Arap hayranları kızacak ama Türkçe böyle bir büyük dildir. Türkçenin efsane Hocası Esat Nermi Erendor’un ders kitabındaki sayfa…

Esat Nermi Erendor'un Basın Yayın Yüksek Okulu öğrencilerine okuttuğu kendisine ait Türkçe Kitabı - Türkçe

Türkçeyi söyleyip yazmak için en ufak bir istek beslememiş olsa dahi, bir Türkçe grameri okumak bile gerçek bir zevktir.
Kiplerdeki hünerli tarz, bütün çekimlerde egemen olan kurallara uygunluk, yapımlarda baştan başa görülen saydamlık, dilde pırıldayan insan zekasının harikalı kudretini duyanlar hayrete düşmekten geri kalmaz.
Bu öyle bir gramerdir ki, bir billur içinde bal peteklerinin oluşunu nasıl seyredebilirsek, onda da düşüncenin iç oluşlarını öyle seyredebiliriz.
Türk gramer kuralları o kadar düzenli, o kadar kusursuzdur ki, bu dili dil bilginlerinden oluşmuş bir kurul, bir akademi tarafından bilinçle yapılmış bir dil sanmak olasıdır…

Max Müller (1823 – 1900)
Science of the language adlı eserinden

Kaynak:
Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun (İletişim Fakültesi) efsane Türkçe Hocası
Esat Nermi Erendor’un ders kitabındadır bu sayfa..
Bize, Türkçe’nin derinliklerini öğrettiği, Türk Dili’nin büyüklüğünü fark etmemizi sağladığı için o büyük hocamızın her zaman ellerinden öpüyor, anısı karşısında saygı ile eğiliyorum..

Orhan Can

Esat Nermi Erendor’un Basın Yayın Yüksek Okulu öğrencilerine okuttuğu kendisine ait Türkçe Kitabı – Türkçe

Arap hayranları kızacak ama Türkçe böyle bir büyük dildir.
Efsane Türkçe Hocamız Esat Nermi Erendor’un ders kitabındaki bu sayfada bir “Gavur” nasıl da hayranlık duyarak anlatmış bakın..

Esat Nermi Erendor kimdir..

Sürekli Arayış ve Düş Kırıklığının Hikâyesi… (Esat Nermi Erendor)

Cahillik başa bela…

Çok değil, beş ay önce Serol Teber’in bir kitabını (Melankoli) baskıya hazırlamak için elime aldığımda ‘adam sendeci’ düşünce içinde ‘sadece’ görevimi yapmak istiyordum. Kitabı bitirdiğimde ise utançtan kulaklarıma kadar kızardığımı, sırtımdan kuyruk sokumuma kadar terin aktığını anımsıyorum. E, ahkâmcıbaşının özrü de kabahatinden büyük olurmuş…

Henüz sırtımdan kuyruk sokumuma inen ter kurumamış iken karşıma Esat Nermi Erendor çıktı. Hakkındaki bilgim “Açlık’ın (Knut Hamsun) çevirmeni” ile sınırlıydı. Kronik hastalığım burada da nüksetti: Küçümse ki yücelesin!

Sahte gülücükler, yerini bulmayan iltifatlar… Derken bilgisizliğimin gömdüğü ‘çıplak gerçekler’ bir bir su yüzüne çıktı: Erendor, piyasada -yayıncılık için ne yakışıksız bir terim- Daniken çevirmeni olarak ün yapmıştı. Tolstoy’dan “Sivastopal”ı, Remarque’den “İnsanları Seveceksin”i, Rilke’den “Rodin”i Gorki’den “Matvey Kojemyakin”i, Jack London’dan “Alaska Kid”i dilimize kazandırmıştı.

Ne ki yere düşmem, nakavt olmam için bunlar yeterli değildi. Zaten Erendor’un maharetleri de bunlarla sınırlı değildi.

Özetlemeye çalışayım…

Kendisiyle meslekdaş sayılırız. 1945 sonrası aylık bir kadın dergisinde, ardından haftalık bir gazetede yazmaya başlar. Bunu çocuk dergileri takip eder. 1949 ekiminde de Aziz Nesin’in çıkardığı “Baştan” adlı haftalık gazetede takma adla yazılar kaleme alır.

Gazeteciliğin pek ‘doyurucu’ bir meslek olmadığını ta o günlerde keşfettiği için tiyatroya merak sarar. Yeni Ses Tiyatrosu’nda sahne müdürü ve yönetmen yardımcısı olarak profesyonel hayat atılır. Szigligeti adlı Macar bir yazarın komedisini “Üç Güvercin” adıyla sahneye koyar. Oyun 150 kez perde açar. Bu komediyi “Afrodit” ve “Altın Kız” adlı müzikli oyunlar izler. Tiyatro tozu ciğerlerine iyice yerleşince de üniversiteli arkadaşları ile “Saat Altı Tiyatrosu” adıyla grup kurar. Grupta Kâmuran Yüce, Feridun Çölgeçen gibi bugünün ünlüleri de vardır. Orhan Veli, sırf bu grup için J.P.Sartre’dan “Saygılı Yosma”yı çevirir. Ancak oyun, emniyetin ricası üzerine perdesini bir daha açmaz. İşin tuhafı, oyunu emniyetçe ‘alkışlanmayan’ Erendor, eski bir emniyet mensubudur. Nitekim gruptaki arkadaşları Muhsin Ertuğrul tarafından kurulan Küçük Sahne’ye geçerken, o emniyete başvurur; emniyette onu İstanbul’da görevlendirir.

Erendor, İstanbul’da sinemaya ilgi duyar. İlgi, zamanla uğraşa dönüşür; “Yıldırım Beyazıt” adlı tarihi filmde yönetmen yardımcılığı, “Sarı Zeybek”te yönetmenlik yapar. Niyeti sinemada başarılı olup emniyetten ayrılmaktır. Ne ki umduğunu bulamaz… Polis Enstitüsü Uzmanlık Bölümü’nün birincilikle bitirir. İlk görevi ise Ankara Emniyeti Birinci Şube Müdürlüğü’dür.

Muzır, yaramaz çocuk gibidir Erendor. Yerinde duramaz. Emniyet müdürü olmasına rağmen Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi’ne kaydolur. 1955’te Almanya’ya gönderilir. Burada Federal Polis Örgütü’nde çalışır. Almanya dönüşünde bir istihbarat servisi olan Özel Büro’da çalışır. İran şahının, Pakistan ve Alman cumhurbaşkanın koruma müdürlüğünü yapar. Ek görev olarak da Polis Enstitüsü’nde ders verir, Polis Radyosu’nda program düzenler.

1957’de Gaziantep’e İl Emniyet Müdürü olarak tayin edilir. Burada “Gaziantep Olayları”na tanıklık eder. Gaziantep Olayları’nda tutuklananlar Yozgat’ta yargılanır. Erendor, bu mahkemede yaptığı tanıklıkla birçok kişinin tahliyesine sebep olur. Bunu üzere dönemin iktidarı ‘çok gezen bilir’ düşüncesiyle onu önce Hatay’a, ardından Malatya, Tunceli, Hakkari, Van, Antalya, Çankırı ve Aydın’a gönderir, il emniyet müdürü olarak.

İl emniyet müdür olduğu illerde liselerin son sınıflarında edebiyat ve felsefe dersleri verir Van’da müftüler için açılmış bir kursta “İslam Tarihi”, Antalya İmam-Hatip Lisesi’nde “İslam Felsefesi” okutur.  Antalya radyosunda “İnsanlık İçin” adıyla dizi konuşmalar yapar.

Aydın’da il emniyet müdürü iken Türkiye İşçi Partisi, Aydın, Söke ve Nazilli’de üç kongre yapar. Aldığı önlemler sayesinde bu kongrelerde hiçbir olay çıkmaz. Bu AP’lilerin hiç hoşuna gitmez. Nitekim seçimden hemen sonra Hakkari Emniyet Müdürlüğü’ne atanır. Bu canını sıkar ve o günlerde hayranlıkla okuduğu Çetin Altan’a durumu bildiren bir mektup yazar. Çetin Altan da mektubu “Kahraman Bir Aydının Mektubu” diye Akşam gazetesindeki köşesinde yayımlar. Memur olduğu halde siyasal içerikli mektup yazdığı için hakkında dava açılır. O da istifa eder.

1966 Senato Seçimi’ne Türkiye İşçi Partisi’nin Muğla milletvekili adayı olarak girer. O dönem nisbî temsil sistemiyle seçim yapılmaktadır. Kiraladığı ciple köy köy, kasaba kasaba dolaşır. Ne ki iki senatörlüğü de AP kazanır.

Bir  işçi sempatizanı olarak yerinin sendika olacağını düşünerek Petrol-İş Sendikası’na başvurur. Burada teşkilatlandırma şefliği yapar. Bir süre sonra burada da düş kırıklığına uğrar.

1985 – 1998 arasında üniversiteye hazırlık dersanelerinde öğretmenlik yapar. M.Ü. Basın-Yayın Yüksek Okulu’nda “Dünya Edebiyatı”, İ.Ü. İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi’nde “Türkçe” okutur.

Erendor, sürekli arayış ve düş kırıklığıyla geçen yaşamında iki şeyden zevk aldığını söylüyor: “Biri bir şeyler öğrenmek ve öğretmek, diğeri ise kitap çevirmek…”

Karşımda yüzün üzerinde çeviri kitabı yayımlanan, eski tiyatrocu, eski politikacı, eski emniyet müdürü Erendor durmaktaydı… Yüzümde ise cahilliğin fosforlu ışıltısı…

Kaynak:
http://batmankaya.blogcu.com/surekli-arayis-ve-dus-kirikliginin-hikayesi-esat-nermi-erend/4893915

Esat Nermi Erendor’un Basın Yayın Yüksek Okulu öğrencilerine okuttuğu kendisine ait Türkçe Kitabı

 

“Birçok yabancı dil bilirim. Türkçe öyle farklı bir dildir ki, yüz yüksek matematik profesörü bir araya gelerek Türkçeyi yaratmışlar sanki..”