Mevzu Kaçkar Dağları Drogvit yaylasında geçiyor.. Doğa ve spor adamı aynı zamanda edebiyat ustası Murat Ceylan’dan

Mevzu kaçkar dağları Drogvit yaylasında geçiyor… Laz amcanın biri Kafkasör şenlikleri için şampiyon bir boğa yetiştirme derdinde…
Maşallah altı yaşındaki boğası beş boğa gücünde, önüne geleni yerle yeksan ediyor.

Lakin! Laz emice garantici, illaki antrenmanlı boğa istiyor, boru değil, mevzunun ucunda şampiyonluk, şampiyonluğa giden yola da henüz üç haftası var! Düşünüyor emice,

– Ula ben ne etsam, ula imanunu siktiğum güreşlerune kadar ha bu boğayı sıcak tutmali, oni hırsli, güçli kilmali, ona nereden rakip bulsam vs vsss vss diye düşüne duruyor işte…

Tamda o dönemde yaylalarına sırt çantalı gezginler geliyor, gezginlerden biri her oti boki kara kalemle resmediyor… Emice bakıyor ki ha bu gezgin iyi sanatkar, koluna giriyor gezginini yaylanın ortasına doğru beraberce yürüyorlar.

Gezgin kendisine gösterilen kayanın etrafında tam üç gün resmediyor, koca kayayı boyayıp bir boğaya benzetiyor, emiceden yüklüce parayı alıp, bir başka yaylaya doğru yoluna devam ediyor.

Gel gör ki; bu hazin hikayemiz, ha burada bitmiyor!

Emice ahuruna geliyor, delüganlu boğasını ahurdan çikaruyor ve varuyor resim edilmiş kayanun başuna… Bir de ne görsun, resimci oğlan resmi gerçek eylemiş, koca kayanun üstüne koca bir boğa işlemuş. Keyfe geliyor emice, ula diyor verduğum her kuruş, değdi bu gence!

Elinde kendi boğası, geçiyor kayadan boğanın karşısina, boğasını sıvazlıyor, ve diyor ki;

– Ula toraman bir tooss, ha bu manerdin dölune, ulaa toraman iki tos ha bu namerdin döluna… Salıyor boğasını kayadan boğanını üstüne üstüne…

Emicenin boğa gazı almış halde fırlıyor yerinden.. Kayaya bir boynuz koyuyor, sarsılıyor derinden… can havliyle bir tos daha koyuyor lakin! kayadan boğa oynamıyor yerinden! üç tos, dört tos derken, emicenin boğa şampiyonaya giremeden o kayanın altında şahadete eriyor, toynakları yukarıya dikiyor…

Biz yayla minibüsünde rast geldik bu amcaya, kederi arşı aşmış, aşmakla yetinmemiş marsa ulaşmıştı… Bir bana baktı bir de yanımdakilere, ardından söylendi emice;

– Siz dedi hiç şampiyon boğa kavurması yediniz mi?

– Yok dedik, henüz yemedik…

– eyi dedi emice… Bu akşam bize gelin, şampiyon kavurmasi nasil olur imuş hanemde görun… İyi abi dedik, geliriz dedik, dayıyı evine yolculadık.

Akşam oldu karnımız acıktı, kaptık bilumum nevaleyi amcanın evine yollandık… Baktık emice kapıda deri tuzluyor, selam kelam ettik, hoş beş eyledik, bağdaş kurduk yanına oturduk… Emice içeriye seslendi,

– Ula misafirlerime kavurma pilav ve ayran dedi… Yemekler geldi yedik doyduk, başımızı göğe diktik şükreyledik… Ayranları içmedik, ayrı düşmek istemedik. Emice gitti akşam namazını kıldı yanımıza geldi ve dertli dertli söylendi…

– Üç nesildir boğa türetirik, ula daha bu amina koduğumun şampiyonasuna hiiç gidemeduk! Heaç sormayun bu durumun nedenunu da! Bunun nedenunu heaç bilemeduk! Şimdi olaydu bir iraki, içeruduk, ha bu namussuz boğayı yad ederiduk.

Bu sırada ercan abi yanındaki sıfır yetmişliği açtı, emiceye bir kadeh sundu, amca kadehi tek koyuşta dipledi, raki şişesini aldı ve içeriye doğru seslendi..

– Ula emina, söyle o imame, bu yatsıyı bensuz kilsun, baaga sitem etmesun, zaten muskasu tutmadu… Koymayayum …..inina!

Ercan Gazioğlu abime sevgilerimle..

Bir Kaçkar Anısı….
Murat Ceylan Murat Ceylan

Murat Ceylan