Siyasette siyasi nezaket !.. Cemil Özyıldırım yazdı.. (Eskiden böyle idi.. Şimdi ise hakaret var, bağırma var, yalan var, iftira var..)

Siyasette siyasi nezaket !..

Bayram değil, seyran değil, Ecevit İnönü’nün elini neden öpmüştü?. İsmet İnönü, 7 Mayıs 1972’de toplanan CHP kurultayında parti içi muhalefetin lideri Bülent Ecevit’in listesi karşısında yenilgiye uğramış, Genel Başkanlığın yanı sıra milletvekilliğinden de istifa etmek zorunda kalmıştı. Bülent Ecevit, İnönü’yü kapıya kadar yolcu ederken saygı ile eğilerek uzattığı elini sıkmak yerine öpmüş, ‘’Siz partimizin temel direğisiniz paşam’’ demişti. Bundan sonraki yıllarda da aralarında birbirlerine karşı sevgi ve saygı hiç eksik olmamıştı. O dönemde gazetelere de yansıyan bu el öpme resmi, ‘’Öp babanın elini’’ esprilerine yol açmıştı. Ecevit’in sergilediği tavır, siyasi bir nezaket inceliği ve saygı bütünlüğünün göstergesi, İnönü’nün tavrı ise, büyüklüğün, hoşgörünün ifadesi olarak değerlendirilmişti.

Atatürk’e göre milletvekili..

Atatürk; siyasetçinin sadece dili ile değil, siyasi kimliği ile de örnek olması gerektiğini, meclis kürsüsünden şöyle ifade ediyordu:
“Milletvekili demek, ülkenin en yetişkin insanı demektir. Milletvekili demek, beyaz eldivenli olmak demektir.Neden beyaz, neden başka renk değil ?.Çünkü beyaz çabuk kirlenir de ondan. Milletvekili gerekmedikçe her şeye dokunmaz! Beyaz eldivenin parmakları tozlanabilir, kirlenebilir. Hiç değilse karşıdan öyle görünür”

Atatürk, bu sözleri ile ‘’Beyaz eldiveni’’ örnek göstererek, siyasi nezakete de dikkat çekiyordu. Siyasi nezaket onun için öncelikle bir düşünce biçimiydi. Ahlaki değerlerimizin özü, bir yaşam felsefesi, iç zenginliğin dünyaya açılan penceresi idi. Ecevit de siyasi hayatının önemli bir bölümünde, parti içi muhalefetin başını çekmesine rağmen elini öptüğü Genel Başkanı İnönü’ye, nezaket kuralları çerçevesinde saygısını hiç esirgememişti. Ecevit el öpmekten ve öptürmekten her zaman uzak duran bir siyaset adamı idi. 7 Mayıs 1972’deki kurultay zaferinden sonra heyecan içinde İsmet Paşanın elini öpmesi, İsmet Paşanın da bu heyecana saygı duyarak elini uzatıp öptürmesi, her ikisi için de son bir görüntü oluşturdu. Ancak Ecevit Başbakan iken, yeni il olan Düzce’ye yaptığı ziyarette, ilin ilk valisi Fikret Güven’in karşılama töreninde ansızın eline sarılarak öpmesi, görevden alınıp Merkez Valiliğine çekilmesine neden olmuştu. Güven’in bu davranışını büyüklere gösterdiği saygının ifadesi olarak açıklaması, dikkate bile alınmamıştı. Valiler kararnamesine imza atan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de, bu karara katılmıştı. Türkiye’nin ikinci dünya harbinde taraf olmasının ve harbe girmesinin önünü kesen İsmet İnönü de bir yurt gezisinde, otomobilinin açık camından aniden kafasını uzatan ve kendisini şeyh olarak tanıtan kişinin elini öpme isteğini geri çevirmiş, gülerek ‘’Sen elini öptürmekten vazgeçtiğin gün, ben de sana elimi öptürürüm’’ demişti..

Şeyh Edebali’den nasihat !..

Tekrar siyasi nezakete dönecek olursak; günümüzde husumete, kavgaya ve dil kirlenmesine oturan siyaset zeminini, nezaketi elden bırakmayan bir rekabet ortamına taşımanın gerekliliği konusunda, herkes ortak bir görüş içinde bulunuyor.1206 yılında doğduğu tahmin edilen tefsir, hadis ve özellikle İslam hukuku alimi Şeyh Edebali’nin, bu görüş birliğinin oluşması için Osmanlı devletinin kurucusu Osman Beye, şu nasihati veriyordu:

Ey Oğul!
Beysin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana

Ey Oğul!
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana
Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana

Ey Oğul, 
Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz
Şunu da unutma, insanı yaşat ki, devlet yaşasın.

Ey oğul,
İşin ağır ve çetin, gücün kıla bağlı. Allah yardımcın olsun.

El öptürme modası !..

Siyasette el öpmek ve el öptürmek, yeni bir siyasi eylem değildi. Siyasi bir nezaket olarak da nitelenemezdi. Günümüzde partisinin siyasetçisine, partilisinin gencine, hanımına, hele-hele yaşlısına elini öptüren bir genel başkan var ama, bunun artık partinin uyulması gereken bir kuralı haline geldiği görülüyor. Aslına bakılacak olursa, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alpaslan Türkeş, Turgut Özal da, el öptüren siyasetçilerdi. Özellikle Demirel ve Erbakan dönemlerinde, siyasiler bir yana, seçmenler de el öpmek için kuyruk oluştururdu. Demirel buna rağmen, siyasi havayı, fıkraları, benzetmeleri, şakaları ile yumuşatabilen siyasi liderdi. İsmet İnönü hakkında bir Adalet Parti milletvekilinin ileri-geri konuşmasına gösterilen tepki üzerine milletvekilini çağırarak, şöyle dikkatini çekip, uyarmıştı:

‘’O kişinin üzerinde iki savaşın kazanılan zaferi var. Senin üzerinde ise, terzinin diktiği elbiseden başka bir şey yok. Bu yüzden o kişiyi bir daha ağzına alma’’

Bir siyasinin elini öpmek, siyasi nezaketin bütününü oluşturmadığı gibi, Sinoplu filozof Diyojen’in bir asilzadeye verdiği nezaket dersi, yorumlanmaya değerdi. Dar bir kapı geçidinde yırtık ve kirli elbiseleri içinde bir asilzade ile karşılaşan Diyojen’in, asilzadenin “Ben serserilere yol vermem’’uyarısı üzerine “Ama ben veririm” diyerek geri çekilmesi, hem nezaket, hem de o günün siyaset ortamına bir örnekti.

Bugüne bakılacak olursa, MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinde el öptürmek kuralının öncülüğünü yapıyor. Ancak çoğu zaman da eleştirilmekten geri kalmıyor. Örneğin partisinin mitinglerine katılmak üzere Adana’ya gelen MHP Genel Başkanının yaşlı bir kişiye elini öptürmesi, gerek siyasi ortamda, gerekse seçmenleri arasında tepki ile karşılanmıştı. Devlet Bahçeli’nin el öptürme seansları bununla da kalmayacaktı. MHP’den İYİ Parti’ye geçen İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz, meclisteki yemin töreninde, herkesin gözü önünde iki büklüm olarak, Bahçeli’nin elini öpmüştü. Arkaz’ın bu tavrı, partisinde tepkiye neden oldu. Arkaz bu konuda yaptığı açıklamada, Ülkü Ocakları’nda yetiştiğini, devlet terbiyesi aldığını söyledi. Bahçeli’yi 1975 yılından beri tanıdığını belirten Arkaz, aralarında ‘abi-kardeş’ ilişkisi olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

“Bunun siyasi amacı yok. Spontane gelişmiş hareketti. Devlet Bey, nezaketen bize ‘hayırlı olsun’ dedi. Biz de öyle bir harekette bulunduk. Devlet Bey ağabeyimiz, büyüğümüzdür. Allah bize utanacak, mahcup olacak bir şey vermesin. Ülkemizin o kadar sorunu, bir sürü sıkıntılar varken, bazı arkadaşlar bunu magazin haline getirdiler. Çok-çok üzerinde durulacak bir hareket değil”
Ancak Hayati Arkaz, bir süre sonra partisinden istifa ederek MHP’ye geçti.

NOT:
Devlet el öpmez, el öptürür.

Resimler:
1- CHP’nin 1972 kurultayında hezimete uğramasına neden olan Bülent Ecevit, ”Paşam siz partimizin direğisiniz” diyerek gidip elini öpmüştü.
2- Türkiye’yi 2. Dünya savaşına sokmayan İsmet İnönü’nün elini, otomobilinin açık camından başını sokan bir şeyh elini öpmek istedi
3- MHP’den İYİ Partiye geçen İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz, meclisteki yemin töreninde Devlet Bahçeli’nin elini öpmüştü. Tepki gören Arkaz, bir süre sonra yeniden MHP’ye döndü.
4. Adalet Partisi lider Süleyman Demirel de, elinin öpülmesinden hoşlanan bir siyasetçi idi

Cemil Özyıldırım

Bülent Ecevit – İsmet İnönü – el öpme
İsmet İnönü