“Bedii Faik ve Ulunay’ın verdiği hoşgörü dersi..” İskender Özsoy “Benden de bir anı” dedi..

Babıâli’nin “beyefendi”si Bedii Faik’in ardından yazılacak her yazı mutlaka eksik kalacaktır.
Onu anlatabilmek için onunla çalışmak, çalışmanın ötesinde ona yakın olmak gerektiğinin bilincindeyim.
Bu özelliklere sahip olanlar -elbette başta oğlu Faik Akın- Bedii Bey’i anlatacaklar, yazacaklar; hatta bir değil, bir iki kitapla onu  ölümsüzleştireceklerdir.
Ben Bedii Bey’le çalışmadım.
Ama mesleki toplantılarda bir araya geldiğimizde kendisiyle sohbet etme fırsatın kaçırmadım.
Yazılarında olsun, küçük fıkralarında olsun az kelimeyle çok şey anlatmanın tartışmasız en büyüğü olan Bedii Faik, şüpheniz olmasın bir söz cambazıydı da.
Kelimeler onun dilinde yeniden bestelenir, öyle dökülürdü dudaklarından.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) 55. kuruluş yılı dolayısıyla o zaman çalıştığım Bizim Gazete için cemiyetin kuruluş günlerini yaşayanlarla yaptığım röportaj dizisinde Bedii Faik Akın da vardı.
Bu röportajlar daha sonra kitaplaştırıldı. (*)
TGC’nin 92 sicil numaralı üyesi ve ilk genel sekreteri Bedii Faik’in o röportajından bir bölümü, kendileri gibi düşünmeyenleri karalayan bir kuşağın hâkim olduğu Babıâli’ye ders olsun diye yayımlıyorum:
“Cemiyetin ilk büyük ve güzel hareketi İsmet (İnönü) Paşa’ya demokrasi tarihinin ilk basın toplantısını yaptırmasıdır.
Dolmabahçe Sarayı’ndaki o basın toplantısı adımızı kamuoyunda pekiştiren ,damgasını vuran bir girişimdi. ‘Millî Şef’likten vazgeçmeye karar veren İnönü’ye o basın toplantısını yaptırmak büyük başarıydı.
Basın toplantısı sarayda yapıldığı için ben davetiyelere koyu renk elbise giyilmesi notunu düştüm.
Biz toplantı kararı alınca Demokrat Parti’yi (DP) tutan Son Posta gazetesinin sahibi ve DP milletvekili Selim Ragıp Emeç ‘Cemiyetimiz İsmet Paşa’nın oyununa geliyor.’ diye başmakale yazdı.
Ben de DP’yi tutan Tasvir gazetesindeydim.
Yine Son Posta’da yazan Ref’i Cevad Ulunay ‘Cemiyetten bir davet aldım.
Ama katılmama imkân yok.
Çünkü benim bir takım açık renk elbisem var.’ diye yazdı.
Biz o zamanlar cemiyette bir karar almıştık.
Yönetim kurulundaki yazarlar yazılarında cemiyetle ilgili yazmayacaktık.
Ama ben çaresiz kalarak ‘Aman üstat, ne düşünüyorsunuz. Sizin on parmağınızda on kara. Elini bir sürüverirsin siyah olur elbisen.’ diye yazdım.
Cemiyette toplantıya gittim, arkadaşlarımdan özür diledim.
Burhan Felek ‘Yazın o kadar güzel ki kuralı çiğnemeye değer.’dedi.
O akşam tiyatroya gittim.
Birden “Gel… Gel..” diye bağıran Ulunay’ı gördüm.
Bana sarıldı, yazımın çok güzel olduğunu söyledi.
Ulunay’ın bu davranışı bir müsamahayı, bir espriye katlanmasını gösterme açısından çok güzeldi.”
……..
(*) 55 YILIN TANIKLARI/Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Kuruluşunu Yaşayanlar Anlatıyor. BAS-HAŞ.İstanbul, Ağustos 2001.

İSKENDER ÖZSOY

Kaynak:
http://www.yenigungazetesi.net/yazarlar/iskender-ozsoy/bedii-faik-ve-ulunay-in-verdigi-hosgoru-dersi/612/