‘O haber keşke yayınlansaydı’.. Burak Ersemiz Haber Müdürünün kendisini fırçaladığı haberi anlattı

 

Anılar devam ediyor….

9 Nisan 99 Elbasan Türk Kızılay’ı çadır kentinden, 17 Ağustos 99 Marmara depremine bir sansür hattı hikayesi…

Sene 1999 Arnavutluk’taki çatışmaları izliyoruz. Müslüman mülteciler için Tiran ve çevresinde çadır kamplar kuruluyor. Kimi gün dağlarda çatışmaları takip ediyoruz Kimi gün ise kurulmaya başlayan çadır kentlere gidip buradaki mültecilerin acılarla dolu hikayelerini haberleştiriyoruz İşte o günlerde yaklaşık üç ay boyunca kameraman arkadaşım Uygar Gürkan ile birlikte bölgenin nabzını tuttuk ve son olarak Sırpların misket bomba attığını belgelediğimiz Tropoya’da bir köyden dönerken sıpalar tarafından tarandık.
Otomatik silahlarla aracımızı tarayan Sırplar bizi araba içinde öldüremeyince uçurum kenarında bir çukura indirip orada taramak istediler ancak aşağıda bulunan bir UÇK Kampı’ndan yukarıya doğru uçaksavarla atış yapılınca bizi öldürmeden kaçtılar ve bu sayede hayatta kaldık.
Bu görevde en çok üzüldüğüm yayınlanamayan iki haber vardı. birisi sırpların misket bomba atarak onlarca köylüyü katlettiğini belgelediğimiz haberin kasedinin Sırplar tarafından çalınması ikinci haber ise bu olaydan yaklaşık bir ay önce çekip merkeze yolladığımız bir haberin sansüre uğrayarak yayınlanmamasıydı.
Peki bu haber neydi yani ikinci haber. Aslında 17 Ağustos depremi ile ilgili bir haber bu. yazının başında belirttiğim üzere Arnavutluk’ta tiran çevresinde başta İtalyanlar olmak üzere bir çok ülke tarafından Çadırkentler kuruluyordu. Bu çadır kentler su tesisatı atık su tesisatı ve elektriğine kadar çekilen dört dörtlük çadır kentlerdi.

Şimdi diyeceksiniz ki 17 Ağustos depremi ile bu Çadırkent hatıralarının ne alakası var çok alakası var. Türk Kızılay’ı arnavutlukun elbasan kentinde 5000 çadırlık bir Çadırkent kurmak üzere Arnavutluka geldi kameraman arkadaşım Uygar Gürkan ile birlikte Elbasan’a gittik.

Çadır kentin kurulmasını haberleştirmek istiyorduk. Aylardır bir çok benzer kurulumu izlediğimiz için Bu konuda biraz bilgi sahibiydik. Kızılay’ın kampına vardığımızda gözlerime inanamadım 5000 Çadırdan 1000 adedi sağlamdı o eski tip üçgen çadırların çoğu defolu ve yırtıktı birkaç gün sonra Pazar günü dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Türk Kızılay’ın kampını ziyaret edecekti.
Demirel’in geçeceği ve inceleme yapacağı alana sağlam çadırlar kurulmuştu onun dışındaki bütün çadırlar kullanılamaz haldeydi. Ve bu çadırların halini, çektiğim anonslarla ve Uygarın görüntüleriyle bir haber haline getirdik. Anonslardan birisinde hiç unutmuyorum şöyle demiştim;
“Allah korusun ülkemizde bir deprem olduğu vakit bu çadırlar kullanılacaksa vay halimize. Umarız Kızılay bir an evvel bu çadırları yeniler”
Ve hazırladığım haberi Tiran’a döndükten sonra uydu üzerinden İstanbul’a geçtim. Habere ek olarak İtalyan Çadır kentini de yolda gelirken çekerek bir kampın be çadırların nasıl olması gerektiğini Kızılay ile karşılaştırdım.

Haberi geçtikten kısa bir süre sonra haber müdürümüz Tuncay Özkan aradı ve fırça atmaya başladı; “Birkaç gün sonra Demirel oraya gelecek ve sen böyle bir haber hazırlıyorsun. nasıl anons bunlar ne yapmaya çalışıyorsun beni rezil mi etmeye çalışıyorsun” dedi ve telefonu suratıma kapattı tahmin edeceğiniz üzere Kanal D’de bu haber yayınlanmadı keşke yayınlasaydı.
Haberi merkeze geçtiğim tarih 9 Nisan 1999’du ve çok değil dört ay sonra 17 Ağustos 1999 depremi meydana geldi. Çekilen sıkıntıları da Kızılay’ın eksikliklerini de hepimiz gördük. Çadırların berbat durumu kamuoyunun gözleri önüne serildi.
Kim bilir belki bu haber sansüre uğramasaydı Süleyman Demirel haberi izleseydi eminim ki bize değil Kızılay Genel Müdürüne çok kızacaktı.
Belki Ağustos ayına kadar Kızılay yeni çadır siparişlerini diktirmiş depolarına koymuş olacaktı.
Bilemedim…

Burak Ersemiz