Haydi gel, ikimiz yalnız ikimiz, bir kafede oturalım, sohbet etmek ve dertleşmek için

Haydi gel, ikimiz yalnız ikimiz, bir kafede oturalım, sohbet etmek ve dertleşmek için.
Bir masanın etrafında sadece iki sandalye olsun, bizden başkası oturmasın diye. Ha, masamızda kül tablası da olsun yalınız. İki orta kahve söyleyelim, sigaralarımızı yakalım, konuşmayalım bir süre, sadece gözlerimizin içine baka kalalım.
Kahveler geldi, sigaralar yakıldı, ama halen sohbete kimin başlayacağına karar veremedik. O bana haydi anlat, ben de ona, hayır önce sen başla demekle bir süre geçirdik.
Ama olan oldu, sanki birileri düğmeye basmışcasına ikimiz aynı anda, ”Ne oldu yahu bize, niye hep suskun, niye hep kederli, niye hep ürkek, niye hep korkar olduk” demez miyiz.
Parmaklarımızın arasında sigaralarımz, kahvelerimizle öylece kala kaldık. Ruh halimizin ikizini yaşarcasına, yüreğimizin derinliklerinde başlayan sızı aldı bizi götürdü ta uzaklara, hem de uçsuz buçaksız uzaklara…
Ben seni seviyorum, inanıyorum sen de beni seviyorsun, çünkü yüreğinin derinliklerinde esen sevgi selini hissediyorum, bu sevgi seli bütünleştiğinde tüm fırtınalara göğüs gerebilir, alabora olmaktan ele ele tutuşarak yüzeye çıkabiliriz.
Ve birbirimizin gözlerinin içine bakarak, yaşam adına, kardeşcesine, korkmadan, ürkmeden, kederlenmeden ”Kahrolsun tüm kötülükler” diye haykıra bilmeliyiz.
Sevgiyi, dostluğu, kardeşliği ancak böyle yakalayarak, huzurlu olmaya selam verebiliriz.
Ne bileyim, sabah sabah yüreğimin bir yerlerinde esti işte, ben de klavyenin tuşlarına basarak, sizlerle bir süre de olsa sohbet etmek istedim hepsi bu kadar işte..
Haydi iyi Bayramlar….

Bayram Yaşlı