“Gamzedeyim deva bulamam..” Tatyos efendi, Keçizade Fuat Paşa ve ben.. Faik Kaptan yazdı

Gamzedeyim deva bulamam - Tatyos efendi, Keçizade Fuat Paşa - Faik Kaptan

“GAMZEDEYİM DEVA BULMAM…”
TATYOS EFENDİ, KEÇECİZADE FUAT PAŞA VE BEN…

Tatyos Efendi ile başlayalım.
Hepimizin sevdiği bir şarkı vardır; “Gamzedeyim deva bulmam, Garibim bir yuva kurmam.”
İşte bu ünlü şarkının bestecisi.
Tatyos Efendi’nin şarkısında belirttiği gibi gerçekten garip bir yaşantısı vardır. Tatyos Efendi bu şarkıyı besteledikten bir ay sonra vefat etmiştir. Bir yuva kuramadan hayata gözlerini yummuştur. Geride unutulmaz eserler bırakmıştır. Atatürk’ün en çok sevdiği şarkılardan birisi olan,” Mani oluyor halimi takrire hicabım” şarkısı da bunlar arasındadır.
En yakın dostu Edebiyatçı Ahmet Rasim’dir. Cenazesinde de Ahmet Rasim ve on kişi vardır. İlginçtir bir dostu da besteci Şevki Bey’dir. Şevki Bey de kendisi gibi rind ve gariptir. O da 33 yaşında vefat etmiş ve tam Bin eser bırakmıştır.
Bu isimler Klasık Türk Sanat Müziğinin unutulmazlarıdır.
Yaşantımın bir çok evresinde kesiştiğim işte bu güzel şarkının sözleri. Hele bir de Barış Manço veya Müzeyyen Senar’dan dinlerseniz değmeyin keyfine.
” Gamzedeyim deva bulmam. garibim bir yuva kurmam.
Kaderimdir hep çektiğim, inlerim hiç reha bulmam.

Elem beni terk etmiyor, hiç de fasıla vermiyor.
Nihayetsiz bu takibe, doğrusu takat yetmiyor.”

KEÇECİZADE FUAT PAŞA.

Şimdi gelelim Keçecizade Fuat Paşa’ya. Bu da bir başka alem.
Osmanlı Devlet adamı, Tanzimat döneminin siyasi lideri, iki kez Sadrazamlık(Başbakanlık), 10 Hariciye Nazırlığı(Dışişleri Bakanlığı) yapan, keskin zekası, hazırcevaplığı ve nükteleriyle tanınan bir siyasetçi.
Daha öncelerinde ise,
Medrese hocası, Tıbbiye mezunu, yani doktor, Portekiz, Romanya, Rusya Büyükelçilikleri, Meclis-i Ali Başkanlığı ve Şam Valiliği yapan bir kişilik.
Daha ne yapsın. İşte ben bu adamın Divanyolunda ki Türbesine komşu ve Clodfarer’de kendi yaptırdığı camisiyle de yan yana tam on yıl yaşadım.
Kıbrıs dönüşü 1976’da Camisinin tam yanında bulunan Sümer apartmanı teras katına taşındım. Bekardım, o eve evlendim ve tam 10 yıl oturdum.
Merak ettim kim bu Keçecizade Fuat Paşa diye? Araştırdım. Sonunda işte adamım diyerek, teras katında kurduğum masamdan kendisine hem Fatiha hem de selam ve saygı gönderdim..
” DIŞARDAN SİZ, İÇERDEN BİZ YIKAMADIK”
Abdülaziz tahta geçince Hariciye nazırlığı yapan Fuat Paşa’yı Sadrazamlığa getirir. Fuat Paşa aynı zamanda Mevlevi’dir de.
Fuat Paşa bu göreve gelince özellikle Avrupa’da ünü yayılır. Bir çok ülke tarafından davetler alır. Bütün devlet adamları onun hazır cevaplığını, zekasını merak eder.
Abdülaziz’le 1867 tarihinde Avrupa’ya gittiği bir ülkede kendisine alaycı bir şekilde ” En güçlü devlet hangi ülkedir?” diye sorarlar.
Paşanın tarihe geçen o ünlü cevabı şöyledir:
” Şüphesiz ki Devlet-i Aliye Osmaniye’dir. Çünkü yıllardır siz dışarıdan biz içerden yıkmaya çalışıyoruz, ama bir türlü yıkılmıyor.”
Kendi emriyle parke taşlarıyla döşenmiş bir yolda yürürken bir muhalifin, ” Yoldaki taşlar da çok güzelmiş, şeklindeki imalı sözüne ise verdiği cevap da anlamlıdır; ” Sizin konuşmalarda attığınız taşlardan yaptırdım. ”
Ancak benim en çok hoşuma giden anektodu ise şudur:
İngiliz hariciyecisinin eşi bir kadın kendisine alaycı bir şekilde, ” Müslüman olarak kaç tane karınız var? ” diye bir soru sorar. Fuat Paşa’nın yine tarihe geçen cevabı şöyledir:
” Sizin kocanız gibi bizim de iki tane.Aramızdaki fark o birisini saklar, ben ise saklamam.”
Fuat Paşa ev konusunda da kısmetsizdir.
Şehzadepaşa Camisi karşısında oturduğu konağı yanmıştır., Daha sonra taşındığı Sirkeci’de ki konağı da yanmıştır. Padişah kendisine Bugünkü Eczacılık Fakültesi olan binayı vermiş, oraya da bir yıl sonra Maliye el koymuştur. Oturmuş ama malın sahibi olamamıştır. Anlayacağınız bir mekan sahibi olamadan bu dünyadan göç etmiştir.
GELELİM BANA.
Emekli olalı üç yıl oldu. Bu süre içinde bir kitap çıkardım ve son bir yıldır da İstanbul Havalimanı’nda Basın Odasında arkadaşlarımla beraberim. Orada karınca kaderince kilometre dolduruyorum.
Tabi bu arada emekli olunca da hakların zibil olduğu ortamları temizlemek için son çalıştığın ajansa da bir mesai davası açtım.
Davayı 17 Ekim 2017’de açtım. Dava açıldığında genç bir hanım Hakim vardı. Açılış, tanıkların dinlenmesi ve bilirkişiye gidilmesi olan üç duruşma bu hanım hakim zamanında yapıldı. Dördüncü duruşmaya başka bir hanım hakim geldi. Yapılan bir itiraz üzerine bir kez daha ertelendi. İki duruşmada ikinci hanım hakim zamanında yapıldı. Artık karar aşamasına gelinmişti.
Ancak Pandemi öncesi kararı dinlemek için gittiğimiz duruşmada bir de baktık ki bu hanım hakim de gitmiş yerine orta yaş üstü bir erkek hakim gelmiş.
Bu sayın hakim de bence haklı olarak dosyayı henüz okumadığı için karar verme durumunda olmadığını belirterek duruşmayı üç ay sonraya erteledi. Tabi tevekkülle kabul ettik.
Ancak ben bu duruşmada sayın Hakimden izin alarak söz istedim ve ” Sayın Hakimim. Yaşım bir hayli ilerledi. Sayın müdahiller her seferinde itiraz ediyorlar. Rica etsem artık bitirsek. ”
Sayın Hakim gülümseyerek , ” Merak etmeyin, ben de bazı arızalar çıkıyor. Bu kez artık her halde biter” dedi.
Bu kez araya Corona belası girdi ve duruşma üç ay daha ötelendi.
Altı ay sonra 24 Haziran’a ertelenen duruşmamda karar okunmadı
Neden mi? Bu kez benim mahkememe yeni gelen üçüncü Hakim de emekliliğini istemiş. Duruşma üç ay daha öteye yani Eylül 16’ya ertelendi.
Şimdi dördüncüyü bekliyoruz. Tabi o da gelecek ben dosyayı daha okumadım bir üç daha öteye. Bakalım nereye kadar gideceğiz.
Bu arada gazeteci arkadaşlar mesai davalarında işleyen günlük yüzde 5 faiz Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş. Bilginiz olsun. Galiba kanunu geriye yürütüp bize de uygulayacaklar.
Tam bilmiyorum.
Neyse halimiz çıksın falimiz durumuna geldik.
Sonuçta ruhumun derinliklerinin bir bölümünde Tatyos Efendi, ” Gamzedeyim deva bulmam” derken, diğer bölümünde de Keçecizade Fuat Paşa, ” Dışarıdan siz. içerden biz bir türlü Devlet-i Osmaniye’yi yıkamadık” diyor.
Bu nedenle bu iki insanı çok seviyorum.
Kalın sağlıcakla…
Not: Birinci fotoğraf, Keçecizade Fuat Paşa, İkinci Tatyos Efendi, üçüncü de ben tabi.
Sonuna kadar okuyup sabreden arkadaşlara teşekkürler…

Faik Kaptan