Bazen bir haber okursunuz ve boğazınızın düğüm düğüm olduğunu hissedersiniz ya…
Antalya’da sağlık eğitimi alan bir kız çocuğumuz, çok yüksek gelen elektrik faturalarını protesto için gösteriye katılıyor ve, “Cengiz Elektrik devletleştirilsin” diye slogan atıyor. Kısa süre sonra kendisine gelen bir zarfta, “kamu düzenini bozduğu, terör ve anarşi faliyetleri” gerekçesiyle “öğrenim özgürlüğünü ihlal ettiği” suçlaması yapılıyor ve Kredi Yurtlar Kurumu’ndan aldığı burs kesiliyor.
İstikbalini kurtarmaya çalışan bir kız çocuğunun bursu elinden alınıyor.
Annesi ve dört kardeşi ile yaşadığı evde elektrik ile ısınabildiği için ciddi tutarlara ulaşan faturalardan canı yanan bu çocuğumuza “somut” ve “ebedi” devletimizin “soyut” ve “geçici” temsilcisinden ibaret olan hükümetin yaptığı hak mıdır?
“Erkektir, sokakta kalır, köprü altında yatar” dersin ama kız çocuğu hiçbir şeye benzemez. Bunu bir kız çocuğu babası olarak çok iyi biliyorum.
Görüyoruz ve dinliyoruz ki, hükümetin; Türk devletinin, öğrencilerinin eğitimine destek için verdiği bursu “terbiye sopası” gibi kullanarak “eğitim hakkını elinden alma girişimi” genç kardeşlerimizin gözünden kaçmıyor.
Bir çocuğumuzun; belki iki lokma yiyecek, belki ders kitabı edinmek için kullanacağı bursunu ceza gibi elinden almak, tam bir ak değil kara vicdanlı davranışıdır.
Burada esas cezalandırılan o kız çocuğumuz değil, evlatlarını binbir zorlukla okutmaya çalışan Türk aileleri, “neden” diye soran Türk gençleridir.
“Z kuşağı” olarak adlandırılan genç kardeşlerimizin dünyayı hepimizden iyi izleyip analiz edebildiklerini unutuyorsunuz.
Sanılanın aksine, yaşıtlarını yücelten ülkelerdeki konforu, ülkemizde içine düştükleri karamsarlık girdabıyla karşılaştıracak zekaya sahipler.
Biz “yaşlı gençler”, “sorumsuz” olmakla suçlanan Türk çocuklarının o girdabı yırtarak atıp kendi geleceklerini kendilerinin kucaklayacaklarından, zaferin güneşini tutacaklarından eminiz.
Kaptan Mustafa Can
