Çocuklarınıza böyle basitçe öğretebilirsiniz..

Ağaçların ve bitkilerin ne kadar önemli olduğunu ve erozyonun aslında dünyanın sonunu getirdiğini..

Dünyadaki tüm insanlara 6 ay yetecek oksijen üretimi için 38 trilyon dolar gerekiyor.. 
Ağaçlar bunu bedava yapıyor.

 

Erozyon, diğer adıyla aşınım, yer kabuğunun üzerindeki toprakların, başta akarsular olmak üzere türlü dış etkenlerle aşındırılıp, yerinden koparılması, bir yerden başka bir yere taşınması ve biriktirilmesi olayıdır.

Tarımda kullanılan alanların %70’i özelliklerini kaybederek dünya genelinde toplam kara üzerinde %30 civarında çölleşmeye sebep olmuştur. Dünyada erozyon sebebiyle çölleşme tehlikesi bulunan 110 ülke bulunmaktadır. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yapılan hesaplamalarla, dünyada çölleşme ve erozyonun önüne geçebilmek için yılda 42 milyar dolar harcanması gerektiği bulunmuştur.

Türkiye topraklarının ise, %90’ı su erozyonu, %1’i de rüzgâr erozyonuna maruz kalmaktadır. Tarım topraklarında bu oran su erozyonu için %75 civarındadır. Türkiye’deki erozyon sonucunda yılda 500 milyon ton verimli toprak kaybedilmektedir.

Doğal şartlarda gerçekleştiğinde kaybedilen verimli topraklar, doğal döngü çerçevesinde telafi edilebilmektedir… Erozyon bilinçsizlik ve insan etkisiyle telafi edilemez boyutlara ulaşabilmektedir. Erozyonun etkisi sebebiyle kaybedilen verimli topraklar tarımsal üretim kapasitesinin düşmesine sebep olmaktadır. Erozyonun oluşması doğal faktörler ile gerçekleşmekte ancak erozyonun telafi edilemez zararlara sebep olması, insanların bu faktörleri hızlandırmasıyla gerçekleşmektedir.

Erozyon çeşitlerinden olan su erozyonu en etkili erozyondur. Bu erozyonda yağmur damlalarının aşındırmasının yanında yüzey akışa geçen sularında önemli bir etkisi bulunmaktadır. Diğer bir erozyon çeşidi olan rüzgar erozyonu ise rüzgarın etkisiyle gerçekleşen aşınım ve taşınım olayıdır.

Erozyonun verimli toprakların kaybına yol açmasının yanında peri bacalarının oluşumuna yol açması, doğal bir güzelliğin meydana gelerek turizm bölgeleri oluşturmasına ve bir tezat oluşturmasına neden olmaktadır. Uzun yıllar sonunda özel erozyon çeşitlerinden olan korunmuş sütun erozyonu bu oluşumlara sebep vermektedir.

Nedenleri

Bitkiler, erozyonu engellemede önemli yer tutar

Erozyon oluşumunun nedenleri bazı doğal unsurlardır. Diğer bir söylemle erozyon tabiatın kuruluşundan bu güne kadar gerçekleşen ve tabii bir olaydır. Doğal yolla gerçekleşen bu erozyon tabiat tarafından toprak oluşumu ile dengelenebilmektedir. Ancak doğal yolla gerçekleşen erozyon insanların etkisiyle tabiatın karşılayamayacağı oranda artabilmektedir. Bu şekildeki erozyona “hızlandırılmış erozyon” denilir. Erozyonun tanımından da anlaşılacağı gibi erozyonun en önemli nedeni, toprağın aşınıp taşınmasına etki edebilecek faktörlerin etkisinin arttırılmasıdır. Bitki örtüsü yönünden zayıf toprakların taşınımı oldukça kolaydır. Rüzgâr,yüzey akışa geçmiş yağış ve sulama suları, yer çekiminin eğim ile birleşerek toprağı taşıyabilmesi bitki örtüsünün varlığı ile yakından ilgilidir. Bitki örtüsü topraktaki eğime rağmen toprak parçalarının önünde set oluşturarak taşınımını engelleyebilir. Rüzgârın ve yağmur damlalarının etkisini azaltarak aşınımı ve taşınımı yavaşlatabilir. Erozyonun en önemli sebeplerinden bir tanesi de bilgisizliktir. Özellikle tarım yapılan arazilerde, bilinçli olunmadan erozyonun artması sağlanmaktadır. Tarımsal arazilerde anızların yakılması kısa vadeli ürün artışına sebep olur. Bunun sonucunda yeterli bilgi sahibi olmayan çiftçi anızları yakarak toprak yapısı ve toprakta yaşayan canlılara zarar vererek dolaylı yollarla erozyona sebep olabileceği gibi, eğim yönünde tarlasını sürerek toprağın yerçekimi, su veya rüzgarın etkisiyle taşınımına sebep olabilir. Orman yangınlarıda doğal bitki örtüsü ve yaşayan organizmaların yok olması ile erozyonun artışına sebep olmaktadır. Özellikle dağlık alanlardaki ormanların yanarak yok olması erozyonu daha fazla etkiler. Erozyon yağışın dışında mevcut akarsu, dere veya göller ile de gerçekleşebilir. Örneğin akarsular, suyun aşındırma gücü sayesinde toprağı aşındırarak bir başka yere taşıyabilirler. Yoğun yağışlar sonrasında taşkınların olması ile de toprak taşınabilir. Suyun aşındırma gücü oldukça fazladır. Örnek olarak deniz tabanındaki taşların büyük bir kısmı yuvarlak şekillidir. Bunun sebebi taşların yeterince sert olmaması değil, suyun aşındırma gücünün oldukça yüksek olmasıdır. Toprağın bünyesi de erozyonun başlıca nedeni olabilmektedir. Kumsallarda rahatlıkla görebildiğimiz kum bünyeli topraklar erozyona dayanıksızlıkları nedeniyle erozyona neden olabilir.

Toprak oluşumu ve erozyona etkileri

Erozyonun gerçekleşmesinde toprak özelliklerinin de önemli bir etkisi vardır. Toprak oluşumuna etki eden faktörler, toprak özelliklerini de etkileyerek, erozyon gerçekleşme olasılığını artırır. Toprak oluşumunun erozyona etkileri 5 farklı şekilde olur.

Zaman, Toprak oluşumunda etkili olan faktörlerden bir tanesi zamandır. Her bir toprağın oluşması için aynı miktarda zamana ihtiyaç duyulmaz. Bazı topraklar daha uzun zamanda oluşurken bazıları için daha kısa zaman yeterli olur. Örnek olarak yumuşak ana materyalden daha kısa sürede toprak oluşur. Erozyona uğrayan topraklarda toprak derinliği azaldıkça oluşum hızı artar. Böyle topraklardan toprağın derinliğinin artması, aşınım hızı ve oluşum hızı arasındaki dengeye bağlıdır. Buna göre;

  • Oluşum hızı > Aşınım hızı ise, Derinlik artar
  • Oluşum hızı < Aşınım hızı ise, Derinlik azalır
  • Oluşum hızı = Aşınım hızı ise, Derinlik değişmez

İklim, Toprak oluşumunda etkili olan ikinci önemli faktör ise iklim faktörüdür. İklim olayları toprağın oluşma hızını etkilediği gibi aşınımı ve oluşacak toprak çeşidini de etkileyebilmektedir. Örneğin yağışın etkisi ile toprak oluşumunda toprağa düşen suyun bir kısmı toprağın içine sızar, bir kısmı da yüzey akışa geçer. Toprak içine sızan su, profil boyunca yıkanmalara neden olarak toprak oluşumu ve erozyona etkide bulunur. Sıcak ve az yağışlı bölgelerde su aşınımı az olur. Sıcak ve kurak ya da soğuk ve kurak yerlerde rüzgâr aşınımı ortaya çıkar.

Topografya ve drenaj, İklim etkisi dışında topografya ve drenajın da önemli etkisi bulunmaktadır. Topraktaki eğim, yükselti vb. tüm faktörler, gerek yağışların, gerekse yer çekiminin etkisiyle o bölgenin topraklarının taşınımı üzerinde etkili faktörlerdir. Bu taşınım toprağın alt katmanlarının aşınması ve toprak oluşumunu etkileyeceği gibi toprağın derinliği ve erozyona uğramasını da doğrudan etkileyecektir. Tüm bu etmenler topografya ve drenajın erozyona etkisini göstermektedir.

Canlılar, Doğada toprağın oluşumu, aşınımı ve erozyona etkisi olan önemli faktörlerden bir tanesi de canlılardır. Mikro ve makro organizmalar toprak oluşumunda, salgıları veya hareketleri ile toprak oluşumunu hızlandırırlar. Toprak oluşumunun hızlanması ile toprak derinliği artar. Bu çerçevede toprak oluşumu ve erozyona dolaylı olarak etkisi bulunan canlıların varlıkları erozyon ile mücadelede önemli bir yer tutar. Örnek olarak tarımda anızların yakılarak yok edilmesi, toprakta yaşayan mikroorganizmaların ölmesine neden olarak toprak oluşumuna engel olur. Aynı zamanda bu canlıların sayılarının azalması ile topraktaki bitki besin elementlerinin bitkilerce kullanılabilir forma dönüştürülmesinin de imkânı kalmaz. Sonuç olarak bitkiler besin maddelerinden yararlanamayarak ölürler. Toprakların çoraklaşarak erozyonun önü açılır.

Ana materyal, Toprağın oluştuğu bölgedeki ana materyal, toprağın çeşidini ve erozyona dayanımını etkileyen bir diğer önemli faktördür.. Diğer bir deyişle ana materyal, oluşacak olan toprağın özelliklerini oldukça önemli bir şekilde etkiler. Örneğin yumuşak kalkerlerden rendzina topraklar, sert kalkerlerden ise terra rosa toprakları oluşur. Rendzina topraklar erozyona karşı daha duyarlı, terra-rosa topraklar ise daha dirençlidir.

Su erozyonu

Horseshoe Bend, Arizona’da su erozyonu ile oluşmuş kıvrım.

Dünyada su erozyonu risk dağılımı haritası

İnsan kaynaklı su erozyonunun risk dağılımı haritası

En yoğun görülen erozyon çeşididir. Suyun toprağı aşındırıp taşıma şekli açısından bakıldığında ise;

  • Damla erozyonu
  • Yüzey akış erozyonu
  • Oluk erozyonu
  • Yarıntı erozyonu
  • Akarsu yataklarının yarattığı erozyon

olarak 5’e ayrılabilir.

Damla erozyonu, Damla erozyonu, yağış esnasında damlanın düştüğü sırada toprağı aşındırması ve mevcut enerjisi ile toprağı sıçratarak taşıması sonucu oluşan erozyondur. Bu sıçramalar 60 cm yukarıya 100 – 150 cm uzağa kadar olabilmektedir. Bu erozyon çeşidi en ciddi aşınım ve taşınım yaratan erozyondur. Toprakların bitki örtüsü ile kaplı olması bu erozyonu önlemenin en önemli etmenlerindendir. Damla erozyonuna etki eden unsurlar ise aşağıdaki gibidir.

  • Şekil açısı
  • Sıçrama açısı
  • Krater genişliği
  • Damlanın yüksekliği

Eğer yüzeyde birikmiş su tabakası varsa sıçrama açısı küçülür ve yaklaşık 85 – 90 derece civarında bir açı oluşur. Bu erozyon çeşidi yağmurun ilk başladığı sırada etkili olan bir erozyon olmasına karşın akan suya oranla daha etkilidir. Damlanın çapı da verdiği zarar ile doğru orantılıdır. Bir örnek ile anlatmak gerekirse 2 mm çapındaki bir yağmur damlası limit hızda yere çarptığında yaklaşık olarak 40 g ağırlığındaki bir toprağı 1 cm kadar havalandırabilir..

Bir buğday tarlasında ciddi erozyon izi

Bu erozyonda yağışın etkisi ile toprak sıkıştırılarak yüzeyde geçirimsiz olan bir tabaka oluşumunada neden olur.

Yüzey akış erozyonu, İnfiltre olmayan suyun, yüzey akışa geçerek toprak yüzeyinde bulunan tanecikler ve parçalanmış agregatlar ile karışıp yaratmış olduğu erozyon çeşididir. Yüzey akış erozyonu her zaman gözlemlenemez özellikle toprak renginin koyu olması gözlemlemeyi oldukça zorlaştırır.

Oluk erozyonu, Yüzey akışın devam etmesi ile aşınım artar ve belirli bir aşamadan sonra oluklar oluşur. Oluşan oluklar aracılığı ile erozyon hızlanarak devam eder. Bu şekildeki erozyona “Oluk erozyonu” denilmektedir.

Yarıntı erozyonu (Gully), Oluk erozyonunun ilerleyen aşamasından sonra artık oluklar daha geniş ve derin bir hal almaya başlarlar. Oluklara göre daha büyük olarak yarıntılar oluşur ve bu erozyona yarıntı erozyonu denir..

Yarıntı erozyonu şekillerine göre 3 şekilde incelenir.

  • U şeklindeki yarıntılar
  • V şeklindeki yarıntılar
  • Basamak şeklindeki yarıntılar

Akarsuyu yatağı erozyonu

Akarsu yataklarının yarattığı erozyon, Akarsular aktıkları yatakları derinlemesine ve genişlemesine aşındırırlar bu şekildeki erozyona “Akarsu Yataklarının Yarattığı Erozyon” denir. Aşındırma akarsuyun debisine göre değişir. Bu tip erozyonda materyalin taşınımı üç şekilde gerçekleşir.

  • Süspansiyon şekilde taşınım
  • Sıçramalar şeklinde taşınım
  • Yatak yükü şeklinde taşınım

Rüzgâr erozyonu

Dünyada rüzgar erozyonu risk dağılımı haritası

Rüzgar erozyonu ile oluşmuş yer şekillerinden bir tanesi (Bolivya).

Rüzgâr erozyonu sonucu verimli toprakların kaybı, buharlaşmanın hızlanmasıyla toprak nemliliğinin azalması, bitki büyümesinin yavaşlaması, ulaşımın aksaması ve verimin düşmesi olumsuzluklarını ortaya çıkarmaktadır.Taşınan kum ve verimsiz toprak, üretken tarım topraklarını kaplayarak, tarım yapılamaz hale getirmektedir. Rüzgâr erozyonu en şiddetli olarak; bitki örtüsünün fakir, iklimin kurak olduğu İç ve Doğu Anadolu’da görülür. Rüzgâr erozyonu bitki örtüsünün fazla olmadığı yerlerde çok etkilidir. Rüzgâr erozyonu üç farklı şekilde meydana gelmektedir. Bunlar,

  1. Hava akımı ile uçma
  2. Yüzeyde sürüklenme
  3. Sıçrama

Hava akımı ile uçma, Hava akımının etkisiyle çapları 0,1 mm den daha küçük olan toprak parçaları yüzeyden yükselerek rüzgarın etkisiyle harekete geçerler. Bu şekilde yüzeyden yükselen toprak parçaları bulundukları yerlerden daha farklı bölgelere kadar uçarak toprağın taşınımına sebep olurlar. Bu yolla taşınan toprak parçaları yüzlerce kilometre taşınabilirler. Bu şekilde taşınımın önüne geçilebilmesindeki en önemli faktör bitki örtüsüdür. Bitki örtüsü rüzgarın etkisini azaltacağı gibi toprak parçalarının çarparak uzaklaşmasınıda engeller..

Yüzeyde sürüklenme, Rüzgârın etkisi ile harekete geçmiş ancak boyutları sebebiyle yüzeyden fazla yükselemeyen toprak parçacıkları yüzeyde sürüklenerek taşınırlar. Bu şekilde taşınan toprakların çapları 0,5 mm ile 1mm arasındadır. Sıçrama ile taşınan toprakların çarpması bu toprak parçalarının hızlarını arttırmasına neden olur. Aynı zamanda çarpışan parçaların çapları küçülerek taşınımları kolaylaşır.

Sıçrama,Toprağın bazı parçaları rüzgar etkisi ile yükselip rüzgâr doğrultusunda yükselmeye başlar. Bu toprak parçaları hava akımıyla uçan parçalar kadar küçük değilse belirli bir yükseklikten sonra rüzgarın da etkisini yitirmesi ile yere doğru düşerler. Bu şekilde sürekli sıçramalar ile toprak taşınımı olması durumunda buna sıçrama ile taşıma denilir. Bu tipteki rüzgar erozyonuna maruz kalan toprak çapları 0,1 mm ile 0,5 mm arasındadır.

Özel erozyon çeşitleri

Su, rüzgar ve benzeri aşındırıcı etmenlerin etkisinin yanı sıra özel koşullarda gerçekleşen erozyonlardır. Bu erozyonların gerçekleşebilmesi için birden fazla koşulun mevcut olması beklenir.

Korunmuş sütun erozyonu

  • Tünel erozyonu, Üst kısımda sıkışmış bir toprak tabakası varken yoğun bitki kökleri tarafından sarılmış üst toprak tabakasının altında eğer su ile doymuş bir tabaka bulunursa toprağın altında bir aşınma gerçekleşir.

Bu aşınım sonrasında üst kısımdaki sıkışmış toprağın durumunu korumasına karşılık toprağın altında tüneli andıran boşluk oluşur. Bu şekilde oluşmuş erozyonlara tünel erozyonu adı verilir.

  • Sivri tepe erozyonu = Daha çok volkanik tepelerdeki aşınmalar sonucu oluşan sivri tepelerdir.

Bu erozyon tipinde rüzgarın etkisi önemlidir. Rüzgâr etkisi ile tepelerde aşınım gerçekleşir. Bu aşınım sonucunda sivrilmiş tepeler meydana gelir. Tepelerin sivri görünümde olmasının temel sebebi tepeyi oluşturan kayaçtır.

  • Korunmuş sütun erozyonu = Volkanik arazilerdeki çok siddetli aşınımlardır. Sel suları yamaçlardan inerken buradaki kayaları aşındırırlar. Üst kesimde yer alan bazı sert kayalar aşınmayarak altlarında sütun boyunca aşınmamış bölgelerin oluşmasını sağlarlar. Üzerinde sert kaya bulunmayan kısımlar ise aşınarak taşınmaya başlar. Bu şekilde oluşan erozyonda sütunların üzerlerindeki sert kayalar rahatlıkla gözlemlenebilir. Peri bacaları bu erozyona en iyi örnektir.
  • Kütle hareketleri = Yer çekiminin etksisyle ortaya çıkan suyunda katılımıyla oluşan hareketlerdir.Dağlardan veya eğimli bölgelerden bazı toprak parçalarının yer çekimi doğrultusunda harekete geçerek taşınması olayıdır.

Erozyona etki eden faktörler

Erozyona etki eden faktörleri 5 grup altında toplayabiliriz. Bunlar,İklim, Topografya, Toprak Özellikleri, Bitki Örtüsü ve İnsan Faktörü dür. İnsan faktörü dışındaki diğer dört faktör doğal erozyon faktörleri olarak tanımlanır.

Yağış Yoğunluğu (cm/h) Sınıfı
< 0.62 Hafif
0.62 – 1.25 Orta
1.25 – 5.00 Şiddetli
> 5.00 Çok şiddetli

İklim

 

Yağış, rüzgâr ve sıcaklık olarak etki eder.. Yağışın kinetik enerjisi aşındırmada en önemli etkendir. Yağışın şekli yağmur, kar ve dolu olarak farklı etkiler yapar. Bunlar içindeki en önemli etkisi olan yağmurdur. İklimin erozyona etkisi 4 şekilde incelenebilir. Bunlar;

  1. Yağış yoğunluğu,
  2. Yağışın süresi ve dağılımı,
  3. Rüzgârın etkisi,
  4. Sıcaklık

tır.

Yağış yoğunluğu, Yağışlarda yoğunluk erozyona önemli ölçüde etkilidir. Bu bağlamda yağış yoğunluğu birim zamanda düşen yağış miktarıdır. Yağış yoğunluğu arttıkça toprağa düşen su miktarı artar ve toprağın infiltrasyon hızı daha çabuk azalır. Toprakların infiltrasyondeğerleri, toprağın işlenmiş veya işlenmemiş olmasına göre değişir. İşlenmiş topraklarda doğal bitki örtüsü yok edilmiş olduğu için toprağın infiltrasyon gücü daha çabuk aşılır. Eğer toprak yüzeyi korunmuşsa infiltrasyon uzun sürer. Yağış yoğunluğunun etkisinin anlaşılması bir başka örenkede anlatılabilir. Örneğin bir süngere suyun yavaşça boşaltılması durumunda sünger suyu kolaylıkla emebilecektir. Böylelikle su dışarı sızamayacaktır. Ancak aynı miktarda suyun süngerin üzerine birden dökülmesi halinde suyun bir kızmı sünger tarafından emilemeyecek ve akışa geçecektir. Toprağın suyu içine geçirme kabiliyeti süngere göre deha yavaş olduğu hesap edilecek olursa yağış yoğunluğunun erozyona etkisi daha net anlaşılabilecektir.

Yağış süresi ve dağılımı, Yağışın yoğunluğu kadar süresi ve dağılımı da erozyon için önemli bir etkendir. Aynı yoğunlukta yağan iki yağıştan uzun süreli olan daha fala erozyon oluşumuna sebep olur. Yağışın dağılımı da erozyon açısından önem taşır. Yağış dağılımı bir yağış içinde olabildiği gibi mevsimlik ve yıllık dağılımlar şeklinde de erozyonu etkiler. Bir yağış içerisinde dört faklı yağış dağılımı olabilir. Bunlar Tüm yağış boyunca aynı yoğunlukta devam eden yağışlar (Düzgün yağış dağılımı), şiddetli başlayıp şiddetini kaybeden yağışlar(ileri yağış dağılımı), düşük şiddette başlayıp şiddetini arttıran ve sonra tekrar şiddeti düşen yağışlar (Orta yağış dağılımı), düşük şiddetle başlayıp şiddetini sonuna kadar arttıran yağışlar (Gecikmiş yağış dağılımı)dır. Bunlardan en etkili olanı İleri yağış dağılımıdır. Bir yıl içerisindeki yağış dağılımı ise,

Üniform yağış dağılımı: Bir yıl içerisinde her aya yağış düşmesi.
Üni-model yağış dağılımı: Yılın bir yarısında yağışın düştüğü ayların olması.
Bi-model yağış dağılımı: Yılın iki yarısında da belirli aylarda yağışın olması.

olarak üçe ayrılır.

Rüzgârın etkisi, Yağmur damlalarının toprak yüzeyine düşme hızı ve çarpma açısını etkiler. Rüzgârlı havalarda meydana gelen yüzey akışlar üzerinde de etkisi vardır. Örneğin havza çıkışına ters yönde esen rüzgar, yüzey akışın daha geç terk etmesini sağlar. Tüm bunlar sonucunda aşınımı ve taşınımı arttırarak erozyonu etkiler. Rüzgârın su erozyonuna etkisi kadar tek başınada erozyona etkisi vardır.

Sıcaklık, Bitki örtüsünün ayrışma ve parçalanması olaylarına etki eder. Sıcaklığın yüksek olduğu yerlerde organik maddeler hızla parçalanır. Buna bağlı olarak agregatlaşma azalır. Bitki örtüsü seyrelir. Bunlar erozyonu arttıran faktörlerdir. Sıcaklık yağış olmayan bölgelerde ise kuraklığa ve dolayısıyla rüzgar erozyonunun etkilerini arttırmasına neden olur. Bu yüzden sıcaklık diğer faktörler ile etkileşim halinde bulunan bir etmendir.

Topografya

Topografyanın erozyona etkisi.

Topografya erozyon üzerinde etkili olan faktörlerden bir tanesidir. Topografya su erozyonunu 6 şekilde etkiler. Bunlar;

  1. Eğim dikliği
  2. Eğim uzunluğu
  3. Mikro-relief
  4. Eğim şekli
  5. Havza büyüklüğü ve şekli
  6. Yöney

dir.

Eğim dikliği, yüzey akış sularının hızının artmasına sebep olarak aşınımı arttırır. Yüzey akışının akışının miktarının fazla olması aşınan toprak miktarını da arttırır.

Eğim uzunluğu, genel olarak eğim uzunluğu arttıkça aşınma ve taşınan toprak miktarı da artar. fakat bazı durumlarda yağış yoğunluğu ve toprak geçirgenliğine bağlı olarak farklılıklar görülebilir. Düşük yoğunluklu yağışlarda ve geçirgenliği fazla olan topraklarda eğim uzunluğunun artması erozyonun azalmasına neden olabilir.

Mikro-relief (Pürüzlülük), toprak yüzeyinin pürüzlü olması, su depolamasına neden olarak erozyon etkisini azaltır.

Eğim şekli, yeryüzünde dört farklı şekilde eğim şekli vardır bunlar düz,dış bükeyiç bükey ve dalgalı eğim şekilleridir. Bu yüzey şekillerinden en fazla erozyona etki edeni ise dış bükey şekilleridir.

Havza büyüklüğü ve şekli, benzer iki özellikli iki havzadan büyük olanında daha fazla erozyon ortaya çıkar. Havza büyüklüğünün yanında havza şeklide erozyon açısından önemlidir.Büyüklükleri aynı fakat şekilleri, havza çıkış yerleri farklı olan iki havzadan birisinde yüzey akış suları daha kolay terk edebilecekken diğerinde terk edemeyebilir. Daha geç terk edenin erozyon etkisi daha az olur.

Yöney, arazinin yönü dolaylı olarak sıcaklığı etkiler. Kuzey yarım kürede kuzeye bakan yamaçlarda bitki örtüsü daha yoğun, organik madde birikimi daha fazladır. Toprağın nem düzeyi yüksektir. Güney yamaçlarda ise Güneş ışınları daha dik geldiği için bunun tersi bir durum otaya çıkar.

Toprak özellikleri

Toprak profili

Toprak özellikleri fizikse özellikler ve kimyasal özellikleri olarak ikiye ayrılır.

Fiziksel özelliklerin etkisi

  1. İskelet yüzdesi: 2mm nin üzerindeki parçalarının yüzdesi iskelet yüzdesini oluşturur. Toprakların iskelet yüzdesinin artması erozyona karşı dirençlerini de arttırır. Özellikle yüzeydeki tozlar alttaki toprak materyallerini korurlar.
  2. Toprak bünyesi: Toprağı oluşturan kum, mil, kil yüzdesi toprağın bünyesini oluşturur.. Bünyeyi oluşturan kısımlardan kumun fazla olması erozyonun etkisini arttırır. Kilin fazla olması agregatlaşmayı arttırdığı için erozyonun etkisini azaltır. Bazı oranlar toprakların erozyona karşı dayanımının belirlenmesinde kullanılır. Bunlar yüzdece, mil oranı ve kum oranlarının toplamının yüzdece kil oranına bölümüyle elde edilir. Oran ne kadar küçükse erozyon dayanımı o kadar yüksektir. Genel olarak toprağın mil oranı %2.5’un altında ise dayanıklı, üstünde ise dayanıksız olarak ifade edilir.
  3. Farklı Basınçlarda su tutma kapasitesi: Toprakta bulunan higroskopik su, toprak kalloitleri’nin çevresinde tutulan sudur. Higroskopik su ne kadar fazlaysa, topraktaki kalloit miktarı o kadar yüksek demektir.
  4. Toprak kalloitlerini fazla olması, toprağın erozyona karşı dirençli olduğunu gösterir.
  5. Agregatlaşmanın etkisi: Agregatlaşma toprağın bazı fiziksel özelliklerini iyileştirerek verimin ve erozyona karşı dayanımın artmasına sebep olur.
  6. Hava ve su geçirgenliğinin etkisi: Özellikle su geçirgenliğinin artması, toprak içine geçen suyun artmasına ve yüzey akışa geçen suyun azalmasına neden olur. Hava ve su geçirgenliği toprakta bulunan boşluklar ile ilgilidir. Bu yüzden toprakta boşluklu yapının olması erozyona karşı dayanımı arttırır.

Kimyasal özelliklerin etkisi

  1. Kalsiyum karbonat (Kireç) Etkisi: Kalsiyum hem bitki yetiştiriciliğinde hem de kümeleşme için gerekli bir elementtir. Böylece agregatlaşmanın ön aşamasını sağlar. Rüzgâr erozyonunun etkili olduğu yerlerde ise, kireçli topraklara tozlu bir yapı kazandırdığından toprakların rüzgarla hareketini kolaylaştırarak erozyon dayanımını azaltır.
  2. Katyon Değişim Kapasitesi (KDK) ve Değişebilir katyonların Etkisi: Topraklardaki organik ve inorganik kalloitlerle ilgili bir özelliktir. KDK’nin yüksekliği bu kalloitlerin miktarının yüksek olduğunu gösterir.. Tutulmuş vaziyette bulunun bu katyonlarda erozyonu farklı şekillerde etkiler. Örneğin Ca ve Mg değişim kapasitesinde fazlaysa, su erozyonuna karşı direnç artar. Bunun yanında Na ve H fazlaysa agregatlaşma düşüktür.
  3. Organik Maddenin Etkisi: Toprak yüzeyindeki ayrışmış ya da kısmen ayrışmış organik madde, yağmur damlalarına karşı toprak yüzeyini korur. Yetiştirilen bitki türü toprağın organik madde içeriğine etki yapar. meydana gelen O ve N kayıpları bundan etkilenir. En az organik madde kaybı nöbetleşe ekim sisteminde görülür.

Bitki örtüsü

Organik maddede olduğu gibi toprak yüzeyindeki bitkide yağmur damlalarının çarpma etkisini azaltır. Toprak yüzeyindeki kaymak tabakasının oluşumunu engeller. Toprak içine daha çok su infiltre olur. Yüzeydeki bitki örtüsünün çeşidi de toprak aşınımı üzerine etki eder. Toprakları en fazla koruyan bitki örtüsünden en az koruyana doğru aşağıdaki gibi sıralanabilir;

  1. Devamlı bitki örütüsü (Korunmuş ormanlar, devamlı meralar ve çayır örtüsü)
  2. Baklagiller
  3. Küçük tohumlu baklagiller
  4. Tahıllar (Buğday, Arpa, Yulaf v.b.)
  5. Çapa bitkileri (Tütün, Patates, Mısır, Soya v.b.)

Bu sıralamada çapa bitkilerinin toprağı en az koruduğu görülmektedir. Bu nedenle eğimli arazilerde çapa bitkisi tarımı yapılırken toprak ve su korunumu önlemlerine çok dikkat edilmesi gerekmektedir.

İnsan faktörü

Erozyonda insan faktörü önemli bir etkendir.

İnsan faktörü erozyonu etkileyen en önemli faktörlerdendir. Çünkü insan faktörü, sadece erozyona sebep olmakla kalmayıp diğer etkili faktörlerinde değişmesine neden olarak dengenin bozularak erozyonun artmasına neden olabilir. İnsan faktörü,

  1. Doğal bitki örtüsünü yok etmek,
  2. Arazi açmak ya da yakacak elde etmek için ormanları bozmak,
  3. Meraları kapasitesi üzerinde kullanmak,
  4. Arazileri amaç dışı kullanmak,
  5. Toprak ve su korunumu önlemlerine dikkat etmemek,
  6. Hatalı sürüm yapmak.

gibi çeşitli nedenlerle erozyona etki etmektedir.

Erozyonu yavaşlatıcı önlemler

Göksu Nehri’nin Silifke Ovasından Akdeniz’e döküldüğü alan. Şiddetli erozyonun eseri çamur akıntısı.

Erozyonun miktarını azaltıp kabul edilebilir sınırlara çekebilmek, alınacak önlemlere bağlı olarak gerçekleştirilebilir. Bunun için erozyonun cinsine göre önlemler alınmalıdır.

Su erozyonunu yavaşlatıcı önlemler

  • Yağmur damlasının toprak yüzeyine darbesini azaltılması,
    • Uzun süre kalabilen kesif bir bitki örtüsü oluşturmak.
  • Toprak agregatlarının ayrışma ve dağılmasının önlenmesi,
    • Toprağı parçalayan alet ve makinaların kullanılmasını azaltmak.
  • İnfiltrasyon oranının arttırılması,
  • Yüzey akış hızının azaltılması
    • Tarım arazilerinde sert toprak katmanlarının kırılması ile infiltrasyonun arttırılması, yüzey akışın azaltılması.

Rüzgâr erozyonunu yavaşlatıcı önlemler

  • Rüzgâr hızının azaltılması,
    • Rüzgâr hızını kıracak ağaçlar ile alanı donatmak.
  • Meyilde yerçekimi etkisiyle hareketi zorlaştırmak,
    • Toprak işleme işlemlerinde meyile dik sürüm yapmak.
  • Rüzgârın toprak parçacıklarına etkisini azaltmak,
    • Toprak yüzeyinin çıplak bırakmamak.
    • Toprakları merdiven şekline getirerek kullanmak.

Meyilli arazilerde teraslama

Teras, Peru

Erozyonun yavaşlatılması kapsamında meyilli arazilerde teras yapımı da önemli bir önlemdir. Kanal terasları, sırt terasları ve seki terasları olmak üzere üçe ayrılan teraslar, suların beraberinde toprak parçalarını götürmesini engellemektedir. Kanal terasları %4′ e kadar eğim olan alanlarda başarı ile uygulanabilirken sırt terasları %2 dolayındaki alanlarda uygulanıldığında başarıya ulaşmıştır. Sırt terasları ile kanal terasları arasındaki en önemli fark ise, sırt teraslarında su kaynaklarının az olduğu bölgelerde toprak korunumunun yanı sıra su korunumunu da gerçekleştirebilmesidir. Seki terasları ise meyil olarak %12’den fazla meyilli topraklarda kullanılmaktadır. Bu teras tipi, yapılacak tarımsal faaliyetlerde mekanizasyon kullanımına elverişli değildir. Terasların işlevlerini sürdürebilmeleri için yoğun yağışlar sonucu hasar görmeleri engellenmelidir. Bu nedenle teraslamadan sonra bu alanları çimlendirmek terasların yapılanı koruyabilmeleri açısından önemlidir. Eğer teraslama yapılmış bölgede tarımsal bir faaliyet yapılıyorsa sürümler ya tahtavari yapılmalı ya da düz sürümde teras sırtlarına paralel sürüm tercih edilmelidir.

Kaynak: Vikipedi

 

AĞAÇLARIN ÖNEMİ

Bir insana bir saat boyunca yetecek kadar oksijen üretilebilmesi için kaç bitkiye ihtiyaç vardır?

Bu soruyu birkaç basamağa ayıralım:

1. Bir insan bir saatte ne kadar oksijen tüketir?
2. Bir bitki bir saatte ne kadar oksijen üretir?
3. Yukarıdaki sorulara dayalı olarak, bir insanın bir saatlik oksijen ihtiyacını karşılayabilmek için kaç bitkiye ihtiyaç vardır?

İlk sorunun yanıtına bakalım:

Dinlenme halinde olan, normal ve sağlıklı bir insan, normal günlük koşullar altında bir saatte yaklaşık 53 litre oksijen tüketmektedir. Normal nefes alıp verme süreci içerisinde yaklaşık 500 ml kadar hava akciğerlere alınmakta ve bu havanın bir kısmı daima akciğerlerde kalmaktadır (yaklaşık 150 ml). Normal ve sağlıklı bir insan ayrıca, saatte 720 defa soluk alıp vermektedir. Basit bir hesap ile, normal bir insanın saatte 720 x (500 ml-150 ml) = 252.000 ml hava soluduğu sonucuna ulaşırız. Atmosferdeki oksijen oranı da %21 olduğuna göre, normal bir insanın saatlik oksijen ihtiyacı yaklaşık 53 litre kadardır diyebiliriz.

Bir yaprakta, bir saat içerisinde yaklaşık olarak 5 ml oksijen üretilir. Tabii ki bir bitkinin saatte ne kadar oksijen üretebildiğini hesaplamak için, bitkinin yapak sayısı devreye girecektir. Bitkinin yaprak sayısını bu sayı ile çarptığımızda, bir saatte üretilebilecek olan oksijen miktarını yaklaşık olarak elde etmiş oluruz. Bu sayıyı da yukarıda bulduğumuz sayıya böldüğümüzde, normal bir insana bir saat boyunca yetecek miktarda oksijenin kaç bitki tarafından üretilebileceğini hesaplamış oluruz.

Ancak tabii ki sonuçta elde edeceğimiz bir sayı, bütün koşulların optimum olduğu bir durumda geçerlidir ve sadece tahmini bir değerdir. Söz konusu insanın yaşı, kalp atış hızı (ve buna bağlı olarak değişebilecek olan nefes alıp verme hızı), sağlık durumu, bitkinin türü, ortamdaki su ve ışık miktarı, karbondioksit konsantrasyonu ve daha birçok faktör, elde edeceğimiz sonucu modifiye edecektir.

İNSANIN SOLUDUĞU OKSİJEN MİKTARI

Atmosferi meydana getiren gazların karışımlarından oluşan hava, canlı organizmanın yaşam sürecindeki en önemli öğelerden biridir. Bir insanın günde yaklaşık olarak 2,5 litre su, 1,5 kg besin, 10-20 m3 hava gereksinimi vardır. Açlığa 60 gün, susuzluğa 6 gün dayanabilen insan, havasızlığa ancak 6 dakika dayanabilmektedir.

Hava Yoğunluğu g/ cm3 – 0,0013

AĞAÇ NEDİR? FAYDALARI NELERDİR?

Orman Nedir?

Orman; ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak hava, su, ışık ve sıcaklık gibi fiziksel çevre faktörlerinin birlikte oluşturdukları karşılıklı ilişkiler dokusunu simgeleyen bir ekosistemdir.

Orman; beş metreden daha boylu orman ağaçlarının baskın olduğu ve birbirlerini etkileyecek sıklıkta bulunduğu, kendine özgü iklim ve toprak koşulları oluşturduğu bir yaşam birliğidir.

Orman; bitki köklerinin etkileyebildiği 1-2 metre toprak derinliğinden ağaçların birkaç metre yukarısına kadar uzanan ve en az bir hektar alan kaplayan bir varlıktır…

Ormanı oluşturan sonsuz sayıdaki tüm madde ve olaylar birbirleriyle karşılıklı ilişki ve etkileşim halindedirler. Bu haliyle orman, çok sayıda bitki ve hayvan popülasyonlarından oluşan bir yaşama ortaklığı, bir yaşam birliği, bir ekosistem ve hatta büyük bir canlı organizma olarak tanımlanmaktadır.

Ormanın baskın elemanı ağaçlardır. Bu nedenle orman, ancak orman ağaçlarının toplu halde yaşayabildiği bir ortamda kurulabilir.

Ormanların Faydaları;
Ormanlar; ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak hava, su, ışık ve sıcaklık gibi fiziksel çevre faktörlerinin birlikte oluşturdukları karşılıklı ilişkiler dokusunu simgeleyen ekosistemler olup, dünya yaşamı için vazgeçilmezdirler.
Ormanlar yaşantımızın her safhasında ihtiyaç duyduğumuz yapacak ve yakacak hammadde kaynağıdır. Bunun yanı sıra bitkisel nitelikli tohum, çiçek, kozalak vb. ile mineral nitelikli çakıl, kum vb. hammadde kaynaklarının bir kısmı da ormanlardan elde edilmektedir.
Ormanlar, bitkiler ve hayvanlar için doğal bir su kaynağıdır. Kar ve yağmur biçimindeki yağışı yapraklı, dalları, gövdesi ve kökleri ve tutarak sellerin ve taşkınların oluşmasını önler. Ayrıca yer altı sularının oluşmasına yardım eder.
Ormanlar erozyonu önler. Ormanlar rüzgarın hızını azaltır, toprağı kökleri ile tutarak yağışların ve akarsuların toprağı taşımasını önler.
Ormanlar, yaban hayatı ve av kaynaklarını korur. Nesli tükenmekte olan hayvanların üretimi, korunması ve barınmasında koruma alanları oluşturur. Bu sahalar milyonlarca canlının yuvasıdır.
Ormanlar bitki örtüsü ve toprak içerisinde büyük miktarda karbon depoladıklarından, ikim üzerinde olumlu etkiler yapar. Aşırı sıcaklıkları düzenler, bir ısı tamponu gibi görev yapar. Sıcağı soğuğu dengeler, yaz sıcaklığını azaltırken, kış sıcaklığını artırır, radyasyonu önler.

Su buharını yoğunlaştırarak yağmur haline gelmesini sağlar. Rüzgar hızını azaltarak toprak ve kar savurmalarını ve rüzgarın kurutucu etkisini yok eder. Bu nedenle açık alanlara oranla ormanlarda gündüzler serin geceler ise sıcaktır.
Ormanlar, eğlenme, dinlenme ve boş zamanları değerlendirme imkanı sağlar. Havası, suyu, doğal görünümleri ve sakin ortamı ile özellikle şehirlerde yaşayan insanları kendisine çeker. Bu yönüyle insanların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu rol oynar.

Yerleşim alanları çevresindeki hava kirliliğini ve gürültüyü önlemesi ile insan sağlığı bakımından büyük önem taşır. Ormanların insan sağlığı üzerindeki bütün bu olumlu yararları nedeniyle büyük kentlerin çevresinde ormanlar yetiştirilmekte, dinlenme yerleri kurulmaktadır.
Ormanlar, orman içinde ve dışında yaşayan insanlara çeşitli iş alanları sağlar, işsizliği önlemede etkin rol oynar, böylece köyden kente göçü azaltır.
Ormanlar, ulusal savunma ve güvenlik bakımından da çok önemlidir. Askeri birliklerin savaş tesisleri ile araç ve gereçlerinin gizlenmesinde, savaş ekonomisi bakımından değer taşıyan reçine, katran ve tanenli maddelerin elde edilmesini sağlar,
Ayrıca ormanlar barajların ekonomik ömrünü uzatır, doğal afetleri önler, ülke turizmine katkıda bulunur,
Ormanlar, doğal güzellikleri ve sayılmayacak kadar çok faydalarıyla iyi baktığımız takdirde tükenmez bir doğal kaynaktır.

Dünyada ve Ülkemizde Orman Varlığı

Dünya kara alanlarının %30′ nu kaplayan ormanlar 3.8 milyar hektardır. Tropikal ve yarı tropikal ormanlar bu alanın %56′ sını teşkil etmektedir. Dünya ormanlarının %95′ i doğal orman, %5′ ise ağaçlandırma ile tesis edilen suni ormanlardır.
Ülkemizin ormanlık alanı ise 20.7 milyon hektar olup yurdumuzun genel alanının %26.8′ sini oluşturmaktadır. Ormanlarımızda yetişen asli ağaç türlerimiz; kestane, kayın, meşe, kızılağaç, kavak, huş, ıhlamur, dişbudak, akçaağaç, karaağaç, çınar, söğüt, ceviz ve sığla gibi yapraklı ağaçlar ile çam, göknar, ladin, sedir, ardıç, servi ve porsuk gibi iğne yapraklı ağaçlardır…

Ormanların Ülkemiz Ekonomisindeki Yeri

Ormancılık sektörünün ülke ekonomisine olan katkılarını para ile ölçülebilen ve para ile ölçülemeyen katkılar olarak ikiye ayrılmak gerekir. Odun kökenli orman ürünleri üretimi, orman tali ürünleri üretimi, işlendirmeye katkısı, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltıcı etkisi, ödemeler dengesini olumlu yönde etkilemesi, mineral nitelikli katkıları, tarım, hayvancılık ve turizme olan katkıları para ile ölçülebilen katkılardır.
İklim, toprak su gibi doğal kaynakların korunması ve dengede tutulması, rüzgar ve kumul hareketlerine karşı önleyici perde görevi görmesi, su akışını düzenlemesi, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının sürekliliğini sağlayarak çoraklaşmayı önlemesi, erozyonu önlemesi dolayısıyla tarım alanları ile barajların ekonomik ömrünü uzatması, çığ ve sel baskınlarını önlemesi halkın rekreasyon ihtiyaçlarını karşılaması, insan sağlığını olumlu yönde etkilemesi ve iş verimliliğini artırması ise para ile ölçülemeyen katkılardır.
Ülkemizde çok önemli bir sektör olan ormancılık ülke kalkınmasında “itici ve teşvik edici” stratejik bir rol oynar.
Orman; toprağı, ağaç ve ağaççıkları, yaban yaşamı, otu, çiçeği, mantarı, böceği, kuşları, mikroorganizmaları ile aynı sistem içinde bütün olarak yaşayan doğal bir varlıktır. Orman ekosistemi içinde barınan her varlık, sistemin uyumlu bir öğesi konumundadır. Ormanda bu hayat çemberi içine düşen her varlık, ister gözle görülemeyecek ölçekte bir bakteri olsun, isterse dev bir ağaç ya da bir çiçek veya böcek olsun durmadan bu çemberin içinde döner durur. Böylece durmadan doğan, durmadan didinen, durmadan çözülen, durmadan oluşan ve tabii durmadan dönen milyarlarca varlık, ortaya olağanüstü bir sistem, tek sözcük ile bir orman varlığı çıkarır.
Ormanlar, yaşayan, çoğalan; ekonomik ve teknik yararlanma olgusu içinde tükenmez kaynak özelliği gösteren, bu yanıyla insanoğluna esin kaynağı olan ve ona güç veren, insanlığın kalkınmasını, mutluluğunu, refahını sağlayan önemli bir anahtardır. İnsanoğlu, başlangıçta ağaçtan ve ormandan yalnızca günlük gereksinimleri için yararlanıyordu. Yaşantısını sürdürürken, çevresindeki zenginlikleri keşfetmesi, bunlardan olanakları ölçüsünde yararlanması, son derece doğal bir davranıştı. Ama uygarlık geliştikçe, insanın günlük gereksinimleri yalnız çeşitlenmekle kalmadı, aynı zamanda boyut da kazandı.

Birey, örneğin ruhsal gereksinimleri için de; yücelik, güzellik kavrayışına karşılık veren bir alan olarak estetik duygulanımları için de ormandan yararlanmaya koyuldu.

Ormanın somut-maddi yararları ile soyut, daha doğru ifadeyle manevi-kollektif-sosyal yararlarını ayrı başlıklar altında kısa kısa gözden geçirmeye çalışalım. Odun ve odun dışı ürünler insanoğlunun ilk keşfettiği ve yararlanmaya koyulduğu doğal kaynakların başında orman gelmektedir. Ormanları, yukarıda, kendi yaşama ortamlarında var olan, çoğalan; ana elemanı ağaç, ağaççık olmak üzere, diğer bitkisel, hayvansal, mineral öğelere de yaslanan, tüm bu öğeler arasında karşılıklı etkileşim ve kendine özgü yaşama beraberliği bulunan, insanlığa maddi manevi yararlar sunan bir varlık olarak almıştık. Ancak odun hammaddesinin, günümüzde, artık iki binin üzerinde kullanım olanağına sahip olduğu bilinmektedir.

Odunun teknolojik özellikleri üzerinde yapılan araştırmalar, odundan yararlanma çeşitliliğinin her geçen gün biraz daha artacağını göstermektedir. Bu değerli kaynağın ilk bakıştaki yararları arasında, özellikle çeşitli sanayi dallarında, işkollarında hammadde olarak kullanılışı gösterilebilir nitekim kâğıt sanayiinden kimya, enerji, madencilik, ulaştırma, bayındırlık, tarım sanayiine dek pek çok alanda kullanılan odun, aynı zamanda insanoğlunun bin yıllara yayılan uygarlık serüvenini de özetlemektedir.

Öte yandan ormanlarımızdan odun hammaddesinin yanında odun dışı ürünler de elde edilmektedir. Nitekim ormanlar reçine, tanen, sığla yağı, defne yaprağı, defne yağı, mantar, çamfıstığı, keçiboynuzu (harnup), kestane, somak, cehri, mahlep, kitre (geven), meyankökü, meyan özü, kekik, ıhlamur çiçeği, adaçayı, menengiç, salep vb. sayılamayacak denli çok ürünle insanoğlunun yararlandığı en büyük doğal kaynaktır. Bu örnekler, bize ormanları, odun olarak sağladığı maddi katkılar kadar, ormanların tükenmez bir kaynak olduğunu da göstermektedir. Orman su varlığını korur ve düzenler su, doğa olaylarının yönlendirmesiyle hidrosfer (sular dünyası: okyanuslar, denizler, göller, akarsular), pedosfer (karalar dünyası) ve atmosfer arasında sürekli olarak hareket halindedir. Suyun, gaz, sıvı ya da katı halde bu dolaşımına hidrolojik döngü denilmektedir.

Ormanlar, ortamların su dengesi üzerinde çok yönlü etkiler yaratabilmektedir. Örneği intersepsiyon olgusu sonucunda, iğneyapraklı ormanlarda yağışların %30-35’ i, geniş yapraklılar da ise %15-20’si buharlaşma yoluyla yeniden atmosfere kazandırılmaktadır. Öte yandan bu olgunun, toprağın fiziksel özelliklerin iyileştirerek yüzeysel akışı azalttığı, buna bağlı olarak toprak aşınımını, taşınmasını en aza indirdiği, bu arada toprağın alt katmanlarına giren su miktarını artırdığı da bilinmektedir.

Kaynak: www.enyesilankara.org