Tıbbiyelilerin efsane Hocası Sami Zan’ın muazzam anıları.. Anatomi Profesörü olan hoca konuları olduğu anlatıyordu. Bu yüzden de efsane oldu

Çapa Tıp Fakültesinde okuyanlar Anatomi hocası Sami ZAN’ın ününü bilirler.
Sami hoca üreme organlarını kendi üslubuyla anlatan
ve her dersinde 400 kişilik amfide dışarıdan gelenlerle birlikte
yaklaşık 700-1000  kişiyle dolduran çok değerli bir hoca idi…
Anatomi derslerinin birinde, erkek menisindeki yüksek glikoz,
yani bizim bildiğimiz şekerin seviyesini anlatıyordu.
O yıl liseden mezun genç bir öğrenci kız arkadaşımız el kaldırdı ve bombayı patlattı.
– Anladığım kadarı ile menide çok şeker olduğunu söylüyorsunuz. .
– ‘Evet, aynen öyle’ dedi Sami hoca
ve dediklerini destekleyen istatistik oranların tablosunu gösterdi.
Arkadaşımız gene elini kaldırıp söz istedi:
– O zaman tadı neden şekerli değil?..
Amfide korkunç bir sessizlik oldu…
Ve sonra bütün amfi gök gürültüsü gibi bir kahkaha koyverdi…
Yüzü birden kıpkırmızı olan arkadaşımız, hızla defterle kapıya koşarken,
Sami Hoca çok ciddi bir yüz ve buz gibi sesle dersi sürdürdü…
– Şeker tadı alınamaz.
Çünkü şekeri hisseden tat alma hücreleri insanın dilinin ucundadır…
Gırtlak derinliğinde ise, acıyı ve ekşi tadı algılayan reseptörler bulunur…
Sana neşeli bir gün dilerim kızım….

*** **

Öğrenci kızlar bir gün, Sami ZAN hoca bel altına inerse sınıfı terk etmek için karar almış.
Hoca, O gün penisi anlatırken işi ülkelere göre boyut sınıflandırmasına getirmiş.
Afrika’da maşallah 25- 35 cm olanlar var karayılan gibi diye kaptırmış, anlatıyor.
O ara kapıya gözü takılıyor, kızlar ayaklanmış sınıfı terk ediyorlar.
‘Ne O hanımlar Afrika’ya uçak mı kalkıyor’ deyince hepsi geri dönmüş.

xxxxx

Sami Hoca her dersin başında bir soru cevap bölümü yaparmış.
Öğrenciler akıllarına gelen her konuyu küçük kağıtlara yazar, Sami Hoca da bunlara cevap vermeye çalışırmış.
Sami Hoca kağıtların birindeki soruyu okuduktan sonra sınıfa dönerek “Çocuklar, aşk nedir? diye sormuşsunuz. Bu çok zor bir soru. Bana bir süre verin” demiş.
Ertesi haftaki derse Sami Hoca elinde bir horoz şekeri ile gelmiş.
Sınıfa dönerek “Bunu kim yemek ister” demiş.
Azeri bir öğrenci fırlayarak “Men yerem” demiş ve sınıfın önünde horoz şekerini hızlıca yemiş.
Horoz şekeri bittikten sonra Sami Hoca sınıfa dönerek bir hafta önce kendisine yöneltilen soruya şu cevabı vermiş:
“Çocuklar aşk işte bu horoz şekeridir. Yerken çok tatlıdır.
Ama bittiğinde ise elinizde bir kazıktan başkası kalmaz”

xxxxx

Öğrenci yanlısı bir Hocadır..
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri ’85 yıllığına hocanın şu güzel sözlerini not düşmüş;

1. Yıkılmayan ağacın yeri belli olmaz!
2. Hıyara kıyasla turba şükür!
3. Meyvesi çamura düşüyor diye ağaca mı lanet edilir?
4. Hekim hastasını nadiren tedavi, genellikle teselli eder.
5. Üniversiteye girip de çıkamayanlara profesör denir.
6. Okumak sanatı esasları hatırlamak, ayrıntıları unutmaktır.
7. Bence en acınacak insan, görevinde ücretten başka bir şey alamayandır.
8. Hayat denklemi: çalışma (10) x doğruluk (10) x bilgi (10) x güzellik (10) x şans (0) = 0
9. Biz sidikle pislik arasından dünyaya geldik, öğünmemiz nedendir?
11. Hayat üstü pamuklarla örtülü bir kazık tarlasıdır.
12. Hayatta bütün setler üzerinden geçilmek için yapılmıştır, önünde durulmak için değil!
13. Dilediğin gibi yaşa, nasılsa öleceksin!
14. Yükselmek için kendi ayaklarınızı kullanınız, başkalarının sırtı ve ellerini değil!
15. İyilik belki unutulur ama ölmez. Kötülük ölür ama unutulmaz.
16. Göz medeniyetler yapar fakat medeniyetler göz yapamaz.
17. Moloz alma adam al. adam yoksa hiç kimseyi almamak hırdavat almaktan iyidir.
18. Sevmek oturup birbirine bakmak değil, belki beraberce aynı yöne bakmaktır.
19. Söndüremeyeceğin ateşi yakma!
22. Yaşlılık gözlerde başlar, genital organlarda biter.
26. Gülme bunlara, doktor gülmez, tebessüm eder!
28. Herkesin ter kokusu ayrıdır, parmakizi gibidir.
29. Yüksek makamlar yalçın kayalara benzer. oralara nadiren kartallar, çoğunlukla kertenkeleler çıkar.
30. Yolun ilerisini göremiyorsanız dönemece gelmişsiniz demektir.
31. Aşk hayatta her yaşta insana musallat olan bir hastalıktır.
32. Kader size bir limon verdiyse, ondan limonata yapacaksınız!

kaynak: bakterim.net

Sami Zan
(d. 1921 – ö. 24 Aralık 1984), Anatomi profesörü, akademisyen.

İstanbul Tıp Fakültesi’nin anatomi profesörlerinden. Derslere espri kattığı için dersi alanlar dışında da çok dinleyicisi olduğu bilinir.
Vefat ettiği zaman İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nin anatomi anabilim dalı başkanıydı.

1921 yılında İstanbul’da doğan Zan, Beşiktaş 19. İlkokulu ve Ankara İnkılâp İlkokulu’nda ilköğretimini, Çanakkale’de ortaokulu, İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde ise lise eğitimini tamamladı.
1940’ta, o tarihte Türkiye’nin tek tıp fakültesi olan İstanbul Tıp Fakültesi’ne girdi.
1945 yılında, henüz fakültenin 5. sınıfındayken başkentte Türkiye’nin ikinci tıp fakültesi olan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin açılması üzerine bakanlık emriyle stajlarını tamamlamak üzere bu yeni fakülteye transfer edildi ve 1946 yılında buradan mezun oldu.

Mezuniyetten sonra pratisyen hekim olarak askerlik görevini yerine getirdi.
Askerlik görevi bitince kurada Mardin’in İdil ilçesini çekti ve mecburi hizmetini burada yine pratisyen hekim olarak tamamladı.
1948 yılında İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Anatomi Enstitüsü’ne asistan olarak girdi.
Dört yıllık ihtisas süresinin sonunda 1952 yılında asistanlık süresi sona erdi ve uzman oldu.
Sami Zan Anatomi kürsüsünde çalışmaya devam etti ve 1955 yılında doçent, 1960 yılında da profesör oldu.
1978-1984 yılları rasında aynı kürsünün başkanlığını yürüttü.
1984’te kalp krizinden öldüğünde kürsü başkanlığı görevini sürdürüyordu

1970’li ve 1980’li yıllarda dersleri ilginç kılmak için anlattığı açık saçık (ama konuyla ilintili) sevimli anekdotlarlar, fıkra ve özdeyişler, ayrıca kürsüdeki platformda öğrencileriyle birlikte canlandırdığı mizansenler (örneğin maket niyetine kullandığı bir öğrenciyi tahtaya çağırarak bazı aksesuarlarla sınıfa onu bir “penis” olarak sunması gibi) o kadar çok ilgi çekiyordu ki, onun ders verdiği günlerde anatomi amfisi diğer sınıflardan hattâ diğer fakültelerden gelen öğrenciler tarafından hıncahınç dolduruluyordu. Bu anektodlar kuşaktan kuşağa aktarılmış ve halen gülerek anlatılmaktadır.

Üniversitenin bu saygın ve çok sevilen hocasının adı İstanbul Tıp Fakültesi’nde temel tıp bilimlerine ait amfilerden birine verilmiştir.

Anekdotlarının yanı sıra sayısız özdeyişleri de olan Prof. Dr. Sami Zan’ın en ünlü sözlerinden biri de şudur: “Hekim olmak, her konuya hâkim olmaktır”