Aydos Kalesi’ni kuşattılar.. Doğanın nasıl yok edildiğinin kanıtıdır bu fotoğraflar.. Hem de İstanbul’da

Geldiler geliyorlar derken Aydos Kalesi’ni kuşattılar..
Doğanın nasıl yok edildiğinin kanıtıdır bu fotoğraflar..
Hem de İstanbul’da…

Kale, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde inşa edildi.
O zamanki adı olan “Aetos” (Αετός), Yunancada “kartal” anlamına gelmekteydi.
Bu isim, günümüze kadar çok ufak değişiklikle korunmuştur.
 11. yüzyılda Türklerin Konstantinopolis’e (günümüzde İstanbul) yaklaşmaları üzerine kalenin önemi arttı; ancak Haçlı Seferleri’nin başlamasıyla Türkler bölgeden ayrıldılar.
 13. yüzyılın sonlarında bölgede, yeniden mücadeleler baş göstermeye başladı.
 1326-1328 yıllarında Kocaeli Yarımadası’nın büyük bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine girmişti. Bu dönemde iki devlet arasındaki sınır, Aetos-Pentikion (günümüzde Pendik) hattı üzerindeydi.
Âşıkpaşazâde Tarihi‘nde yer alan bilgilere göre Osmanlı Padişahı Orhan Gazi, kalenin alınması için Abdurrahman Gazi, Akça Koca ve Konur Alp’i görevlendirmişti.
Önce Semendra Kalesi’ni (günümüzde Samandıra) ele geçiren Osmanlı kuvvetleri, daha sonra Aydos Kalesi’ni kuşattı.
Âşıkpaşazâde’ye göre, kale tekfurunun kızı kuşatmadan önce rüyasında, yakışıklı bir kahraman gördü, sonrasında ise kendini bir çukurda buldu.
Bu kahraman onu kurtardı, giysilerini çıkardı yıkadı ve kıza yeni giysiler giydirdi.
Kız, kısa süre sonra kaleyi kuşatan Osmanlıların arasında gördüğü Abdurrahman Gazi’yi rüyasındaki kahraman olarak tanıdı ve kaleyi ona teslim edeceğini yazdığı notu bir taşa sarıp askerlere fırlattı.
Notta, Türklerin geri çekiliyormuş gibi yapmaları, gece geri gelmeleri ve kendisinin onları kaleye alacağı yazılıydı.
Gece olunca kız, kale bedeninden bir kement attı ve Abdurrahman Gazi buna tutunarak kalenin içine girdi.
Kapıyı içeriden açmasının ardından içeri giren Osmanlı askerleriyle birlikte kale, Osmanlı egemenliğine girdi.
 Bu hikâye daha sonraları, başka yazarlar tarafından farklı biçemlerde dile getirildi. Neşrî’nın kaleminde yaşananlar bir aşk öyküsüne, Hoca Sadettin Efendi’nin anlatımında dinî bir öyküye dönüştü.
Bir versiyonda tekfur kızı, rüyasında İslam peygamberi Muhammed’i görüyordu.
Sonraki yıllarda kızın rüyası; Hadidî, İbn-i Kemal, Katip Çelebi, Solakzade Mehmet Hemdemi Efendi gibi isimler tarafından, farklı şekillerde anlatılırken, Joseph von Hammer-Purgstall ve Alphonse de Lamartine de olayı kendi kitaplarına taşıdı.
1558 tarihli Osmannâme‘de yer alan, Arifî’nin bir münyatüründe tekfur kızı, Abdurrahman Gazi’yi uzun saç örgüsünü kaleden sarkıtarak kaleye çıkardığı tasvir edilmiştir.
Fetihten sonra kaleye yerleşen Abdurrahman Gazi önderliğinde Scutari (günümüzde Üsküdar) taraflarına akınlar düzenlendi.
Ancak bir müddet sonra kale önemini kaybetti.
Hoca Sadettin Efendi’nin Tâcü’t-Tevârîh adlı eserinde İzmit’in 1337 yılındaki fethinden sonra Orhan Gazi’nin şehri çok beğendiği ve buranın yakınlarındaki Aydos Kalesi’ne artık ihtiyaç olmadığından kaleyi yıktırdığı, muhafızları ve kalenin içinde yaşayanları İzmit’e getirdiği ifade edilmektedir.

Arkeolojik çalışmalar

Kale için yapılması hedeflenen rövölve, restitüsyon ve restorayron çalışmalarının ilk ayağı olan arkeoloji kazılar 13 Eylül 2010’da, Sultanbeyli Belediyesi tarafından, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan’ın başkanlığında başlatıldı.
Alan sorumlusu Müze Müdür Yardımcısı Gülbahar Baran Çelik tarafından yapılan kazıların ilk aşaması ise 17 Şubat 2011’de tamamlandı.

Konumu ve mimarî özellikleri

Dış duvarlarından itibaren 26.000 m2lik bir alanı kaplayan kale, Aydos Tepesi’nin 325 m yüksekliğindeki uzantısında yer almaktadır.
Kalenin imarının ilk evresinin 11.-12. yüzyılda olduğu düşünülmektedir.
İç ve dış olmak üzere iki suru; iç savunma duvarında altı, dıştakinde ise yedi burcu bulunmaktadır.

Kale 1328 yılında Orhan Gazi döneminde Abdurrahman Gazi komutasındaki Osmanlı Ordusu tarafından fethedilmiş. Amaç; Gebze Kalesini fethetmek için buradan gelebilecek Bizans yardımının önünü kesebilmekmiş.

Yüksek bir tepe üzerinde kurulu olan kalenin zapt edilmesi çok zor gözüktüğünden Abdurrahman Gazi farklı stratejiler geliştirmeye çalışıyormuş ama yol bulamamış bir türlü. Ordu  kalenin etrafını çevirmiş ve yoğun ateş altında çarpışmalar başlamış.

Günlerce süren kuşatma altındaki  kalenin tekfurunun Eleni adındaki güzeller güzeli ve bir o kadar akıllı olan kızı bir gece  rüyasında ateşler içinde yanan bir kuyuya düştüğünü, kuyudan kendisini bir Osmanlının kurtardığını görmüş. Uyandığında rüyasını tüm ayrıntıları ile hatırlamış ve uzun süre etkisi altından kurtulamayarak  kendisini kurtaran kişiyi sürekli düşünmeye başlamış.

İşte tam bu sırada Abdurrahman Gazi kalenin tekfuru ile görüşme talebini iletmiş ve tekfur talebi olumlu karşılanmış. Burada Eleni Abdurrahman Gazi’yi görür görmez rüyasında gördüğü kişinin o olduğunu anlamış, içi içine sığmamış, yanına gidip rüyasındaki adamı yakından görmek istemiş  ama Abdurrahman Gazi hiçbir şeyden haberi olmadan kalenin kendilerine teslimi konusunda görüşmesine devam etmiş.

Aydos Kalesi’nin fethine kim yardımcı olmuştur?

Bu ziyaret sonrası Abdurrahman Gazi’yi aklından ve kalbinden çıkaramayan genç kız, kalenin fethi için Osmanlılara yardım etmeye karar vermiş. Ve bir gece Abdurrahman Gazi’ye bir yazı yazarak surlardan aşağıya atmış.Askerler yazıyı bulup  Abdurrahman Gazi’ye iletmişler. Yazıda sabaha karşı surların girişine geldikleri taktirde bir halat yardımıyla Eleni’nin askerleri içeri alacağı yazmaktaymış. Osmanlı Ordusu  sabaha karşı  Eleni’nin gösterdiği yoldan kalenin içine sızarak kısa sürede kaleyi fethetmiş ve askerleri de esir almış.

Ertesi gün Abdurrahman Gazi Eleni’yi Orhan Gazi’nin huzuruna çıkarmış ve olanları anlatmış bunun üzerine Orhan Gazi genç kızı Abdurrahman Gazi ile nikahlamış. Abdurrahman Gazi’nin Eleni’den oğulları olmuş.  Bu oğullar ilk Osmanlı akıncılarından olmuşlar ve Rahmanoğulları adıyla anılmışlar.