‘Gereksiz yazarlara, “hırsız prodüksiyon ağı”na trilyonlar akıtıldı.. Çapsız, avantacı yazar-yorumcuya..’ Zafer Arapkirli açık açık yazdı

OH OLSUN….DİYEMİYORUM AMA…

Medyamızın geldiği hali gördükçe içim acıyor.
Bir zamanlar dünyanın sayılı yayıncılık kuruluşları ve gazeteleri ile rekabet edecek düzeyde geniş bir dış muhabir ağı vardı Türk basınının.

Washington’dan Moskova’ya, Tahran’dan Atina’ya, Roma’dan Paris’e, Londra’dan Berlin’e, onlarca başkentte muhabirlerimiz vardı.
Hatta orada birbirleri ile rekabet eden ve bu rekabet dolayısı ile kaliteyi de yükselten bir insan kaynağından söz ediyorum.

Naçizane, uzun yıllar içinde yer aldığım bu haberci ağı (kadroları), dünyanın neresinde bir şey patlak verse, anında oradan oraya koşuşturur, Türkiye’ye çatır çatır haber ve bilgi geçer, Türkiye insanını olabildiğince aydınlatırdı.

Bütçesel kaygılarla, önce bu insanlar tırpan yedi.
İstanbul’da bir yığın çapsıza, kifayetsiz muhterise ve avantacıya (yazar-yapımcı-yorumcu-bilmemneci kisvesi adı altında) milyarlar katrilyonlar akıtan patronların cimriliği ve gazeteciliği umursamaması nedeniyle, bütün bu bürolar kapatıldı, muhabirler işsiz bırakıldı.
Ya da İstanbul’a dönmeye zorlanıp, buradan da emekliye sevk edildi.

Bugün, burnumuzun dibi sayılabilecek yerlerden bile haber alabilmek için ajansların genellikle yetersiz muhabirlerine ya da oradaki “alakasız mesleklerden” insanlara muhtaç kalıyoruz.

İnanın bana..
Burada bazı gereksiz yazarlara ve “hırsız prodüksiyon ağı”na akıtılan trilyonların maliyeti ile bile “iskelet bir dış haber kadrosu” barınabilirdi medyada..
Paraların nerelere nasıl boşuna aktığını iyi bilenler bu dediklerimi anlayacaktır..

Allah belanızı versin Mümtazlar..
Zafer Arapkirli