Takip edeni takip eden adamlardı.. Aslı Didari anlattı

Aslı Didari Basın Yayın’ın ‘Teşkilat’ını böyle anlattı:

Marmara Basın Yayın Yüksek Okulu’nun 1985 girişli öğrencileri,
Dolapdere ile Harbiye arasında bulunan otoparktan bozma soğuk sınıfları olan o binada birbirleri ile hemen kaynaştılar.
Keşke ama keşke bütün gençler o yıl, o sınıflarda okuyabilseydi.
Hayatlarının en güzel 4 yılını doya doya orada geçirmiş olacaklardı.

Öğretmenle nasıl arkadaş olunacağını, kendinden küçüklerin nasıl korunup kollanacağını, büyüklere nasıl “hürmet”  gösterileceğini ve asla yaş farkını fark saymayacaklarını öğrenirlerdi.

Bir kere şakalaşmayı, öz eleştiri yapmayı, alçak gönüllü olmayı, eleştiriyi kaldırmayı, sır saklamayı, hiç yargılamamayı ve daha neler neleri bileceklerdi.

Okulun ilk günü gruplaşmalar başladı.
Böyle kızlı erkekli, kız kıza ve erkek erkeğe kemikleşmiş gurup örgüleri oluştu.
Sonra gruplar arasında gelindi gidilindi ama herkes ilk grubuna hep sadık kaldı.

Bu grupların arasında en kemiği, en sağlamı, en başını omzuna dayanası olan grubu “Teşkilat” oldu.

Adamlar bir kere özü sözü bir adamlardı.
Sonra güler yüzlülerdi.
Sonra dosttular.
Sonra ve en önemlisi aralarında farklılıklar vardı ve onlar bu farklılıkları yok edecek kadar insanlardı.
Ha bir de yakışıklılardı, o da var tamam hani.

Teşkilat hayatı seviyordu.
Aralarında okula az gelen, gelip de derse girmeyen, dışarıda zaten bu işi yapan adamlar vardı.
Fakat bunlar adı üzerinde “teşkilat” ya dersleri mutlaka takip eder, edemezse de takip edeni takip ederlerdi.

Bir kere kafaları zehir gibi adamlardı.
Ama inadına yaşamayı daha ön plana alıyorlardı.

Madamın merdivenlerinde oturur, durumu kritik ederlerdi.
Bazen de kantinde oturup durumu kritik ederlerdi.
Bazen otobüs beklerken durumu kritik ederlerdi.
Bazen maça giderken durumu kritik ederlerdi.
En çok Ali Bakkalda …’ken durumu kritik ederlerdi.
Yani hep kafalar hafif sağa yatık, yüzlerde olgun bir tavır, dudaklarda muzip bir gülüş… Devamlı bir durumu kritik eden duruşları vardı.

Dışarıdan kendilerine yaklaşanı dinleyen adamlar gibilerdi.
Sonra da kendi aralarında ne konuştularsa hep bir sır olarak kaldı.

Hiç mi kavga etmediler. Hiç duymadık.

Birilerini uzaktan severlerdi. Cat pat duyardık. Ama yakından sevdiklerini hiç görmedik. Bize göstermediler belki.

Bizim de birilerini sevmemize pek izin vermediler.
Uzaktan dururlardı ama bildiğin elleri kolları uzundu.
Bize yanaşan adamlar bunlardan çekinirdi.
Benim yanımda Fiko birini görse hemen kaşını çatardı.
Alttan altan yanımdakine bakardı.
Aday adayı resmen kaçardı.
Ben kaç olay sayarım belki de onların şimdi hatırlamadığı.

Bir şey mi istemem gerek ben gider onlardan isterdim.
Canım mı sıktın, kafamı mı dağıtacağım hiç teklifsiz kıyılarına oturur onlarla dertleşirdim. Şaka mı yapacağım hiç olmadık mevzular mı açacağım en rahat hiçbir tasa taşımadan onlara anlatırdım.
Eğlenecek miyim üzülecek miyim onlara.
Yani hiçbir art niyet hissettirmez ve arkadaşlık kültürü bu kadar olgunlaşmış kaç grup olabilirdi.
Ben kendimi onlara hep yakın hissederdim.
Tabii benim gibi birçok arkadaşımız da öyle.

Şimdi hepsi kendi dallarında başarılı adamlar oldular.
Meşguliyetleri farklılaştı. Çok yoğunlar.
Bazıları başka şehirlere yerleşti ama irtibatı koparmadılar ve yine görüşüyorlar.

Hala kritik yapıyorlar mıdır bilmiyorum ama buluştuklarını görmek bana heyecan veriyor, mutlu ediyor, ben işin bu kısmıyla ilgileniyorum.

Çünkü bana verdikleri duyguyu yaşatıyorlar:
Görüşler, tutulan takımlar, renkler ve aşklar bir tarafa; arkadaşlık bir tarafa.

Bunları yazarak dışardan bir gözle “teşkilat”ın nasıl göründüğünü anlatarak, onlara ben de bir anı katmak istedim.

Buradan tüm üyelerineOrhan Baba’nın dediği gibi- en kalbi muhabbetlerimle selam ediyorum.

Aslı Didari

Basın Yayın – okul önü – Teşkilat – Dolapdere
Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu (İletişim Fakültesi) Dolapdere – okul önü –