“Teşekkürler Malatya..” diye yazdı. Malatyalı diye bilinen Zafer Arapkirli’nin Malatyalı olmadığı ortaya çıktı. ‘Arapkirli’ soyadını nasıl aldığını açıkladı ve “Arapgir’in fahri değil, ‘doğal hemşehrisi’yim” dedi

Zafer Arapkirli

TEŞEKKÜRLER MALATYA…

Övünmek gibi olsun: İstanbul Beşiktaşk’lıyım.
Ama, soyadımı gören-duyan, beni “oralı” zanneder 62 yıldır. Oysa dolaylı bir bağlantı vardır. Bir Batı Trakya göçmeni olan Rahmetli Babacığımın, İstanbul’da üvey baba tarafından nüfusa kaydedilmesi nedeniyle Rahmetli dededen gelen bir soyadı benimki.

Ama bu sayede, Anadolu’nun en kadim medeniyetlerine ev sahipliği yapmış ve bugün de yörenin gözbebeği ilçelerimizden Arapgir’in fahri değil, “doğal hemşehrisi”yim. Mesleki “görünürlük-bilinirlikten dolayı” da, yıllardır Arapgir’in neredeyse tüm nüfusu ile bir yerlerde yolumuz keşişti. Dernekleri yöneticileri, belediye başkanları, kaymakamları bizi bulup tanıştılar. Yurtdışında dahi, pek çok Arapgirli hemşehrim (Türk-Kürt-Ermeni) ile tanışma onuruna eriştim.

Hayat öyle bir şey ki, niyetlendiğiniz şeyi her zaman gerçekleştiremiyorsunuz. “Ahir ömrümde Arapgir’e gidip de görmek” ancak bu hafta sonu nasip oldu.

Malatya’nın şipşirin ilçelerinden ve Anadolu’da “Türkü’nün Başkenti” olarak bilinen Arguvan‘ın Türkü Festivali münasebeti ile kıymetli dostumuz CHP Milletvekili Sayın Veli Ağbaba’nın arayıp düzenlenen panelde konuşmacı olma yolundaki nazik teklifini seve seve kabul ettim. Bu vesileyi kullanarak bir gün önceden gidip Arapgir’i de gezip-görmüş oldum.

Olağanüstü bir ağırlama, izzet-ikramı anlatmam gereksiz. Anadolu’nun herhangi bir yerinde rastlanabilecek türden. Ama Arapgir bunu biraz da abartarak, beni yemek-içmekten hastanelik etmeyi başardı (ciddi söylüyorum. nükte yok burada).

Ama bereket ki, hastane faslı, kentin her yerini gezip gördükten, tadını çıkardıktan sonra gerçekleşti. Cânım Arapgir’in yemeklerini, vadilerini, kanyonlarını, Kozluk Çayı’nı. (çay içinde içinde yaz kış yarı çıplak yaşayan klarinetçi Ümit’in müziğini ve sohbeti dahil) zenginliklerini, doğal güzelliklerini, doğal ürünlerini, henüz tam olmamasına rağmen canım Köhnü üzümünü, şarabını, reyhanını, her şeyini tattık. Türkiye’nin en eski (800 yıllık) Cemevi’ni, Onar Köyü harabelerini, kaya mezarlarını, uzman hoca İsmail Kaygusuz’un anlatımları ile gezdik, keyiflendik, hemşehri olmaktan gurur duyduk.

Değerli belediye başkanı Haluk Cömertoğlu dostumuzun neredeyse tüm kenti seferber etmesi, Destek Hizmetleri ve Turizm Müdürü Sayın Tuncay Çağdaş’ın olağanüstü rehberliği, değerli kardeşim Coşkun Yedekçi’nin (İstanbul Milletvekili canım kardeşim Gülay Yedekçi’nin kardeşi) yoldaşlığı ve sevgili meslektaşım Kamuran Sezer’le altını üstüne getirdik canım ilçenin.

Ertesi gün Türkü Kenti Arguvan’ın festivaline katıldık. Değerli Belediye Başkanı Mehmet Kızıldaş’ın evsahipliğinde 14 yıldır tertip edilen bu etkinlikte İzmir Milletvekili Prof. Selin Sayek Böke ve sevgili meslektaşım Nevşin Mengü ile panelist olarak aynı platformu paylaşmanın (moderatörlük yine bana düştü) onur ve mutluluğunu yaşadım. Memleket ekonomisini ve medyayı konuştuk dertleştik.

Arguvan’ı da kısaca turlayıp güzelliklerini tattık. Türkülerini hem dinledik, hem de (ayıptır söylemesi ben de biraz bilirim) söyledik. Muhterem insanlarla tanıştık. Hastalandığımızda bizi hayata döndüren, evinde ağırlayan, olağanüstü muhterem ailesi ile tanışma onurunu tattıran Arguvan’ın Eşitke köyünden Ebru Alp Hanım ve komşuları ve akrabaları ile tanıştık. Bostanlarından meyve sebze koparıp yedik kahvaltıda. (Siz hiç gözünüzü açar açmaz karadutla-kayısıyla ayıldınız mı?)

Onlar da yetmedi. Malatya İnönü Üniversitesi Karaciğer Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sezai Yılmaz ve meslektaşları pek çok değerli hocalarımızla biraraya geldik.

Bize oradaki 60 küsur saatlik sürede Arapgir’i, Arguvan’ı ve Kayısı Diyarı Malatya’yı doyasıya yaşatan bu mübarek insanların hepsine teşekkürler.

İlk oldu. Son olmayacaktır.
Sağ olun var olun canım hemşehrilerim.

Zafer Arapkirli