“Ağlamadan yazmaya çalıştım Metin Göktepe kardeşim.. Beden saati durduğunda değil insan unutulduğunda ölür, Unutmayacağız..” Gazeteci Aydın Baylan yazdı

Ağlamadan yazmaya çalıştım METİN GÖKTEPE kardeşim..
BEDEN SAATİ DURDUĞUNDA DEĞİL,
İNSAN UNUTULDUĞUN DA ÖLÜR!
UNUTMAYACAĞIZ ...

Hava Kurşun gibi ağırdı, tıpkı bugün gibi.
7 Ocak 1996 yani senin katledildiğin o günün bir öncesi gece.
Ümraniye Cezaevi’nde isyan çıkmıştı.
Semtim olduğu için Kanal D beni göndermişti gece de yayına bağlanmıştım.
Evrensel muhabiri Metin kardeşimle döner söyledik, hatta pahalı diye de itiraz etti.
Bilmiyorduk onun son döneri olduğunu!
Hala döner yerken içim titrer, hatırlarım, boğazıma dizilir.
Gece yarısına kadar birlikte bekledik Hekimbaşı Cezaevi önünde.
Hatta Reha Muhtar’ın bana yayında sorduğu ”AYDIN, MAHKUMLAR TÜNELİ KAÇMAK İÇİN Mİ KAZDILAR?” sorusuna en çok sen gülmüştün.
Belki de yüzünü aydınlatan, o kara kaşlarını gölgeleyen son gülüşündü bilinmez.
Ertesi gün Kağıthane civarında polis barikatında gözaltına alınıp spor salonuna götürüldüğünü ATV muhabiri Mustafa Erdoğan kardeşimizden öğrendik.
Vali, Emniyet müdürü her yetkiliye koştuk ama geç kalmıştık!
Cesedini parkta bir banka koymuşlardı.
Ve uzun dava maratonlarında adını haykırdık.
Medya emekçileri ilk defa büyük bir direniş ve hesap sormaya girişti.
Aydın’a Afyon’a taşındı davalar, biz de peşinden tabii.
Katillerin ceza alması için elimizden geleni yaptık.
O meşum gecenin bir sonrası da Sabancı’nın öldürülmesine denk geldi.
96 karanlık bir yıldı.
Yetişemedik be Metinim, alamadık seni zalim katillerin elinden!
AND OLSUN Kİ UNUTMADIK, UNUTTURMIYACAĞIZ.
BİR GÜN MUTLAKA BE METİNİM.
GÖRECEĞİZ GÜZEL GÜNLERİ.SEN HEP AKLIMIZDA OLARAK.

Aydın Baylan