Zafer Arapkirli yazdı… MAL SAHİBİ MÜLK SAHİBİ…

MAL SAHİBİ MÜLK SAHİBİ…

Kosova göçmeni bir ailenin çocuğuydu.
Her fakir ya da orta sınıf ailenin erkek çocuğu gibi, onun da annesi babası “Bir şekilde yırtsın da, bizim gibi zaruret çekmesin” diye, bir çıkış yolu aradı ve oğlanı “topçu” yapmaya karar verdiler.

Uzun boyu, uygun fiziği ve olağanüstü yeteneği ile, önce Sakaryaspor’da, ardından da sırasıyla; Bursaspor, Galatasaray, Torino, tekrar Galatasaray, İnter, Parma, Blackburn Rovers ve nihayet yeniden Galatasaray’da futbol oynadı. Başarıdan başarıya koştu. Özellikle Galatasaray’ın tarihinin en parlak yıllarının bir numaralı yıldızıydı. Gol attığında tüm memleket sokaklara dökülüyordu. “Helal olsun”du kazandığı her kuruş…. Çünkü, “Kral”dı o.

Yaptığı transferlerden aldığı paralar, primler, kazandığı “helal” paralar, herkesin sohbet konusuydu. Milli Takımın prim sistemine ve Dünya Kupası sonrası alacakları “ikramiyeler” tartışılırken hep en önde onun ismi vardı. O kadar para kazanıyordu ki, paraları koyacak yer bulamıyordu o ve ailesi. Herkesin gözbebeğiydi. Nikah şahitliğini Başbakan, nikah memurluğunu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, şahitliklerden birini de “Memleketin en muteber vaizi F.G. adlı biri” yapmışlardı. “Yahu helal olsun bu çocuğa. Hak ediyor. Var mı onun gibisi? Geldi mi başka? Metin’den Lefter’den sonra onun adını tek geçerim abi” diyordu da başka şey demiyordu kimse.

Ama “bizim gibiler” bu çocuğun parası pulu futbolu kadar, bir futbolcunun pek bulaşmaması gereken ve uzun süre “Kaşının gözünün oynadığı” başka tür faaliyetlerine dikkat çekiyorduk. Takım arkadaşları ile birlikte adeta bir “Hizip-grup-klik” halindeki (kimi zaman futbolun önüne geçen) dinsel faaliyetlerine.

Gün geldi siyasete girdi. Memleketin en büyük partisinden. İyi de oy aldı ve TBMM üyesi, mebus oldu. Yine, alkış kıyamet.. Kimse toz kondurmuyordu belli bir kesimde. Sesi çıkmıyordu mecliste “Büyüklerim ne derse o olur” şiarı ile alay konusu olmasına rağmen ağzını açmıyor. Elini kaldırıp indiriyordu oylamalarda, “Reis”e bakıp.

Kimse, yine toz kondurmuyordu. O arada (Allah bin bereket versin), herhalde parasına para katıyordu. Kimseyi ilgilendirmezdi tabii. “Teşebbüs hürriyeti var”dı memlekette.

Gün oldu, devran döndü. FETÖ’cü çetenin üzerine gidilip de, o da “Terör Örgütü Üyesi” ilan edilince, herkes feryadı basıverdi:

“Vay namussuz!.. Nereden bulmuş bu kadar parayı?.. Baksana, her yerinden para çıkmış heriflerin. Onun da babasının da.. Şu kadar gayrı menkul. Bu kadar nakit.. Bankalarda.. Nereden buldular şerefsizler bu kadar şeyi?…”

Memleketin dört bir yanında, bazı anlı şanlı babaların “Mesleği bile belirsiz evlatları milyonlarca dolara dolar demezken, gemicikler, kasalar, para sayma makineleri havalarda uçuşurken” ağzını açamayanlar, bu Kosovalı göçmen çocuğunun “Nereden bulduğunu” gayet iyi bildikleri parasına ve anasına avradına, yedi ceddine küfür eder oldular..

Biz de seyreder olduk bu komediyi..

Evet ya… Teröriste bak.. Nereden buldu o kadar parayı?
Ortaya çıkınca bize de haber verin.
Olur mu?

Zafer Arapkirli