Basın Yayın’ın en sert, en “gaddar”, aslında altın kalpli “Mahmut Hocası” Nuri İnuğur anısı. Aslı Didari hatırladı

Basın Yayın’ın en sert, en “gaddar”, aslında altın kalpli “Mahmut Hocası”; Basın Yayın Tarihi Hocası Nuri İnuğur anısı.. Aslı Didari hatırladı..

Bir öğrencinin kendi dersinden okuldan atılmaması için öğrenciden daha fazla çaba harcayan bir hocaydı… Oysa onu herkes okulun en zor dersinin en gaddar Hocası olarak bilirdi…

Nuri İnuğur hocamızla yaşadığımız önemli bir anı:

Hocanın dersi Basın Tarihi. Dersi ful dolu. Kendisi sert. Kitabı tuğla. Her satırı tarih dolu. Her öğrenci her satırından sorumlu. Derste kıpırdamamak için nefes alırken dikkat ediyoruz.
Bir öğrenci okula devamsızlık ediyor. Sınava da girmemiş.

Beni odasına çağırdı. “Bu öğrenciye ulaşamıyoruz, sen tanıyorsun, sana görev veriyorum git onu bul, getir” dedi. Gitmez miyim? Hemen gittim. Ama öğrenci derslerden kopmuş, getirmem mümkün olmadı.

Nuri Hoca yine git dedi. Yine gittim. Ciddi ısrarcı oldum. Çünkü hocanın vazgeçmeyeceğini anlamıştım. Bu kez öğrenci benimle geldi. Birlikte hocanın odasına girdik.

Hoca masasında oturuyor. Bizi de ön koltuklara buyur etti. Kaçak öğrenciye “Bak bu şansını yitirirsen geleceğin zora girecek” dedi. Çok uzatmadı. “Seni imtihan yapıyorum” dedi. “Sözlü yanıtla” dedi. Başını öne eğdi. Masasının arkasından ilk soruyu sordu. İkinciyi sordu… Soruların bir kısmını ben, bir kısmını o öğrenci yanıtladı. Sesler ve seslerin geldiği yön farklıydı. Hoca için o an bunun önemi yoktu. Zaten onun da başı önündeydi. “Tamam, hadi çıkın” dedi.

Yüzü gram gülmüyordu. Sesi sertti.
Ama aslında çok güzel bir şey olmuştu. Hoca büyük bir çaba göstermiş ve olmazı oldurmuştu. Bunu ısrarla kendisi istemişti. Ve daha öncesinde bizim gözümüzde hiç böyle biri gibi değildi. Biz odadan çıktığımızda girdiğimiz ağır mahcubiyet duygusundan dayak yemiş gibiydik. “Keşke hocayı böyle bir zahmete sokmasaydık” diye düşünerek büyük bir ders çıkartarak merdivenlerden hızla indik.

Ve kendimizi birden bire çok değerli hissettik. Bir duayen yüzlerce öğrencisi içinden iz sürmüş, o zamanın şartlarında bir formül bulmuş, hayata geçirmiş, inatla sonuçlandırmıştı.
Bu hatıra ardında derin izler bırakan ve pek de fazlaca dillendirilmeyecek kadar değerli bir hatıra olarak bizde kaldı. Bugün 24 Kasım ve değerli bir hocamızı yad ederken bizde çok bile kaldığını düşündüm.
Öğretmenlik çok ince bir meslek o yüzden hakları ödenmeyecek…

Aslı Didari