Durun Daha Bitmedi! Yunan Otoyolu’nda Arabamız Bozulunca.. Gazeteci Esra Kazancıbaşı Öztekin eşi ile birlikte Yunanistan’da başına neler geldiğini yazdı 1-

Gazeteci Esra Kazancıbaşı Öztekin eşi sanatçı Rasim Öztekin ile birlikte Yunanistan’da başına neler geldiğini yazdı..

Durun Daha Bitmedi! 
Yunan Otoyolu’nda Arabamız Bozulunca Neler Yaşadık?

Bir önceki paylaşımımda Yunanlı polislerle Dedeağaç’ta hırsız kovalama operasyonunun mutlu sonla bittiğini okuyan çoğunuz gerilim filmine benzer anların sona erdiğini düşündünüz. Sadece siz mi? Biz de, çalılık alanda polislerin bulduğu bilgisayara kavuşmanın mutluluğuyla Kavala’ya doğru ilerlerken kendimizi rahatlamış hissediyorduk. 4 günlük Yunanistan tatilinde başımıza gelecek ikinci gerilim dolu anlardan habersizdik. Bazen terslikler üst üste gelir ya; bu kısa tatil kaçağımızda da aynen öyle oldu.

Dönüş günü valizi bagaja yerleştirirken arabadan gelen tuhaf ses dikkatimizi çekti. Ancak kısa süre sonra yok oldu. İçime bir kurt düştü. Önlemci kişiliğimin etkisiyle resepsiyondaki görevliye “Otomobilimiz yolda kalırsa Yunanistan’da aramamız gereken numara nedir?” diye sordum. Verdiği iki farklı numarayı da hemen cep telefonuma kaydettim.

İhtiyaç molası vermek üzere girdiğimiz alanda çoğu kişinin korktuğu şey başımıza geldi. Vites, park konumunda kitlendi, camları açıp kapatan sistem de öyle. Araba çalışmıyordu. Servis alanında tuvaletler vardı sadece. İn cin top oynuyordu. Yunanistan otoyolunda arabamızın bozulmaması büyük şanstı. Vızır vızır geçen TIR’ların, arabaların içinde kendimizi güvende hissedemezdik. Ancak, itiraf etmeliyim ki; bu ıssız alanda ne kadar süre kalacağımızın belirsizliğini düşündükçe de korkmaya başlamıştım.

Eşim İstanbul’daki servis yetkilileriye görüşürken biraz ilerdeki kulübenin önünde oturan görevliyi farkettim. “İngilizce biliyor musunuz?” diye sorduğumda, “Turkish, Turkish” diyerek bize yaklaştı. Çok düzgün bir Türkçe’yle eşimle konuşmaya başladı. Yüzümüzdeki şaşkınlığı farkettiğinden olacak “Ben Türk’üm, Gümülcine Türklerindenim” dedi. Adı Recep’ti.

Hemen bize çekici çağırdı. Gümülcine girişinde Mustafa isimli bir oto elektrikçi olduğunu belirterek onu aradı. Tamircide de, bizi güzel bir sürpriz daha bekliyordu. Sadece Mustafa değil, yanında çalışan iki usta da Gümülcine Türklerindendi. Oraya gelip giden müşterilerin çoğu da. Tam üç saat tamirhanede kaldık. Aç ve susuz, arabanın yedek parçasının bulunmasını umutla bekliyorduk. O sıra, tamirhaneye gelen kişilerden biri eşimi tanıdı. Onun hayranlarından biriydi. Mustafa ve diğer ustalar ise kendi aralarında bu konuya kafa yormuşlar, sonunda Rasim Öztekin’e çok benzeyen biri olduğuna karar vermişlerdi. Ve saatler süren bekleyişin ardından arabımız tamir edilmişti. Tam yola çıkmak üzereydik ki; Eşimin hayranı adam elinde iki kahve, sandviç ve su dolu bir poşetle geldi. Yolda onun getirdiği sandviçlerle karnımızı doyururken duamı aldı.

Yunanistan’daki dört günlük tatilimizde başımıza gelen ikinci tatsız olaydı bu! Böyle bir durumda kimi insanlar “Tüm sorunlar da bizi buluyor” diye isyan eder, “Şanssızlığın da bu kadarı mı olur!” diye yakınır. Kimisi de bizim gibi bu olaya çok daha olumlu bir açıdan bakar. Yabancı bir ülkede arabanın yolda kalması gibi stresli bir sorunu kendi memleketimizdeymiş gibi kolaylıkla çözmüştük. En önemlisi Gümülcine’de dostlar kazanmıştık. Türkiye-Kavala-Selanik rotasında çok iyi bir oto tamircisi tanımıştık.

Cuma başlayıp pazartesi sonlanacak kısa tatilde biri hırsızlık, diğeri ana yolda arabamızın bozulması gibi iki sorun gerilim tipi bir filmde olsa, bazılarınız “Bu kadarı da olmaz. İnanmam” diyebilir. Ama durun! Daha sizlere tatilimizin ilk günü İpsala sınır kapısının taşınma nedeniyle herhangi duyuru yapılmadan kapatılması nedeniyle burada 30 dakika bekletildiğimizi ve sonrasında tüm arabaların iki saat uzaklıktaki Pazarkule Sınır Kapısı’na yönlendirildiğinden bahsetmedim. Bu yüzden eşimin en az üç saat daha fazla araba kullanmak zorunda kaldığını da anlatmadım. Yani, bunu da da sayarsan dört günde yaşadığımız sıradışı ve tansiyonu yüksek üç olay! Hiç kolay değil! Bir filmde olsa “Senarist” de amma abartmış, Yok artık” diyebilirsiniz. Ama hayat bu! Ne getireceği bilinmiyor! Yaşadıklarımıza nasıl bir gözlükle ve hangi pencereden baktığımız ise hayattaki mutluluğumuzu belirleyen faktör oluyor.

Esra Kazancıbaşı Öztekin