Bab-ı Ali’nin Demirkont’u.. DEMİRKONT-2 Cemil Özyıldırım yazdı

(DEMİRKONT-2)
Dünya’yı kaldıran adam
“Babıali bir servet mezarlığıdır.1940’lardan sonraki dönemlerde Babıali’ye gelip gazetecilik veya yayıncılık işini devam ettiren aile ve gazete sahipleri kalmamıştır. 30 yıldan fazla yayıncılık hayatını, gazete sahibi olarak devam ettiren gazeteci de yoktur.”
Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, 12 Şubat 2013’de Doğan Holding bünyesindeki gazete ve yayın yönetmenleriyle buluştuğu toplantıdaki bu sözleri ile hem Hürriyet, hem de Dünya gazetesini unutmuşa benziyor.
Aydın beyin sözlerinin, Nezih Demirkent’in ölümünün 12. yılında, mezarı başında yapılan anma töreninden bir gün önceye rastlaması da, hayli ilginç. Oysa Nezih Demirkent, 1981’de , gazetecilik mesleğinin 31’nci yılında, sahibi olduğu Dünya Gazetesini, 2006 yılı Şubat ayındaki ölümüne kadar yöneterek, meslekte 55’nci yılına ulaşmıştı. Demek ki Aydın Doğan’ın ‘’1940’lardan sonra 30 yıldan fazla gazetecilik yapan yoktur’’ savını, 1950 yılında gazeteciliğe başlayan Nezih Demirkent çürütüyordu. Nezih beyin Dünya Gazetesi ise, 1981-2017 tarihleri arasındaki 36 yıl sonunda, bayrağı rahmetli babasından alan Didem Demirkent yönetiminde, yayın hayatına devam ediyor. 36 yıllık bu süre, Aydın Doğan’ın işaret ettiği ’’Gazetecilik ve yayıncılık işini devam ettiren aile ve gazete sahipleri kalmamıştır’’iddiasının yanlışlığına örnek oluşturuyor. Aydın Doğan bir hesap hatasını da, Hürriyet Gazetesi üzerinden yapıyor. 1948 yılında Sedat Simavi’nin kurduğu Hürriyet Gazetesi, ölümünden sonra oğulları Haldun ve Erol Simavi yönetiminde yayın hayatına devam etti. Erol Simavi’nin Hürriyet gazetesini, 22 Temmuz 1993’de Erol Aksoy’a satışına kadar, Simavi ailesinin yaptığı yayıncılık süresi, 45 yılı doldurmuştu. Bu süre de, Aydın Doğan’ın koyduğu 30 yıl barajını yıkıyor. İşin garibi Aydın Bey, sahibi olduğu Hürriyet Gazetesi’nin tarihinde de, yanılgı sekmesi yaşıyor. İşte bu nedenle Aydın Doğan’ın her zaman önünden geçtiği, komşusu olan Dünya gazetesini ve sahibi rahmetli Nezih Demirkent’i atlayarak yaptığı açıklama,‘’Düzeltme ve cevap hakkı’’ kullanma zorunluluğu doğuruyor.
Ancak Aydın Doğan’ın sözleri, rahmetli Nezih Demirkent’in Dünya Gazetesi sahipliği dönemindeki gazetecilik yaşamı, anı defterimizde onunla ilgili boş kalan sayfaların doldurulması gereğini ortaya koydu. Zira gazetecilik anılarıyla kimini yaşatmaya, kimini de saygı ile selamlamaya çalıştığımız meslek büyüklerimiz arasında, rahmetli Nezih Demirkent’in özel bir yeri vardır. Daha önce Hürriyet Gazetesindeki 11 yıllık meslek yaşamını,‘’Babıali’nin Demirkontu’’ başlığıyla yansıtmaya çalıştığımız Nezih Demirkent için, dostlarından ve çalışma arkadaşlarından haklı bir uyarı geldi. ‘’Nezih Demirkent’i anlatırken, Dünya Gazetesindeki yıllarını unutmuşsunuz’’şeklindeki bu uyarıyı dikkate alarak, ‘’Babıali’nin Demirkontu-2’’’yi ‘’Dünyayı kaldıran adam’’başlığı altında kaleme aldık. Nezih Demirkent’i anlatmadan önce, Dünya Gazetesinin tarihini öğrenebilmek amacıyla Bedii Faik’in anılarından bir özet yapmak gerekiyor.
1950 seçimlerinde Milliyet Gazetesi yazı işlerini yöneten Bedii Faik siyasi görüş uyuşmazlığı nedeniyle gazeteden ayrılmıştı. Bu arada Ulus Gazetesi Matbaasını yeniliyor, Falih Rıfkı Atay’ın başını çektiği yeni bir gazetenin hazırlığı yapılıyordu. Ulus Gazetesi, parasını Atatürk’ün verdiği eski rotatifini, 20 yıllık kira (Leasing) ile İstanbul’da Şekerci Hacı Bekir, Ali Sohtorik, Mehmet Kazancı, Hüsnü Mirza, Ragıp Sarımahmutoğlu, Terzi İzzet gibi isimlerin aralarında bulunduğu, 10 iş adamına satmıştı.Yeni siyasi gazete Dünya, 1 Mart 1952’de yayımlanmaya başladı. ’’Dünya’’nın isim hakkı, başyazar ve hissedarlardan Falih Rıfkı Atay’ın üzerineydi. Gazetenin fıkra yazarlığı için, uzun süre yazılarını takip ettiği Bedii Faik üzerinde karar veren Falih Rıfkı Atay’ın, ‘Bedii bey yapacağım teklifi kabul etmezse, aramıza soğukluk girer’’endişesi üzerine bu görevi, Bedii Faik’in Heybeli Adadaki ev sahibi olan gazete ortaklarından Ali Sohtorik üstlendi. Bedii Faik o günlerde, Habip Edip Törean isimli zenginin, mavi başlıkla çıkarmaya başladığı, Yeni İstanbul Gazetesine yazıyordu. Dünya gazetesinin teklifini olumlu karşılayan Bedii Faik, iki gazeteye birden yazması konusunda, her iki yönetimle anlaşmaya vardı. Ancak 6 ay sonra, iki tarafa da yazılan yazılar, Yeni İstanbul gazetesinde sorun yarattı. Bunun üzerine Bedii Faik, Yeni İstanbul’dan istifa ederek, Dünya gazetesinin yazarı oldu. Bir yıl sonra, kendilerini gazete patrona olarak gören işadamı ortakların gazeteye müdahaleleri başladı. Bunun üzerine harekete geçen Bedii Faik, sonraki süreci anılarında şöyle anlatıyor:
“Hava iyi değildi. Ben hemen gazete imtiyaz sahibinin, Falih Rıfkı Bey olduğunun tespitini mahkemeden tescil ettirdim, Falih Rıfkı Bey’i üç gün evine kapattım ve kimseyle görüştürmedim. Gazeteyi çalışanları ile birlikte, Halil Lütfü’nün Tan Matbaasına taşıdım, ihtilal yaptım. Onlara Matbaa kaldı. Falih Rıfkı Bey ile 1953 yılında Dünya Gazetesine ortak olduk. Falih Rıfkı Bey, ikinci bir kalp krizini atlattığı dönemde, bir gün matbaaya geldi. ‘‘Bu sağlıkla, bu yaşta artık devam edemem. Ben hissemi sana satayım, başyazar olarak kalayım, lütfen buna razı ol’ diyerek ortaklıktan ayrıldı.’’.
Bedii Faik Falih Rıfkı Atay’ın 20 Şubat 1971 yılında ölümünden sonra, gazeteyi tek başına yönetmeye başladı.Falih Rıfkı Atay, Atatürk sevdalısı ve CHP sempatizanı bir gazeteciydi. Atatürk’ün meclisinde bulunmuş, onunla ilgili anılarını Çankaya adı ile kitaplaştırmadan önce, ilk defa Dünya gazetesinde yayınlamıştı. Bedii Faik ise, Dünya’nın başına geçtikten sonra, Demokrat Partiye karşı sert muhalefeti nedeniyle 22 Kasım 1954’de, 16 gün süren bir tutukluluk yaşadı. 8 Aralık 1955’de, iktidar partisi tarafında Dünya Gazetesi 15 gün kapatıldı. 28 Nisan 1960’da da Ankara Üniversitesinde çıkan olaylarla ilgili yanlı yayınları yüzünden, 29 Nisan-19 Mayıs tarihleri arasında, gazetenin yayınları durduruldu. Bedii Faik, 29 Nisanda Ankara’da Tahkikat Komisyonuna,15 gün süreyle ifade verdi. 27 Mayıs 1960’dan sonra Dünya gazetesi, bu defa sağ siyasete kayan bir yayın politikası izlemeye başladı. Basın tarihinde ilk grev de Dünya gazetesinde yapıldı. Bu politika değişikliği, hızla okur kaybına neden oldu. Gazetenin1958-1960 yılları arasında 80-90 bin olan tirajı, 30 binlere kadar düştü. Bunun üzerine Bedii Faik, mali sorunlara da sıkışınca, 1975 yılında gazeteyi, müteahhit-mimar İhsan Altınel’e sattı.

Dünya Gazetesinin yayın hayatı süresinde zengin bir yazar kadrosu vardı. Orhan Birgit, Çetin Altan, Oktay Ekşi, Mithat Perin, Behçet Kemal Çağlar, Orhan Cavit Tütengil, Fikret Otyam, Nurullah Ataç, Zeki Sözer, okuyucu çeken yazarlardı. Semih Balcıoğlu, Nehar Tublek, Raşit Yakalı, Mustafa Uykusuz, Erdoğan Bozok da, Dünya gazetesinin karikatüristleriydi. Gazetenin ilk yazı işleri müdürü Nihat Tandoğan’nın ardından, Ali İhsan Göğüş, Yekta Ragıp Önen, Hikmet Çağlayan, Sami Karaören, Kayhan Küreman, Muzaffer Aşkın, Salih Uygur ve 1966’dan sonra en uzun süre ile bu görevi yapan Tekin Güzelbeyoğlu, Dünya’ya yön verdiler.1976 yılında Dünya gazetesi yeni bir yüzle bu defa Beyhan Cenkçi yönetiminde yayımlanmaya başladı. Ancak, mali sorunların yanı sıra hedeflenen tiraj sağlanamayınca, İhsan Altınel de 1979 yılında Dünya’yı, Hürriyet Gazetesi’ne devrederek kapattı. Nezih Demirkent’in1981 yılında Hürriyet’ten ayrılırken tazminatı karşılığında Erol Simavi’den aldığı Dünya gazetesi, bir basın ustasının elinde yeniden doğdu. Dünya, 2 Mart 1981 yılında, ‘’Dünya-Ekonomi-Politika’’ başlığı ile yayımlanmaya başladı. Çözümsüz olaylar karşısında ‘’Elimde sihirli bir değnek yok ki’’ diye kendisini savunanlar, Nezih Demirkent’in elinde sihirli bir değnek olduğunu gördü. Oysa bu değneğin sihiri, ustalıktı, kararlılıktı, yenilikti, inanmışlıktı. 1 Mart 1952’den bu yana elden ele dolaşıp, yuvarlana-yuvarlana, çeşitli talihsizlikler yaşayan Dünya gazetesi, Nezih Demirkent’in sihirli dokunuşları ile artık özlediği gerçek bir dünyada yerini bulmuştu. Demirkent, öncelikle gazetenin yayın politikasını, siyasi içerik olmaktan çıkardı. Babıali’de bir ilk olan ekonomi gazeteciliğini, politik ve aktüel bir potada da yoğurarak, okuyucu ile tanıştırdı. Bu amaçla kurduğu Dünya Süper Veb Ofset AŞ, yeniliklerle büyürken, gazetelerin sırtını döndüğü Anadolu ekonomisini de koluna takıp, kararlı adımlarla ilerlemeye başladı. Dünya gazetesindeki yenilikler birbiri ardınca devam etti. Dünya Süper Veb Ofset A.Ş’nin ardından 1983 yılında, gazete abone pazarlaması ve dağıtımlarının gerçekleştirilmesi için, Dünya Ekonomi Basın Yayın Dağıtım A.Ş. kuruldu. Yine aynı yıl kurulan Dünya Süper Dağıtım, dünyanın önde gelen gazetelerinden The Wall Street Journal ile anlaşarak, Türkiye’de dağıtımını üstlendi. 1984 yılında kurulan Dünya Aktüel A.Ş. ile kitap evi zinciri oluşturmaya başlayan şirket, 1994 senesinde Beyoğlu’ndaki Hachette kitap evini devralarak, kitap evi sayısını 34’e yükseltti. Aynı dönemde Dünya İnfotel A.Ş. ve Dünya Bilişim A.Ş. ile eğitim yayınları dağıtıcılığı faaliyetleri başladı. Süreç içerisinde perakende ve eğitim faaliyetleri, Dünya Aktüel A.Ş. çatısı altında toplandı. Hızla büyüyen şirket, Türkiye’de 1000’den fazla okulun eğitim yayınlarının tedarikçisi konumuna geldi. Dünya, kurduğu şirketlerle dergi yayıncılığında da ilkleri gerçekleştiren gazete oldu. Bu dergiler, Tekstil-Moda, Dört Mevsim, Büro Dünyası, Dünya İnşaat, Otoi, Expo Touristik (Fuarcılık ve Turizm), Gıda, Spot, İş Fikirleri, Medikal Trend, Globus, Macworld, Enerji yayın başlıklarıyla sıralanıyordu. Ayrıca bölge ilaveleriyle Anadolu ekonomisine can suyu veren Dünya, üreticinin her zaman yanında olan bir gazete özelliğini kazandı. Nezih Demirkent için durmak yoktu. Her ay bir şehri ekibiyle ziyaret etti. Düzenlenen panel ve konferanslarda gittiği şehrin ekonomik sorunlarının çözümüne, yaklaşımlarda bulundu. Bölgenin işadamları, yerel yöneticileri, hatta esnafları ile tanıştı. Bölge gazeteleri ile onların sesi oldu. Bu arada dünya ekonomisine de seyirci kalmadı. Avrupa Ekonomi Basını Federasyonuna üye olarak, bir ilki gerçekleştirdi.
Nezih Demirkent’in Dünyası, kurulduğu 1981 yılında Cağaloğlu’nun Narlıbahçe sokağında dönüyordu. Parke taşlı daracık bir sokak, elverişli olmayan 2 katlı bir bina, 1952’den bu yana teknolojinin gerisinde kalmış rotatifler, büyüme hedeflerinin önünde engeldi. Ayrıca belediyenin Babıali’deki gazeteleri şehir dışına taşıma kararı, Nezih beyi herkesten önce harekete geçirdi. Dünya’ya yeni bir bina yapılacaktı. Aranan arazi Bağcılar semtinde, 100.yıl mahallesinde bulundu.1991 yılında başlayan inşaat 1994 yılında tamamlandı. Dünya Gazetesi artık 15 katlı modern binasında idi. Baskı makinaları yenilenmiş, 45 çalışanla başlayan yayım hayatı, süreç içinde 1400 kişinin çalıştığı yeni bir Dünya’ya kapılarını açmıştı. Eski dostlar da açılan bu kapıdan girip, yeni Dünya’da buluştu.Babıali’nin ustalarından kimler yoktu ki?.. Hami Alkaner, Erol Gönenç, Zafer Atay, Akın Kamacıoğlu, Ergun Arpaçay, Ender Aladinlar, Yaşar Gökhan, İsmet Özkul, Ferhan Çamlıkaya, Ergun Berker, Hasan Yılmaer, Esen Yalçın, Nehar Tublek, Raşit Yakalı gibi meslek aşıkları, Nezih Bey sayesinde mesleklerini sürdürme fırsatı yakalamışlardı.
‘’Ben ticaret değil, gazetecilik yapıyorum’’ diyen Nezih Demirkent, asla benimsemediği patronluğu bir kenara koyup, Dünya gazetesinde de gazetecilik yapıyordu. Her Salı günü gazetede yer alan ‘’Salı Yazıları’’nda, basının genel görünümü üzerinde düşüncelerini paylaşıyordu. Tarafsızlık ilkesi onun en çok dikkat ettiği ve hassasiyetle üzerinde durduğu bir noktaydı. Bu konuda meslektaşlarını eleştirmekten çekinmezdi. Gazeteci Ramazan Öztürk’e verdiği röportajında söyledikleri, dikkat çekici idi. ‘’ Düşünün, Oktay Ekşi Basın Konseyi Başkanı ama, konseye ekonomik destek veren Doğan Grubu. Şimdi ondan bir şeyler yapması beklenebilir mi? Ben kendisini dürüst bir gazeteci olarak tanıyorum ama, o da kullanıldığını itiraf etti. Kim tarafından kullanıldığını ise söylemiyor. İşte burada olay bitmiştir’’.. Aynı röportajda Nezih Demirken tarafsızlıkla ilgili, Hürriyet’teki döneminden örnekler de veriyordu: “1981 yılında Sedat Simavi Vakfı Ödülleri verileceği sırada Erol Simavi benden bir gazeteciye ödül verilmesini istedi. Ama kabul etmedim. Bu yüzden o sene gazetecilik ödülü hiç kimseye verilmedi. Erol Bey’in zaman zaman istekleri olurdu. Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. İrfan Tansel, cumhurbaşkanı olacak diye sekiz sütuna manşet istediler. Karşı çıktım, gazeteci kamuoyu yaratmaz, oluşan kamuoyuna destek verir dedim. Sonuçta İrfan Tansel’in Cumhurbaşkanlığı söz konusu diye iki sütuna haber koyup, manşete başka bir haberi çektik.”
Ertuğ Karakullukçu, Hürriyet Gazetesi’nde çeşitli kademelerde Müdür olarak, Nezih Bey ile birlikte yakın çalışmış, onun ölümünden sonra da bir dönem Dünya Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yapmış, bir meslek ustamızdır. Nezih Beyi bir de ondan dinleyelim:
‘’Nezih Bey gazetecilerin ‘’Sevgili Ağabey’’i, başı sıkışan meslektaşlarının güvencesi, ‘’Nezih Babası’’ idi. Eli yeni kalem tutmuş genç gazeteciden emeklilere, tüm kalem emekçileri için en fırtınalı günlerde bile güven dolu limandı. Binlerce gazeteciyi tanırdı. Matris taşıyan arkadaşlar, onun uykusuz geceleri idi. Kamyonunda yatıp en uzak menzillere gazete yetiştiren şoför kardeşlere kadar sayısız gazete çalışanını, özel dünyalarıyla isim-isim bilirdi. Belleği uçsuz bucaksız bir insanlar galerisiydi. Ailesi milyonlarca kişilikti. Olaylar karşındaki gazetecilik duruşu da, hep insan odaklı oldu. Öğreticiydi. Gençlere değer verirdi. Mesleğe sayısız isim kazandırmıştı. Ekip çalışmasının üretkenliğini, yorulmaz bir dinamizmle günün her dakikasına yayardı. “Müessese olma” kavramını basınımıza getiren de oydu. Türkiye’yi ve iş dünyamızı yepyeni bir projeyle, benzersiz bir ekonomi gazetesi ile tanıştırdı. Hem Anadolu’yu derinden kucaklayan, hem bütün iş dünyamızın gür sesi olan, hem de dış dünyayı her köşesindeki ekonomik hareketleriyle izleyip okurlarına aktaran bir başka “sentez” yoktur. Nezih Demirkent, bir Anadolu aşığıydı. Kuzey Kutbunu değil ama, Gaziantep’te, Denizli’de, Kayseri’de, son yazısındaki gibi, Karaman’da ve yurdun daha nice köşelerinde saklı ekonomik potansiyeli henüz kimseler akıllarından geçirmezken “keşfetmiş”, bir Anadolu kaşifiydi. Dünya Gazetesi’yle bıraktığı en değerli miras ise, dilinden düşürmediği “etik değerler” oldu. Tarafsız habercilik, gerçeklere odaklı, insana saygıyı ve basın dünyasının evrensel değerlerini temel ilke edinmiş gazetecilik çizgisi, demokrasiye ve hukun üstünlüğüne ödünsüz bağlılık, çalışanlarının haklarına saygılı, yasalar karşısında alnı açık basın kuruluşu, özgür, bağımsız, gücünü toplumdan alan, her koşulda başını dik tutan gazete, onun gazetecilik anayasası idi.’’
Nezih Demirkent’in‘’Para kazanılır ama, prestij satın alınamaz’’ sözü için Gazeteci Barbaros Daruga ‘’Kulaklarıma küpedir’’ diyor. Saygınlık ve itibar sözcüklerinin anlam karşılığı olan ‘’Prestij’’, Nezih Demirkent için her şeydi. Onunla Dünya gazetesinde en uzun çalışma olanağı bulan Daruga da, Dünya’yı prestij kaybına uğratabileceğini düşündüğü bir olaydan duyduğu endişeyi ve sonrasını şöyle anlattı:
‘’Dünya Gazetesi’ndeki ilk yıllar, geliri ne şekilde arttıracağımız hususunda yapılan toplantılardan birinde Hürriyet’te (Hür-Ok) Doğuş Holding’e ajanda yaptığımız fikrinden yola çıkarak, Dünya’da da ajanda yapmamız benimsendi. Korkarak girdiğimiz ajanda işinde bayağı büyük siparişler alarak gazetemize ek bir gelir elde etmeye başladık. Senesini hatırlayamadığım yılbaşına 15-20 gün kala, siparişini aldığımız ajandaları bitirmenin keyfini yaşarken, Nezih Bey beni odasına çağırıp ‘’ Fruko-Tamek’e bir ajanda yapmamız gerekiyor. Yeni yıla çok az bir süre kaldı. Ben size yardımcı da vereceğim. Ancak bu ajandayı mutlaka yapacağız’’ dedi. Yetiştiremeyeceğimizi söylememe rağmen, ikna edemedim. Ajandaları yılbaşından 3 gün sonra bitirebildik. Tabiki siparişi veren şirket, ajandaları kabul etmedi. O an dünyam yıkıldı. Ajandaları teslim edememenin ezikliği bir yana, sarsılan prestijimiz yüzünden, Nezih Bey’e nasıl hesap vereceğimizin yolarını arıyordum. Durumu Müessese Müdürü Emel Orcan’a anlatıp, Nezih Bey’i bilgilendirmesini istedim. Ben de karışık duygular içerisinde Makine dairesinde vakit geçirirken, omzuma bir el dokundu. Rahmetli Nezih Bey’di. Hiçbir şey söylememe fırsat vermeden ‘’Oğlum biz ticaret yapıyoruz, bazen kar, bazen de ziyan ederiz. Yeter ki prestijimiz sarsılmasın. Üzülme’’diye gönlümü aldı.
Barbaros Daruga da Dünya anıları bir sinema şeridi gibi. Nezih Beyin yönetici kişiliğini ortaya koyan bir anısı da şöyle: ‘’Dünya Gazetesi Müessese Müdürü Emel Orcan bir toplantı sonrası ‘’Barbaros, Nezih Bey’in kullandığı araba artık çok eskidi. Ona reklam karşılığı yeni bir araba alalım’’dedi. Ancak rahmetlinin nereden haberi olduysa olmuş, beni çağırdı. Biraz kızmışa benziyordu. Şunları söyledi:‘’Oğlum, ben personelime istediğim ölçüde aylık bile veremiyorum. Emel ile öyle bir şey kararlaştırmışsınız. Sakın ha böyle bir şeye tevessül etmeyin’’.
Bir insanın yaşarken yüzüne söylenenler değil, ölünce arkasında söylenenler değerlidir. Nezih Demirkent’in ardından, söylenen değerleri paylaşan bir gazeteci de, Dünya gazetesinde uzun yıllar çalışan‘’Kızım’’dediği gazeteci Ferhan Çamlıkaya oldu.
‘’Nezih Demirkent ile Hürriyet’te çalışırken çok anı biriktirdim, çok öğrendim, çok dinledim, az konuştum. Ancak ben Nezih Bey gibi bir üst yöneticinin, sağlam temellerle var olan Hürriyet’i tüm çalışanlarıyla daha da yüceltip başarıyla ayrıldığını, Dünya Gazetesinde yepyeni bir dünyayı nasıl kurulabildiğini ve devleştirdiğini gözledim. Nezih Bey ile Cağaloğlu Narlıbahçe sokak’taki Dünya gazetesinde, 1981 yılında Hürriyet’ten ayrıldıktan sonra ilk görüştüğümde, söylediği şu cümle zihnimden hiç silinmedi.“Kızım ben şu anda kaldırım taşı büyüklüğünde bir elmas parçasıyım. Kaldırıma yerleştirseler olmuyor, boyunlarına taksalar taşınmıyor.”Dünya gazetesi artık yepyeni bir anlayışla yayınlanıyordu. O dönemde ekonomi ve finans haberleri gazetelerde pek yer bulmazken, önemli bir boşluğu dolduran Dünya’nın rüzgarıyla -fırtına desek de olur- yavaş yavaş tek sütun, çift sütun ekonomi haberleri, daha sonra ekonomi sayfaları yer almaya başladı. Son on yıla kadar da pek çok günlük gazetenin ekonomi servislerinde Dünya’dan yetişmiş isimler görev yaptı. Bunun yanında Dünya’nın yan yayınları olarak inşaat, tekstil, gıda, sağlık, bilişim, otomativ, makine, enerji, kitap,pazarlama, turizm, ambalaj ve diğer sektörlerde 25 kadar dergi abonelere dağıtılıyordu.Dünya gazetesinde, dünyaya açılan her gelişimi ve yeniliği hemen hayata geçirmek isteyen Nezih Bey, Global Report adlı uluslararası On-Line bilgi sağlayan elektronik hizmetin temsilciliğini almıştı. Fransız terminalleri ile Güven Toğrul’un liderliğinde TELERATE hizmetini sunuyordu. Her gün serbest döviz piyasası bilgileri, akşam borsa bilgileri telefonla servis edilirdi. TELERATE ile her ay başında saat 10.00 da açıklanan enflasyon datalarını ekrandan sunmaya başladık. Terminaller manuel çalışıyordu. Telefonla bilgiyi alıp ekrandan sunan Reuters o dönem öncüydü. Oysa biz terminale cümleyi yazıp data yerlerini boş bırakıyor ve arkadaş telefonla bildirir bildirmez ekrana giriyorduk. Reuter ‘den önce DÜNYA TELERATE ekranında görünen enflasyon dataları Reuters’i kızdırmış ve önceden bilgi almakla suçlanmıştık. Oysa onlara göre daha az fonksiyonlu bir elektronik teknolojiyi akıl yoluyla kullanıp öne geçmiştik
Dünya Şirketler gurubunun öncülüğünde her yıl “Başarılı İş Kadınları” ödülü dağıtılıyordu. Günümüzde ise her yıl, Mayıs ayının 30’unda Nezih Demirkent ödül törenleri yapılıyor. Nezih Bey, Hürriyet’te de olduğu gibi gençlere, özellikle de kadınlara her zaman fırsat vermişti. Giderek büyüyen Dünya’da da bu durum değişmedi. Ayrıca, Hürriyet’te birlikte çalıştığı, çeşitli nedenlerle ayrılmış, işsiz kalmış, emekli olmuş dostlarına “vefa”sıyla Mevlana gibi “Gel” diyordu. Bir gün “Kızım, Ergun çok hassastır, kendi aramaya çekinir, sen telefon ediver de, Nezih Bey seninle görüşmek istiyor diye söyle’’dedi. Ertesi gün Ergun Köknar da Dünya ailesinde çalışmaya başlamıştı. Belki bir kişiye vereceği 5 bin lira maaşı, biner biner beş kişiye paylaştırır, ancak sıkıntılardan hemen haberdar olarak farklı formüllerle karşılardı.
Eskimeyen dostlardan Hami Alkaner ile de Dünya’da birlikteydik. Hami Bey ciddi bir ameliyat geçirmiş hastanedeydi. Vehbi Koç öldüğünde hastaneden adeta kaçarak gazeteye gelmiş ve tam sayfa bir Vehbi Koç yazısı hazırlamıştı. Ertesi gün Nezih Bey, “ İşte kızım, böyle insanlar vefalı dosttur. Hami gelsin gazetede isterse bir yıl boş otursun. Ama bir gün gelip hasta haliyle bu yazıyı yazması ömre bedel” demişti. Nehar Tüblek ise, gençleri “Benim adım Gündüz Köklü” anlamındadır diye bilgilendirirken, eknonomi gazetesine karikatür çizmek ayrı bir uzmanlık diyerek, amatör bir heyecanla hep çizer, arada “Aman hoca hanım (eşi) duymasın “ diyerek sigara ikramlarını kabul ederdi.
DÜNYA gazetesinde ve şirketler gurubunda önemli yazar kadrosu ile gençlerle, emektarlar elele koşuyordu. Nehar Tüblek, Ergun Köknar, Hasan Yılmaer, Abdullah Aksak, Barbaros Daruga, Suphiye Şahin, Sedat Dizici ve anmaya değer rahmetli olan ve yaşayan saygı değer isimleri saymaya sayfalar yetmez. Hürriyet Gazetesinin yeni patronu Aydın Doğan uzun zamandır Dünya gazetesine talip olmuş, reddedilmişti. Nezih Beyin en çok istediği, Dünya Şirketler Grubunu bir Vakıf altında toplamaktı. Ancak Aydın Doğan ile Cuma günü prensip olarak yabancı yayınlarda ortaklık için el sıkışmışlar ve Pazartesi günü imzalar için sözleşildiği bilgisi gelmişti.Bir Şubat Pazarında çalan telefonumdan, inanamadığım bir haberi, inanılmaz bir acıyı, puslu, sisli bir sabahta aldım.Pazar günü Nezih Bey ebedi huzura yol almıştı. Öznur Kalender’in yaptığı veda sayfasındaki gibi; ELVEDA DÜNYA…MERHABA KAİNAT!
———–
Dünya gazetesi ile ilgili yazımızdaki resmin grafiğini hazırlayan, Hürriyet Gazetesi emektarı sevgili arkadaşımız Yakup Kamere değerli katkısı için teşekkür ederim.

Cemil Özyıldırım