Sen nereden bilecektin ki Kırmızı gövdeli “Sazın’nın” bana yasak olduğunu..

Halk Müziğinin ünlü sesi Dursun Ergül yazdı..

İÇİMDEKİ SAZ YANGINI
Sen nereden bilecektin ki, Kırmızı gövdeli “Sazın’nın” bana yasak olduğunu.!…

Yıl,1971
..Ağabeyim gurbetten(istanbuldan) köye gelince, uzun saplı,gövdesi kırmızı boyalı bir saz getirdi..!
Üzerinde Emrah saz evi yazıyordu.
(ilerleyen dönemlerde istanbula gelip, kendisini tanıma şansım,hatta çıraklığını yaptığım
Değerli saz üstadı; Hasbi Elibolcanın saz evidir (Emrah saz evi..) ..
Ağabeyim; güzel türküler çalıyor.., hatta Neşet Ertaş üstadın”Ne güzel Yaratmış seni yaradan” türküsünü güzel çalıyordu.!
Şaşkınlıkla izliyordum.!
Çünki, bizim KARS’ta, heleki, KOÇ KÖY’de…
Böyle Türküler,böyle melodiler dinlemek; Ancak Radyosu olanların harcıydı..!
Ve, o aygıt,bizde yoktu ne yazıkki !
Ağabeyim’in başına,bir kaç mahalenin insanları toplanıyordu.
O zamanlarda köyümüzde,genç olupta saz çalan birkaç isim vardı ve bunların hepside,ya gurbette, ya da, Arpaçay/Kars ta okuyorlardı.”KOÇKÖYÜ’müzün insanları,sazı-sanatı çok severler..minnettarım ve gururluyum!”

Ağabeyimin her köye gelisi,bayram yerine çeviriyordu evimizi ve mahlemizi.
Yaradan bütün güzelliyi ona vermişti sanki !…
“Yine nerden geliyonda malenin yaraşığı ?” Türküsünü Rahmetli Üstad “Neşet Ertaş” ona söylemisti sanki.!..
BİZİM EVDE HERGÜN “Hacı Halil “KONSERİ DEVAM EDİYOR TABİ..!!!
Bir süre köyde kaldıktan sonra,saz’ını köyde bırakıp, İstanbul’a döndü.
Benim içimdeki saz yangını, volkan olup beni yakıyor,hatta,yüreğimi yerinden koparıyordu sanki.!
Kendime; (Erzurum reçelleri) vardı,teneke kutulu!
O’ kutulardan saz yapıyor, atın kuyruğundan, saz teli,anamın kilim dokuduğu iplerden perdeler, poşet kulplarından( taşlara sürterek,zımpara yaparak,mızrap yapıyordum.
Fakat; Ağabeyim’in bunlardan haberi yoktu!
Nerden bilsin evde onun sazına dokunmak bana yasak olduğunu?!..
“Babamız “Ramazan Ergül” ün bizlere öğrettiği çok önemli birşey var!
Dedikoduyu,yalanı,iftirayı
Ve
İspiyon’u affetmem diye..!
Bende mektuplarımda,bu ilkelere bağlı kalarak; Ağabeyime saz’la ve yasaklarla ilgili bu durumu yazmazdım.
Tabiki; içimdeki saz yangınını anlatmam mümkün değil’di..!
Dayımın kücük bir sazı vardı,ara-sıra dokunuyor, anlamaya ve birşeyler (melodi) çıkarmaya çalışıyordum kendimce…
Okulumuz’da,Nevzat Öğretmen, akrabaların evinde oturuyordu..ve saz çalıyordu.
Ara-sıra, sazını benim getirmemi istiyordu.!..
Ben de, sazı götürürken, bazen mezarlık duvarlarının ardında, bazen de, çeperlerin arkasında; sazı kılıfından çıkarıp çalmaya çalışırdım. Hatta akort’unu bozduğumu çaktırmazdı ve anlardı yangınımı, sağ olsun.
Vel hasıl, kısa kesiyorum.!
Ben; bu saz’ı çözüp, farklı perdeleri de kullanmasını öğrendim.
Dinledim,izleyip seyrettim çalıp söyleyenleri,aşıkları..
İnanın’ki, ailemin haberi yok ve halâ Ağabeyimin sazı bana yasak’tı.!!
Birgün yengem; ev süpürürken, kafası Ağabeyimin sazına denk gelir saz yere düşer ve çatlar!
Yengem, korkusundan benim düşürdüğümü ve kırdığımı söyler..ben de, doğru söylediğini,sazın benim kırdığımı söyledim.(Yengemiz kıymetlidir!) tabi..!!!
Babam; “nurlara belensin, yıldızlar yorganı olsun umarım”.., bana tavır aldı ve bir kaç gün beni konusturmadı…
Bir gün; al Ağabeyinin sazını’da, Yasin ustaya götürüp,yaptıralım dedi.!
Aldım sazı, gittik Yasin Ustaya (Yasin amcayı rahmetle anıyorum, güzel saz çalardı..!)…
Girdik atölyeye, Usta çalışıyor, mazotlu planyenin sesinde bir şey duyulmuyordu…
Yasın ustaya selam verdikten sonra babam; Yasın usta, bu saz Hacı Halil’in sazıydı, bu bizim dursun, sazla oynarken,düşürüp kırmış dedi.!
Derken, Yasin amca itiraz edip dedi ki; Mazan Çavuş, bu sazı Dursun kırmamış..!
Babam; ne söylüyürsen Ay Yasın Usta dedi.
Yasın usta;
Kendi sazını, duvardan indirip, Dursun, hele bir hava çal dedi..
Babam;
Yasın usta, benim başıma iş açma!
Şimdide senin sazınımı kırsın? dedi !
Yasin amca dediki babama; Mazan Çavuş, Dursun benim rakibim olduğunu biliyormusun?
Ben okulun piyeslerinde saz çalıp,üç-beş kuruş alırdım,
şimdi Dursun, öğrenci olduğu için, o çalıyor..
Babam şaşkına döndü ve hiç taviz vermedi bana, fakaf; çaldığım ezgi de, duygularına okşamadı değil.!
Neyse, sazı dutkalayıp, bir gün, mengenede kalmasını söyledi.
Ertesi gün,Babam gidip aldı sazı…
Tabi,nerden haberi olsun Ağabeyimin tee İstanbulda..?
Ağabeyim sanıyorki,ben sazı çalmaya uğraşıyorum.
İste; tam o zamanda, ağabeyim’den gelen mektup ve içinden çıkan, dünyanın en güzel fotoğrafı.!

Mektup’ta şöyle yazıyor…
“Canım kardeşim, eğer ki sen o sazı öğrenirsen, inan sana bu sazı getireceğim gelirken..!” diye devam ediyor..!
ONUN İÇİNDİR BU “FOTOĞRAFIN” ÇOK KIYMETLİ OLDUĞU..!!

Not;
Ağabeyimle ilgili hatıralarım’dan alıntıdır.

Dursun Ergül