Darwin haklı mı yoksa ya.. Maymundaki keyfe bak

Maymun - EVRİM'İN, İNKAR EDİLEMEZ KANITI..!

Darwin haklı mı yoksa ya… Maymundaki keyfe bakın hele
Muhtemelen insan maymundan türemedi, maymunun bir cinsiydi..
Akrabası yani..

Charles Robert Darwin, 12 Şubat 1809 tarihinde İngiltere’nin Shrewsbury kentinde doğmuş, İngiliz biyolog ve doğa tarihçisidir. Robert ve Susannah Darwin’in beşinci çocuğu olarak dünyaya gelen Darwin’in babası ünlü bir doktordur. 1817 yılında, henüz 8 yaşındayken annesini kaybeden Charles Darwin, 1818 yılında yatılı öğrenci olarak eğitimine başlamıştır. 1825 yılında mezun olan Darwin, babasının yanında bir süre stajyer doktor olarak çalışmış ve daha sonra Edinburgh Üniversitesi’nin (İskoçya) tıp bölümüne yazılmıştır.

Charles Darwin’in Gençlik Yılları

Darwin, tıp fakültesine başladıktan sonra doktorluğa bir türlü ısınamadı ve derslerini boşlamaya başladı. Aynı okulda çalışan ve bir köleden hayvan doldurma (taksidermi) işini öğrendi ve doğa tarihiyle ilgilenen bir öğrenci grubunun kurduğu topluluğa katıldı (Plinius). Aynı dönemde öğretmeninden Lamarck’ın evrim teorisini öğrendi ve deniz canlılarını inceleyerek, evrim teorisini destekleyen bazı homoloji örnekleri keşfetti. Başka bir öğretmeninden bitki sınıflandırılması ve jeoloji üzerine dersler alan Darwin, aynı zamanda Kraliyet Müzesi’nin bitki koleksiyonunun düzenlenmesinde yardımcı oldu.

Charles Darwin’in doğa tarihine duyduğu büyük ilgi, üniversite hayatına devam ederken gelişti. Beagle adlı gemiyle yaptığı yolculuk esnasında, dönemin ünlü jeoloğu olan Lyell’ın ortaya koyduğu, geçmiş dönemdeki jeolojik süreçlerin günümüzdekilerle aynı olduğunu iddia eden teoriyi destekleyecek birçok inceleme yaptı ve iyi bir jeolog oldu. 5 yıl süren bu gemi yolculuğunda, ayrıca fosiller ve canlıların coğrafi dağılımı üzerine yaptığı araştırmaların neticesinde, canlı türlerinin birbirine dönüşmesi konusuyla ilgilenmeye başladı. 1838 yılında “doğal seçilim” fikrini geliştiren Darwin, kendisinden önceki benzer düşüncelerin “sapkınlık” olarak değerlendirildiğini bildiği için, bu konuyla ilgili fikirlerini yakın dostları dışında kimseye anlatmadı.

1858 yılında Alfred Russell Wallace’den bir mektup alan Darwin, onun da kendininkine benzer bir kuram geliştirdiğini anladı ve teorisini ilan etmeye karar verdi. Türlerin Kökeni Üzerine adlı kitabı 1859 yılında yayımlandı ve bu kitap, canlıların benzer atalarından evrim yoluyla çeşitlendiği düşüncesinin kabul görmesini sağladı. Bir müddet sonra yayınladığı ikinci kitabında ise cinsel seçilim düşüncesini ve insan evrimini gözlemledi. İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi kitabında da insan ve hayvanların duygularını ifade etme biçimleri arasındaki benzer noktaları ortaya koydu.

Charles Darwin, Türlerin Kökeni ve Evrim Teorisi

İncelemeleri sonunda türlerin sabit olmadığını, uzun süreli de olsa çevrenin etkilerine göre değiştiğini öğrenen Darwin, bu süreci neyin tetiklediği konusunu ise henüz ifade edememişti. Görüşlerine değer veren bilim adamlarıyla tartıştığı ve üzerinde çalıştığı konu da esasen buydu. Bir doğa bilimcisi kimliğiyle, araştırmalarından sonuçlar çıkardığı andan itibaren kilise ve dinden kopmuş olan Darwin, yine de teorisini dünyaya ilan etmekten ve son adımı atmaktan çekiniyordu. Bu nedenle, bıraktığı notlar üzerine “Ben öldükten sonra açılacak” şeklinde yazmış ve onları paketlemişti. Darwin’in diğer eklediği notları ve ilgili paket, yaklaşık olarak 20 yıl yaşadığı evin merdiven altında bulunan süpürgeliğindeki bir sandığın içerisinde durmuştur. Darwin’in üzerinde durduğu evrim, biyolojik olarak canlı türlerinin nesilden nesle değişime uğraması ve ilk olduğu halden farklı özellikler kazanmasıdır. Mitolojik tarihte de görüldüğü üzere, bir olgunun meydana çıkışında bileşenlerin farklılığa uğramaları ile ilgili süreç kavramının felsefi bakımdan “evrim” sözcüğü ile belirginleşmesi çok eski dönemlere dayanmaktadır.

Charles Darwin’in “Türlerin Kökeni” adlı kitabında bulunan “Yaşam Ağacı”, canlıların evrimini anlatırken kullandığı mitolojik bir semboldür ve bu sembol birçok inançta yer almaktadır. Sağlam ve doğru bir biyolojik altyapısı bulunmasa da, Aristo’dan Konfüçyüs’e kadar pek çok önemli şahsiyet evrim konusunda yazılar yazmıştır. Aynı zamanda, İbn-i Sina ve İbn-i Haldun gibi isimler de evrim ile ilgili değişik teoriler ortaya koymuşlardır. Lamarck, 19. Yüzyıl’da kazanılan karakterlerin kalıtımı konusuyla ilgili olarak bir hipotez ortaya atmış, ancak yaptığı incelemeler hipotezin doğru olmadığını göstermiştir. Darwin ise, yine aynı dönemde Galapagos Adaları’nda yaptığı gözlemler sonucunda, doğal seçilimle evrimin mekanizmasını açıklamıştır.

Günümüzde geçerli olan bilimsel sentez, evrim mekanizmasının açıklanmasında ve anlaşılmasında Darwin tarafından 1859 yılında ortaya atılan evrim teorisi üzerine kuruludur. Bu teoriye göre, canlılığın çeşitliliği ve devamı doğal seçilimle sağlanmaktadır. Seçilimin üç esas bileşeni mevcuttur; değişik karakterlerin Popülasyonda ki zenginliğine neden olan çeşitlilik, genetik karakterlerin devam etmesini sağlayan kalıtım ve çeşitli karakterler arasında doğanın koşullarına en uyumlu olanın hayatta kalmasını sağlayan seçilimdir. Gregor Mendel’in 1930’lu yıllarda ortaya koyduğu kalıtım teorisi, Darwin kuramıyla bütünleştirilerek evrim kuramının modern haline gelmesine neden olmuştur. Doğal seçilim, genetik niteliklerin üreme üzerindeki katkısı ve Popülasyon yapısı üzerindeki değişimlere etki eden faktörler olarak tanımlanır. Güncel evrim teorisinin adı ise sentetik evrim kuramıdır ve bu kuramın günümüzdeki bilimsel değeri konusunda Theodosius (kuramsal biyoloji uzmanı) şöyle açıklama yapmıştır; “Biyolojide hiçbir şey, evrimin ışığıyla aydınlatılmadığı sürece bir anlam ifade etmez.”

Türlerin Kökeni ve Doğal Seçilim

Darwin, 1831-1835 yılları arasında dünyanın farklı yerlerine seyahat etmiştir. Darwin’in aklında şekillenen evrim kuramı da, bu yolculuklar esnasında ortaya çıkmıştır. Değişik ülkelerde geçirdiği üç yılın sonunda, evrim teorisine en büyük katkısı olan Galapagos Adaları’na gitmiştir. Bu adalarda canlıları ve doğal yaşamı anakarada bulunanlar ile karşılaştırmış ve o zaman için şaşırtıcı olan bazı bağlantılar bulmuştur. Darwin, başarılı olan nesiller arasında yeni bir türün, o an bulunan benzer bir türden yavaşça gelişerek oluştuğu sonucuna da bu adalarda ulaşmıştır. İlgili değişimlerin ise seçim-seçilim yani doğal seleksiyon olarak adlandırdığı bir işlem neticesinde ortaya çıktığını düşünüyordu. Darwin, bu teoriyi 3 temel husus üzerine ortaya koymuştur;

  • Canlı Popülasyonu içerisinde değişik karakteristikler bulunur ve değişken olan bu karakteristikler Popülasyonda bulunan bireyler vasıtasıyla yeni doğan nesillere aktarılır.
  • Canlılar, yok olanların yerine geçecek sayıdan daha çok yavrulama yaparlar.
  • Popülasyon sayıları ortalama olarak sabit kalır ve popülasyonların hiçbiri sonsuza dek büyüme göstermezler.

Darwin tüm bu fikirleri ve çalışmaları için yaklaşık 20 yıl kadar delil toplamıştır. 1858 yılına kadar açıklamaktan çekindiği düşüncelerini ise Alfred Russel’in yazdığı bir mektup üzerine açıklama kararı almıştır. Daha sonra Russel ve Darwin doğal seçilim ile evrim teorisi üzerine birlikte yazdıkları tezi yayımlamışlardır. Darwin’in Russel’den daha fazla tanınmasının nedeni ise çalışmaları ve gözlemleriyle yazdığı kitabıdır. İnsanlar da dahil olmak üzere bütün canlı türlerinin doğal seçilim tarafından bir veya birden fazla atadan evrime uğradığını ortaya atmış ve bu teorisini destekleyen birçok delil sunmuştur. Darwin’in düşünceleri üzerine kurulan modern evrim teorisi, günümüzdeki biyoloji biliminin birleştirici öğesini ve temelini oluşturmaktadır.

Hristiyan inancına karşı bağlılığını yitiren ve agnostik bir kişi olan Darwin, 19 Nisan 1882 tarihinde ölmüştür. Ailesi cenazenin bir kilisenin avlusuna gömülmesini istiyordu, çünkü bu bölgede çocuklarının mezarları da bulunuyordu. Ancak, aileyle aynı düşüncede olmayan bir grup hemen harekete geçti ve hükümet üyelerini kendi isteklerine ikna etmeye çalıştı. Amaçları ise, başvurdukları kişileri bir araya toplamak ve başka bir kilise olan Westminster’in rahibinden Darwin’in cenazesinin buraya gömülmesini istemekti.

Kilisenin başrahibi olan Granville, gereken onayın hemen verileceğini söyledi ve Darwin 26 Nisan’da Westminster kilisesine gömüldü. Darwin’den geriye kalan notlarda, üç hastalığa işaret eden semptomlar mevcuttu; peptik ülser, chagas hastalığı ve kusma sendromu. Bu üç hastalığın tedavisi bugün mümkün olsa da, bunlardan birinin Darwin’e hayatı boyunca acı verdiği ve 73 yaşında ölümüne sebep olduğu bir gerçek.