunlar yazılıydı:
*Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir
*Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.
*Meclis, hükümetin inkisam ettiği idare şubelerini, icra vekilleri vasıtasıyla idare eder.
*Türkiye Cumhur Reisi, Umumî Heyet tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisi azası meyanından (arasından) bir intihap devresi (seçim devresi) için seçilir. Reisin vazifesi yeni Cumhur Reisinin intihabına kadar devam eder. Tekrar intihap olunmak caizdir. Türkiye Cumhur Reisi, devletin reisidir. Bu sıfatla lüzum gördükçe Büyük Millet Meclisi’ne ve Vekiller Heyetine riyaset eder.
*Başvekil, Cumhur Reisi tarafından ve meclis azası arasından intihap olunur. (Seçilir) Diğer vekiller, Başvekil tarafından yine Meclis azası arasından intihap olunduktan sonra heyeti umumiyesi (Heyet topluluğu), Cumhur Reisi tarafından Meclis’in tasvibine (onayına) arz olunur. Meclis içtima halinde değilse, tasvip işi Meclis’in içtimaına (sayısına) talik olunur”.

1 Nisan 1923’de yenilenen meclis seçimleri sonrasında ikinci Meclis, 11 Ağustos 1923’de toplandı. Lozan Barış Antlaşmasının imzasının meclis tarafından onaylanması, Ankara’nın yeni kurulan Devletin İdare Merkezi olması gibi iki önemli kararın alınması öncelikler arasındaydı. Meclis Lozan Barış Antlaşmasını 24 Temmuz 1923’de imzaladı ve eklerini onaylandı. Anlaşma uyarınca 6 Ekim 1923’de İstanbul’un yabancı işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması tamamlandı. Lozan’dan başarı ile dönen Dışişleri Bakanı İsmet Paşayı bekleyen iki önemli mesele vardı. Biri Ankara’nın hükümet merkezi olması, diğeri devlet şeklinin tespitiydi, Ankara’nın hükümet merkezi olması için İsmet Paşa ve 14 arkadaşı, 9 Ekim 1923’de kanun teklifi şeklinde hazırladıkları önergeyi, meclise getirdi. Meselenin süratle çözümlenmesi ve Bakanlar Kurulu üyeleri arasında herhangi bir uyuşmazlığın çıkmaması için hazırlanan önerge bir kanun teklifi şeklinde verilmişti.

Ankara’nın başkent olmasını, iç ve dış çeşitli sebeplere dayandıranı İsmet Paşa şunları söylüyordu:

“Lozan’da garp âleminin murahhasları, mütehassısları, diplomatları ile görüşüyorum. Bunlar, İstanbul Hükümetini, İstanbul muhitini tanıyan insanlar ve yeni devletin o muhitin insanlarına göre kurulmasını arzu ediyorlar. Bunu her hallerinden anlıyorum. Her konuşmamızda hükümet merkezi bahsi geçiyor. Ankara’da kalacak mısınız, kalınabilir mi, sonra nasıl olacak? Bana hep bunları soruyorlar. Ankara’da kalırsanız biz oraya nasıl gideriz, diyorlar. Bunların hepsi, benim her gün içinde bulunduğum muhitin sözleri. Dış âlemin görüşü, düşüncesi ve telkinleri böyle. Bizim bakımımızdan meselenin daha ehemmiyetli ve değişik cepheleri var. Bir defa Boğazlar askerî bakımdan tamamıyla açık, tamamıyla emniyetsiz. Ayrıca Anadolu’nun ortasında bulunarak ve bir Anadolu Hükümeti olarak yeni devleti çalıştırmak istiyoruz. Ankara’nın hükümet merkezi olması ve hilâfet merkezinin İstanbul’da bulunması, ondan kurtulmak için ayrıca bir temel vasıta olacaktır’’

Mustafa Kemal Paşanın Wiener Neue Freie Presse muhabiri Lazar’a 22 Eylül 1923’de verdiği demeç gerek ülkede ve gerekse dışarıda büyük yankılar uyandırmıştı. Mustafa Kemal Paşa bu beyanatında ilk defa “Cumhuriyet” kelimesini açıkça ortaya atmış bulunuyordu. Demeç’in bir özeti Türkçe olarak ilk defa İkdam gazetesinde yayınlandı.Gazeteci Lazar’ın sorusuna Mustafa Kemal Paşanın Cumhuriyetin ilânı ile ilgili cevabı çok kesindi.

‘’Yeni Türkiye Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun ilk maddelerini tekrar edeceğim. Hakimiyet bilâ-kayd’ü şart milletindir. İcra kudreti, teşriî salâhiyeti milletin yegâne hakiki mümessili olan mecliste tecelli ve temerküz etmiştir. Yeni Türkiye’nin payitahtı meselesine gelince, bunun cevabı kendiliğinden zahir olur. Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin payitahtıdır”

Ankara’nın hükümet merkezi olması ile ilgili önergenin Meclisten geçirilmesi karşı tartışmalara rağmen gerçekleşti. 13 Ekim 1923 ‘de Anayasaya konan ek bir madde ile Ankara, yeni devletin başşehri olmuş ve böylece Devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son verdiği gibi, Cumhuriyetin ilânı için de bir adım atılmış oldu.

Sıra Cumhuriyetin ilanına gelmişti. Yeni mecliste bekleyişler içindeydi. Falih Rıfkı Atay Çankaya adlı eserinde, TBMM’de Mustafa Kemal Paşanın odasındaki toplantıda Cumhuriyetin ilânı ile ilgili görüşmeleri şöyle anlatıyordu:

‘’Gazi ‘Cumhuriyet ne demektir?’diye fırka (parti) heyetine sordu. Sonra devam etti. Kamusa baktım, chose publique kelimeleriyle tercüme edilmiştir. Bizde manası ne olmalı?. Gazi’nin sözü hangi konu üstüne getirmek istediği belli idi. Kanun-u Esasî’de (Anayasada) hükümet şeklini açıkça göstermek sırası geldiğini söyleyen Sabri Bey (Mesele bugünkü vaziyetin ifade edilmesinden ibarettir) cevabını verdi. Gazi (Ben söz konusu parti tüzüğü projesini teferruatlı inceledim. Çok eksik yerleri var. Bu hafta kendim uğraşacağım. Sonra bazı arkadaşlarla hususî müzakerede bulunuruz ve fırkaya getiririz) dedi..Yunus Nadi ‘’Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız’’ diye düşüncesini açıkladı. Gazi, kalemini masaya vurarak‘’En kuvvetli zamanımız bugündür’’karşılığını verdi. Sonra yeni Kanun-u Esasî’ni “Türkiye Cumhuriyet usulü ile idare olunan bir halk devletidir” şeklindeki ilk maddesini kararlı bir sesle okudu. Nihayet yakında Cumhuriyetin ilân olunacağını Mecliste Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından ilk defa işitiyorduk. Haber ağızdan ağıza yayılarak, Mecliste herkes şüpheden kurtulacaktı’.

Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasından hemen sonra Rauf Bey (Orbay), Vekiller Heyeti Reisliğinden çekilirken, Mustafa Kemal Paşadan “Devlet Reisliği Makamını takviye ediniz”, diye ricada bulundu. Atatürk, Rauf Beyin ne demek istediğini pek güzel anladığını belirterek gerekli açıklamayı şöyle yaptı:

“Rauf Bey, aslında Devlet Reisliği makamı olarak hilâfet makamını düşünüyor ve o makama kuvvet ve salâhiyet teminini benden rica ediyordu. Rauf Beyin benim cevabımın medlulünü (manasını) anlayıp anlamadığı meşkûktür (şüpheli). Bilâhare Cumhuriyetin ilânından sonra kendisiyle Ankara’da vuku bulan bir mülakatımızda, ne için muarız (karşı) olduğunu, yapılmış olan şeyin Ankara’dan müfareket ederken (ayrılırken) benden yapılmasını rica ettiği ve benim söz verdiğim meseleden başka bir şey düşünmediğimi söylediğim zaman, “Ben devlet reisliği makamını takviye ediniz derken asla Cumhuriyet ilânını tasavvur ve kastetmemiştim’’dedi. Devlet reisliğini, Cumhur Reisliği makamında temsil ederek kuvvetli bir vaziyet vücuda getirmek elzemdi. Rauf Beye bunu yapacağıma katiyen söz vermiştim. Eğer maksadıma intikal edememiş ise, zannederim noksan bende değildir ‘’

Mustafa Kemal Paşanın Wiener Neue Freie Presse muhabiri Lazar’a 22 Eylül 1923’de verdiği demeç de, gerek ülkede ve gerekse dışarıda büyük yankılar uyandırmıştı. Mustafa Kemal Paşa bu beyanatında ilk defa “Cumhuriyet” kelimesini açıkça ortaya atmıştı. Demecin bir özeti Türkçe ilk olarak İkdam gazetesinde yayınlandı. Gazeteci Lazar’ın sorusuna Mustafa Kemal Paşanın Cumhuriyetin ilânı ile ilgili cevabı çok kesindi.

‘’Yeni Türkiye Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun ilk maddelerini tekrar edeceğim. Hakimiyet bilâ-kayd’ü şart milletindir. İcra kudreti, teşriî salâhiyeti milletin yegâne hakiki mümessili olan mecliste tecelli ve temerküz etmiştir. Yeni Türkiye’nin payitahtı meselesine gelince, bunun cevabı kendiliğinden zahir (belli) olur. Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin payitahtıdır”

Birinci Meclisin Vekiller Heyeti 25 Ekim 1923’de Çankaya’da Mustafa Kemal Paşanın başkanlığında toplandı. Alınan karara göre, Vekiller Heyeti üyeleri istifa edecekler ve yeni seçilecek Vekiller Heyetinde vazife almayacaklardı. 27 Ekim 1923’de Vekiller Heyetinin istifası TBMM’sinde okunduktan sonra, yeni bir vekiller heyeti kurma yolunda çalışmalara başlandı. Düzenlenen listeler üzerinde bir birliğe varmanın güçlükleri ortaya çıkınca, Halk Fırkası Yönetim Kurulu bir liste düzenleyerek, Fırka Reisi Mustafa Kemal Paşaya bildirdi. 28 Ekim 1923 günü Çankaya’da İsmet Paşa (İnönü), Fethi Bey (Okyar), Kâzım Paşa (Özalp), Kemalettin Sami Paşa, Halit Paşa, Rize Mebusu Fuat ve Afyon Karahisar Mebusu Ruşen Eşref Bey, Mustafa Kemal Paşanın misafirleri olarak akşam yemeğine davet edildi. Mustafa Kemal Paşa, yemek sırasında, “Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz” diye kararını açıkladı. Orada bulunanlar derhal bu fikre katıldılar. Mustafa Kemal yemekten sonra Çankaya’da misafir kalan İsmet Paşa (İnönü) ile birlikte bir kanun tasarısı hazırladı. Atatürk’ün söylediği ve İsmet Paşanın kaleme aldığı müsvedede, 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilâtı Esasiye Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesini öngörülüyordu. Atatürk, Teşkilâtı Esasiye Kanununun birinci maddesine, “Türkiye Devletinin şekli hükümeti Cumhuriyettir” cümlesinin eklenmesini uygun gördü.

29 Ekim 1923 Pazartesi, sabah saat 10.00’da Halk Fırkası grubu toplandı ve yeni bir kabine teşkili için görüşmelere başladı. Ancak görüşmeler değişik fikirler yüzünden bir çıkmaz içindeydi Kürsüye çıkan Mustafa Kemal Paşa hükümet bunalımı ve bunun çözüm tarzı ile ilgili olmak üzere şu açıklamalarda bulundu:

“Muhterem Arkadaşlar, hallinde müşkülâta duçar olduğunuz (düştüğümüz) meselenin sebep ve illeti, bütün rüfekaca (arkadaşlarca) taayyün etmiş (ortaya çıkmış) olduğu kanaatindeyim. Noksan, kusur, takip etmekte olduğumuz usul ve şekildedir. Heyeti celileniz bu müşkilin halline beni memur kıldınız. Ben de arz ettiğim kanaatten mülhem alarak düşündüğüm şekli tespit ettim. Anayasanın, I, 2, 4, 10, 11 ve 12 nci maddelerinin değiştirilmesini ve hükümetin şeklinin Cumhuriyet olduğunu, bununla ilgili diğer değişikliklerin yapılmasını teklif ediyorum’’.

Mustafa Kemal Paşanın teklifinden sonra görüşmelere geçildi. Konuşmalar sonucu teklifin bütünü ve sonrada maddeler ayrı ayrı okunarak kabul edildi. Fırka toplantısını Meclisin toplantısı izledi. Fırka (Parti) toplantısında öngörülen teklif, Kanunu Esasi Encümeninde incelendi. Teklife sadece dil ve devletin dini ile ilgili hükümler eklendi. Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nda yapılan değişikliklerin oybirliği ile kabulü üzerine ‘’Yaşasın Cumhuriyet sesleri gür ve heyecan fırtınası içinde Eski Büyük Millet Meclisinin küçük, mütevazi salonunu çınlattı. Türkiye artık bir Cumhuriyet olmuştu Daha sonra, Reisicumhur seçimi yapıldı. Kürsüde bulunan İkinci Reis Vekili Başkan İsmet Bey (Eker), sonucu Meclise şöyle seslendi:

“Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti için yapılan intihabat (seçim) arasına yüz elli sekiz zat iştirak eylemiş ve Cumhuriyet riyasetine yüz elli sekiz âza müttefikan Ankara Mebusu Gazi Mustafa Kemal Hazretlerini intihab eylemişlerdir”.

Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa Meclis ve millete hitaben şöyle konuştu:.

‘’Kanun lâyihasının kabulü münasebetiyle Türkiye Devletinin zaten cihanca malûm olan, malûm olması lâzım gelen mahiyeti, beynelmilel mâruf unvaniyle yâd edildi. Bunun icabı tabiisi olmak üzere; bugüne kadar doğrudan doğruya meclisin riyasetinde bulunduğunuz arkadaşınıza ifa ettirdiğiniz vazifeyi Reisicumhur unvaniyle yine aynı arkadaşınıza, bu âciz arkadaşınıza tevcih ediyorsunuz. Bu münasebetle, şimdiye kadar hakkımda izhar buyurduğunuz muhabbet ve samimiyet ve itimadı bir defa daha göstermekle yüksek kadirşinaslığınızı ispat etmiş oluyorsunuz, bundan dolayı heyeti celilenize bütün samimiyeti ruhiyemle arzı teşekkürat ederim. Allahın inayetiyle şahsıma tevcih buyurduğunuz ve buyuracağınız vezaifi, hüsnü ifaya muvaffak olabileceğimi ümid ederim. Milletin teveccühünü daima noktai istinat telâkki ederek hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. Daima, muhterem arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir surette yapışarak onların şahıslarından kendimi bir an bile müstağni görmeyerek çalışacağım’’

NOT:
95 yıllık Cumhuriyeti hala içlerine sindirmeyenler, ne şartlarda ilan edildiğini öğrenme ihtiyacı duymayanlar, İstanbul’u Başkent Ankara’ya tercih edenler için bu yazı kaleme alınmıştır.

Cemil Özyıldırım