Yalçın Bayer ve Çorlu.. Halit Çelikbudak yazdı

FRANSIZ edebiyatının en çok okunan, eserleri en çok sinemaya televizyona uyarlanan yazarlarından Alexandre Dumas’ı tanırsınız… ‘Üç Silahşörler’, ‘Monte Cristo Kontu’ dersem hemen hatırlarsınız. Dünya edebiyatının bu büyük isminin 1870’de ölümünden kısa bir süre önce bitirdiği 600 sayfalık bir eseri var. 19. Yüzyıl yemek dünyasını anlatan ‘Büyük Mutfak Sözlüğü’ (Le Grand Dictionnaire de Cuisine)… Fransız yazar muhteşem eserinin uzunca önsözünün son satırında ‘tüm bunları söyledikten sonra A harfiyle başlıyorum’ diyerek eserini yazmaya başlar…


Ben de yazıma ‘B’ harfiyle başlıyorum. Yalçın Bayer ile… Geçtiğimiz hafta değerli dostum, meslektaşım ‘Yalçın Bayer’ ile Çorlu’ya geldik… Daha doğrusu beni o davet etti. Tereddütsüz ‘evet’ dedim. Hem ortak dostumuz, değerli işadamı Mehmet Diktaş’ı, hem de Çorlu’nun Almanya ile tarihi ilişkilerine sahne olan yerleri de ziyaret edecektim. Yıllardır Osmanlı/Türk ile Prusya/Almanya ilişkilerini araştırıyorum. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya ilişkileri açısından Çorlu’nun yeri büyük… Örneğin, Bizim Liman Paşa dediğimiz Alman General Liman von Sanders Çorlu’ya gelip 8. Tümen Komutanı Albay Ali Rıza Bey’le görüşmesini hatıralarında uzun uzun anlatır…  Bunlar başka yazının konuları…


İliklerine kadar Çorlu’lu Yalçın Bayer insanları neredeyse ikiye ayırıyor… ‘Çorlu’yu görenler’ ve ‘Çorlu’yu görmeyenler’ diye… Görmeyenleri fırsat oldukça Çorlu’ya götürüp gösteriyor. Çorlu’nun fahri elçisi… Kendisi mütevazi davranıp anlatmasa da babası rahmetli Terzi Rifat ‘Atatürk’e tatbikat elbisesi dikmiş bir kişi…(Bu bilgiyi Lüleburgaz’dan tarihçi Ali Bey öğrenmiş; Rıfat Bey o zaman Ermeni terzi Dikran Bey’in yanında kalfa olarak çalışıyormuş… Dikran Bey’i bu şerefli işten ayrı tutmamak hatta önde saymak gerekiyor, diyor Yalçın Bayer…)
17 Ağustos 1937’de Atatürk’ün katılımıyla Çerkezköy’de Trakya Askeri Tatbikatı yapılır. Bu sırada Atatürk’ün mahiyetindeki görevliler Çorlu’ya gelip Atatürk’e acilen bir yedek tatbikat kıyafeti diktirirler. Yüreği Atatürk sevgisiyle çarpan Terzi Rifat da, görevli askerlerin getirdiği Atatürk’ün bir kıyafetinden ölçü alıp süratle yeni kıyafeti dikip teslim eder.


İstanbul’dan yola çıkarken ‘Yemek yiyelim önce’ dedim ama cevabı ‘Dur, sabret… Çorlu’da ciğer sarma yiyeceğiz’ oldu. Karnım acıktı ama merakla sabrettim. Çorlu’da doğru ‘Saydanlar Kanaat Lokantası’na gittik. 1963’te kurulmuş bir esnaf lokantası… Mithat Saydan, her ne kadar esnaf lokantası olarak ifade etse de nezih bir yer. Tripadviser’dan 2015, 2016 ve 2017’de ‘Mükemmellik Sertifikası’ almış. 2017’de ayrıca Madrid’teki ‘Global Ticaretin Liderleri Kulubü’nün her yıl Gastronomi dalında 28 ayrı ülkeye verdiği ‘Uluslararası Hotel ve Restaurant Kalite Ödülü’nü kazanmış…


‘Her Trakyalı biraz göçmendir’ derler ya… Saydanlar Ailesi de 1954’de Üsküp’ten Çorlu’ya zorunlu göçle gelmiş. Benim ve Bayer’in ailesi gibi… Benim ailem Kırım’dan yola çıkıp Dobruca üzerinden Bursa’ya göç etmiş… Bizim gibi Dobruca’dan gelen Bayer ailesi de Çorlu’ya yerleşmiş… Masada Mithat Saydan ile hemen Türkçe ‘vatan’, ‘anavatan’ veya yabancı dilde ‘Mother Country’, ‘Heimat’ , ‘Vaterland’ gibi kavramlarla kaynaştık. Sohbet koyulaştı… Konu konuyu açtı, Mithat Saydan bize sosyolojik bir Trakya portresi de çizdi…


Beklediğimiz ‘ciğer sarma’yı  yiyemedik. Sadece Salı ve Cuma günü çıkıyormuş…  Başka lezzetli yemeklerden yedik. Bu yazı bir gurme yazısı değil… Bu yüzden şöyleydi, böyleydi diye yazmayacağım. Ağız tadı, yaşa, kültüre, ilgiye göre değişir. Yediklerimiz çok lezzetliydi. Ortalamanın çok üzerinde bir lezzet vardı. Ben de, yılların yarattığı gelenekten gelen ama yüksek standartı yakalamış bir lokanta izi bıraktı. Çorlu’lar zaten biliyorlardır ama ben Çorlu’yu ziyaret edecek dostlarıma tavsiye edeceğim bir yer…


Çorlu, Trakya’yı aşan bir coğrafyada faaliyet gösteren Diktaş Oil’in sahibi saygın işadamı dostumuz Mehmet Diktaş’ı da ziyaret ettik. Diktaş Ailesi’nin başarısının, Çorlu’ya katkılarının zaten Çorlu’lar tarafından her zaman takdir edildiğini biliyorum. Bunu tekrar etmeyeceğim. Mehmet Diktaş’ın sahip olduğu paha biçilmez koleksiyondan bahsetmek istiyorum. Türkiye’de, Avrupa’da böyle bir koleksiyona sahip bir kişi olduğunu sanmıyorum. 1914-1918 arası ‘Osmanlı/Türk Alman’ rozetlerinden oluşan bu paha biçilmez koleksiyon iki ülke arasındaki köklü tarihi ilişkilere adeta projektör tutuyor. Tarih bazen böyle objeler üzerinden de okunabilir. Burada Çorlu Belediyesi’ne çok önemli bir görev düşüyor. Bu yıl Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 100. Yıldönümü… 28 Temmuz 1914’te başlayan savaş 11 Kasım 1918’de sona erdi… Çorlu’lu saygın bir işadamının sahip olduğu böyle bir koleksiyonu yıldönümünde sergilenmesi için seferber olunması Çorlu tarihine çok büyük katkı sağlayacaktır..

Halit Çelikbudak