27 YIL ÖNCE.
STAR TELEVİZYONU’NDA ÇALIŞIYORUM VE SOMALİ’YE UÇUYORUZ.
Türk Birliği başkent Mogadişu’da. Somali’de iç savaş çıkmış, BM Barış Gücü olaya müdahale ediyor.
34 Ülkeden oluşan askeri birliğe Korgeneral Çevik Bir komuta ediyordu.
Bir Türk Komutan ilk kez böylesine önemli pozisyona getiriliyor.
Bütün Dünya UNOSOM Komutanı Çevik Bir’den bahsediyordu.
Sadettin Teksoy’la olay yerindeyiz.
1992’yi 1993’e bağlayan 31 Aralık 1992 gecesine aktarma yaptığımız Kahire havaalanında girdik. Oradan Kenya sonrasında Somali.
Görev kutsaldı “hemen atlayın gidin” demişlerdi.
O zamanlar gençtik tabii ki, yılbaşını evimizde veya dostlarla kutlamak isterdik elbette. Savaş, yoksulluk ve açlığın kol gezdiği bir ülkeydi, Afrika’nın boynuzu Somali.
Güvenlik açısından dışarıda otelde kalmak mümkün değil.
Türk Birliği’nin kurduğu çadırlarda kaldık, onların duş aldığı sahra çadırlarında duş aldık, onların yediği kuru gıda ve konservelerden yedik.
Ekmek fırını vardı ama sulu, sıcak yemek yoktu.
Pakistan askeri birliğinin sıcak yemek mutfağı vardı bizi her akşam yemeğe davet ederlerdi ama onlara ve bizim askerlere ayıp olmasın diye sadece bir kere katıldık yemeklerine. Orada yediğim etli pilav herhalde hayatımın en değerli, en önemli pilavıydı.
Karadaki birliğimiz hava alanının yanında tel örgülerle çevrili bir alanda konuşlanmıştı bölgede zaman zaman müthiş fırtına olurdu.
Aşağıda fotoğraftaki bir komutanımız fırtınanın etkisiyle dikenli tellere savrulup yapışmıştı. Çekmedim. Çekmek istemedim, kötü bir görüntüydü.
Çadır yerine o an dışarıda olsam belki de ben yapışacaktım tellere.
Tam bir maceraydı orası başka bir gün Sadettin Teksoy’la beni kaçırıyorlardı; merkezi bir yerde birileri bizi konakladığımız yere bırakabileceklerini söylediler.
Müslüman ve Türk’üz ya bize sempatileri var diye düşünüyoruz.
Bindik arabalarına yine merkezi yerlerden giderken hava alanı sapağına girmediler, tuhaf yollara saptılar, bir şeylerin ters gittiğini anladık.
Dur diyoruz durmuyorlar, stop diyoruz dinlemiyorlar hareket halindeki arabanın kapısını açtım çevredeki insanlara deşifre olunca durmak zorunda kaldılar.
Devrimci olsa anlaşırız da bunlar bildiğiniz soyguncu.
Türk Birliğinde görevli hemen hemen bütün askerlerle (Yaklaşık 300 rütbeli-rütbesiz asker) röportaj yapmışız hepsi de yayınlandı ve asker yakınlarından büyük övgüler aldık. “Somali’den mektup var” O zamanın haberleşme koşullarını düşünürseniz ciddi bir iş yapmışız.
Cep telefonları icat edilmemiş, internet, sosyal medya yok. (Bu detayları belirtmek zorunda kalıyorum çünkü gençler bu icatların bin yıldır kullanıldığını sanıyor.🤔🙂)
İş tamam da benim çilem bitmemiş daha.
Fırtına, kaçırılma girişimi, iş yoğunluğu bir yana kader en zor sınavımı sona bırakmış.
Fotoğrafta arkamda görünen askeri gemimiz güvenlik gerekçesiyle Hint Okyanusu’nun birkaç kilometre açığına (Mil hesabından anlamam) demirledi.
Zodyak botla gemiye gitmemiz gerekiyor.
Zodyak dediğim; kıç kadar büyüklüğünde, denizin üzerinde dalgaların etkisiyle zıplaya zıplaya giden bir şey.
Aşağısı köpek balığıyla ünlü Hint Okyanusu.
Somalililerin anlattığı “denizdeki sörfçüyü köpek balığı yedi”, “aç köpek balığı babasını tanımaz” vs. haberleriyle iyice gerginim zaten.
Neyse! Hoplaya zıplaya, dalgalardan ıslanarak gittik geminin yanına.
Hint Okyanusu’nda ihtişamlı dağ gibi bir gemi, gurur verici.
Eeeeee bunun kapısı nerede?
Ben sağa sola bakınırken ayağımızın dibine çaaatt diye bir şey düştü.
Halat merdiven!!!
Yukarıya baktım bir subay “Kameranı silah gibi sırtına as ve tırman! Aşağıya bakma! Korkma bir şey olmaz” dedi.
Gülümseyerek yüzüne baktım, şaka yapıyor sandım.
Son ana kadar “Şaka yaw şaka, olur mu öyle şey, kapı arka tarafta dolaşın gelin” demesini bekledim.
Yok! Adam ciddi valla.
Olur komutanım! Ne var bunda?
Ben hayatımı böyle kazanıyorum zaten.
Karayip Korsanları filminde eminim Johnny Depp bile dublörüne tırmandırmıştır o merdivenleri.
Bakışlarından da enerji alamamıştım zaten “oturduğunuz yerde ota-boka yorum yaparsınız çıkın da göreyim kıçınızı, zaten işimiz gücümüz var sizinle mi uğraşacağım?” Bakışı var suratında.
Korkacak bişey yok tamam.
Niğde’nin derelerinde çimmişliğimiz var ama bizim orada köpek balığı bulunmaz.
Baktım Sadettin tırmanmaya başladı.
Neyse; ben, içimdeki yusuf ve halat müthiş senkronize salınımlar eşliğinde yukarıya tırmanmaya başladım.
Tırman tırman bitmiyor, lanet olsun böyle mesleğe🙂.
Hayatımda hiçbir kadına, o halata sarıldığım gibi, aşk ve tutkuyla sarılmamışımdır.
Sevgilim o halatla aramızdaki samimiyeti görseydi kıskanırdı valla.
Şimdi yetkililere soruyorum?
Neden savaş gemilerinin, deniz seviyesinde giriş kapısı olmaz? (VİP tercih sebebidir)
Neden savaş gemilerine, helikopterle karadan güverteye servis hizmeti verilmez?
Neden? Neden? Neden?!!!
Hepinize iyi yıllar diliyorum… 1
3:10 31.12.2019
Gürsel Çelikkanat