“23.15 gibi Güre Kumsalı’ndan üç serseri sokak köpeği, daldılar denize. Suda yüzmeye, birbirlerine şakalar yapmaya, özetle denizin keyfini sürmeye başladılar”

Az önce 23.15 gibi Güre Kumsalı’ndan üç serseri sokak köpeği, kimseye aldırmadan, “ulan elalem ne der’i” umursamadan, daldılar denize ve suda yüzmeye, birbirlerine şakalar yapmaya, özetle denizin keyfini sürmeye başladılar.
Onların bu eğlenceli davranışları, kısa sürede sahildeki herkesin önce içten bir tebessüm etmelerine, ardından gülümsemelerine, nihayetinde kahkahalarla gülmelerine neden oldu…
Aslında, o sokak köpekleri baharda itibaren sürekli buradan denize giren canlılardı, yaz sezonu gelip, denizdeki insan oranı artınca, tepki almamak adına; denize herkes çıktıktan sonra girmeye başlamışlardı…
Oysa, tabiat ana her canlısına “ortak yaşam hakkını” tanımış, insan denilen doyumsuz tür, tüm bu ortak yaşam haklarını kendine ipotek etmiş, diğer canlıların tüm yaşamsal haklarını gasp etmiş, onları ötekileştirmiş, nihayetinde kendisini tanrısallaştırmıştı…
Bir an için bu üç güzel serseriyi izlerken, anılarım bana kendi çocukluğumu, o ilkbahar ayazına aldırmadan, Bakırköy Sahili’nden yakamozlu bir gecede denize atladığımız, iki can dostumu hatırlattı…
Bknz: Okuyanlar bilir, “Yakamoza Yüzen Çocuklar” çalışmamı.
Bu gece o sahilde, o an yanımda misafirlerim olmasaydı, emin olunuz, bende o serseri köpeklerle beraber denize girer ve onlarla bir olurdum, biz olurdum, olurdum zira, ben tüm diğer yaşam haklarını gasp eden tüm aşağılık insan – tanrılardan değilim, olmaya da hiç emelim yok.!
Bu gece de böyle işte, diğer yaşam haklarına saygı duyabilen, her an için kahkahalarla gülebilen herkese; en içten sevgilerimle, iyi sabahlar
Murat Ceylan Murat Ceylan

Murat Ceylan