Leonardo da Vinci, toplum ve Beşiktaş.. Bu yazı, maç oynanırken statta yazılmıştır..

Orhan Can - şapka - Liman

“Adaletsizlik ve kötülük yapmaktansa,
kötülüğe veya adaletsizliğe maruz kalmak daha iyidir..” (x)

Maç başlamadan hakemin oyun akışını değiştireceği kararları için böyle düşünüyordum. Hayatın her alanında olduğu gibi her maçta adil olmalıydı!
Maç ne de çabuk 2-0 olmuştu.
Yoksa ben statta değil miydim?
Zaten üst üste içtiğim çaylar midemi “Fena halde Leman” yapmıştı..
Ne zaman attılar bunları golleri derken Rhodolfo’nun hatası Trabzon’a gol olarak yazıldı.
30 saniye önce Abuobakar inanılmaz bir gol kaçırdı. Quaresma’ya verse 3-0 olurdu. Onun yerine 2-1 oldu.. Hayat, böyle bir şeydi işte!
Oysa Beşiktaş oyunu açık bir üstünlükle götürüyordu.
Geçen sezon yıldızları barışmayan Oğuzhan ve Quaresma’nın saha içindeki yakınlığı göze çarpıyordu. Abuobakar da eski haline dönmüştü, gol üstüne gol kaçırdı.

Haksızlığa uğramaktan bahsettik ya, misal işte, Quaresma’nın yaptığı o hareket kırmızının ağa babasıydı. Hakem sarı verdi. Tolgay’ın yerine Gökphan inler girdi. Bunun anlamı, ‘Oğuzhan ileriye Gökhan geriye’ idi. Bence yanlıştı. Tolgay daha diriydi çünkü..
Gecenin “şansız” ismi Abuobakar yerine Ömer Şişmanoğlu girdi.
Ancak hakemin verdiği karalar maçtan sonra uzun süre tartışılacaktı.
Tabi bu durumda da her iki taraftar gurubunun da tepkisi oldu.
Tepki çok doğal bir şeydi.
Çünkü, “Hiçbir şey bir otoriteyi, sessizlik kadar güçlendiremezdi”!
Renklerin ve tabloların efendisi Leonardo da Vinci’nin güzel lafıydı bu!

Beşiktaş ilk yarıdaki oyunuyla 4 fark yapacağı maçta, taraftarını yine “Heyecana” boğdu!
Bu eski alışkanlığıydı Beşiktaş’ın..
Hele son 5 dakika, yine eski yıllardaki gibiydi..kalp kirizi geçir
Maçta son düdük çaldığında Beşiktaşlı oyuncularla ve Beşiktaş taraftarı derin bir “Oh” çekti!
İlk yarı fırtına gibi oynadılar, ikinci yarı kalp krizi geçirttiler..
(x) Sokrates

En Kalbi Muhabetlerimle..
Ben CAN; Orhan Can..