“Küçülüyoruz” ayaklarıyla insanları işten atan ahlaksız medyacılarla ile Erol Simavi farkı

Mehmet Ali Yula

DİKKATLE OKUMANIZI ÖNERİRİM..!

Biri size saldırdığında; herhalde en son başvuracağınız savunma yöntemi, “küçülmek” olmalıdır…

Hürriyet Gazetesi’nde başlatılan işten çıkarmaların “küçülmek çabasına” dayandırılmasından söz ediyorum ve kafam “bunu anlamayı” reddediyor…

1991 yılı ortalarında Hürriyet İstihbarat Şefi olarak istifa ettiğimde, gazetenin İstanbul İstihbarat Servisi’nde hepsi kadrolu 124 muhabir çalışıyordu. Görev alanınız İstanbul gibi dev bir kent olunca; bu sayının bile yetebilmesi için, bir takım ayarlamalar yapmak gerekmişti. Çarenin uydu bürolar olduğu açıktı ve kısa süre içinde Şişli, Beykoz, Kadıköy ve Pendik gibi yerlerde bürolar kurulmuştu. Buralarda görevli muhabirler; haberlerini, o zamanlar pek yaygın olamayan internet sayesinde değil de, telefon hatları üzerinden Hürriyet Bilgi İşlem Merkezi’ne gönderiyordu. Ama, “dijital fotoğraf dönemi” daha söz konusu bile olmamıştı o dönemde. Olayla ilgili filmlerin Cağaloğlu’ndaki Gazete Merkezi’ne “fizikî olarak” gelmesi şarttı ve salt bu amaçla bir “motosikletli kuryeler ordusu” kurularak, İstanbul trafiği bitmeyen sonların üstesinden gelinmişti.

Çünkü; Hürriyet’in patronu, “Eğer haber çıkacaksa, denize para atmaktan çekinmem!” diyen Erol Simavi’ydi…

Hürriyet, bu nedenle “Medya’nın Amiral Gemisi” olmuştu.

Muhabirler “canını dişine takarak” haber peşinde koşuyor, gelen haberler Merkez’de hızla değerlendirilip Yazıişleri’ne yansıyor, gerektiğinde hazırlanmış sayfalar yıkılıp baştan yapılıyor, hatta yeni baskılar yapılıyordu.

Adı Tahsin Öztin olan bir duayen, her sabah 6’da gazeteye gelip, bütün gazeteleri önüne seriyor ve hangi gazete bir haberi nasıl işlemiş bakıyor, sonra da bunları Hürriyet’tekilerle kıyaslıyordu. Sonra bu kıyaslamaları bölüm şeflerine yolluyordu Tahsin Öztin; duruma göre överek, yererek, eleştirerek ve yol göstererek.

Ayrın Doğan’ın sahibi olduğu Milliyet de parlak gazetelerden sayılıyordu; Babıali’yi ilk terkedip, yeni binasına taşınana kadar. Sonra işler değişmeye başladı birden. “Küçültülmüş” olan istihbarat servisi haber atlamaya başlamıştı. Çünkü muhabirlere “olaylara gitmesi için araba verilmiyor” ve otobüs kullanmaları isteniyordu. Gerekçe ise “masrafları kısmak” olarak açıklanmıştı.

Peki sonra ne oldu..?

Sonra Aydın Doğan Hürriyet’i satın aldı..!

“Nasıl oldu bu?” diye sormayın… Ben iyi biliyorum ama anlatmayayım şimdi…

Sadece “Çetin Emeç’in öldürüldüğü gün son darbeyi yemişti Erol Simavi” diyeyim yeter!

Yazıya başlarken “küçülmekten” söz etmiştim, öyle de bitireyim. Bugün Hürriyet İstihbarat Servisi’nde çalışanların sayısı 10 (yazı ile on) ve bu kadar çok(!) adamla ne yapacaklarını bilmez durumdalar. Uydu Bürolar ise çoktan kapandı bile…

MEHMET ALİ YULA

mehmetaliyula