Şapka çıkartan ustalar!.. Bab-ı Ali efsanelerini tanıyalım.. Dikkat, soldan sağa isim listesi şöyle.. Cemil Özyıldırım’ın kaleminden

Şapka çıkartan ustalar !..

Gazetecilikte yazı ve fotoğraf, iki önemli ana unsurdur. Gazetelerin dünyaya açılan pencereleri fotoğraf alanlarıdır ve okuyucuyu anında olayın içine çeker. Okuyucunun o pencereden dondurulmuş olaya bakmasını sağlar. Fotoğraf reklamı olduğu yazıyı, okumaya yöneltir. Ayrıca fotoğrafın bir özelliği de, gazetede bazen başlı başına bir haber olmasıdır. Çünkü inkar edilemez bir belgedir ve olayın doğruluğunu kanıtlar. Mekan ve insanın bütünleştiricisi olan fotoğraf, o nedenle basının vazgeçilmez öğesidir. Gazetelerde bu denli işlevi olan fotoğrafın sayfalarda yansıtılmasını sağlayan basın fotoğrafçıların, bir anlamda dünyanın gözü olarak değerlendirmek gerekir. Zira bir kare fotoğraf, sütunlarca yazılmış bir yazıdan daha çok etkilidir. Ayrıca fotoğraf dünü bugüne getiren bir geçiş kanalıdır. Olayların kulaklarda bırakacağı iz, çok defa belirli bir sürede yok olup giderken, yaşananları veya yaşadıklarını yıllar sonra tekrar göstermek, ya da görmek isteyenler, mutlaka fotoğrafa başvuracaktı.
Ustalardan bir hatıra
Hürriyet Gazetesinin 1970’lerdeki fotoğraf servisinde çalışan foto muhabirlerini görmek isteyenler de, elbette ki arşivlerden, ya da albümlerden çıkarılan bir fotoğrafa bakmak isteyecekti. Çünkü anılara açılan pencereden bakıldığında yıllar öncesine ait bu fotoğraf, Hürriyet gazetesini Hürriyet yapan foto muhabiri gazetecilerdi. Rahmetli Sedat Simavi 1948’de yayın hayatına başlayan Hürriyet’in başarısını, o zamana kadar fotoğrafın işlevini kavrayamayan meslektaşlarına, haber ile fotoğrafı bütünleştiren bir yayın politikası ile gösterdi. Hürriyet böylece basında değişik anlayışın ötesinde, yeni bir çığır açmıştı. Hürriyet Gazetesinin fotoğrafa verdiği önem yıllar içinde aksamadan sürdü. Rahmetli Erol Türegün anlatmıştı:

‘’Bir gün Erol Simavi beni çağırdı. Odasına çıktım, yanına gelmemi istedi. Gazetenin birinci sayfasındaki bir haberin başlığını eliyle kapatmıştı. Haberin üzerindeki çift sütun resmi gösterdi. (Bu kız güzel mi sence) diye sordu. (Hayır efendim değil. Bence çirkin) dedim. O zaman elini kapattığı yerden çekti. Haberin başlığı şöyleydi. Kadıköy güzeli kayıplara karıştı. O zaman (Bu ne biçim şey kardeşim. Resmi görmüyor musunuz.? Çirkini güzel yapmışsınız) dedi. Simavi’nin bu tepkisi, aslında fotoğrafın haberin ayrılmaz parçası olduğunu gösteren, bir yayın politikasının sonucu idi.’’

Hürriyet’i Hürriyet yapan, Amiral Gemisi diye anılmasını sağlayan usta foto muhabirlerinin katkısı inkar edilemez bir gerçekti. 1970’lerde gazetenin bir kuruluş yıldönümünde bu ustalar bir araya gelerek, bir hatıra resmini bütünleştirdi. Kimler yoktu ki.

( Soldan)1. sıra: Hayrettin Karateke, Şakir Şad, Atılay Kayaoğlu, Orhan Taylan, Mahir Çerçi, İlyas Namoğlu, Murat Çetin,

2. sıra: Cengiz Kapkın, Sayıl Eman, Çetin Şencan, Mehmet Demirel /….?…../Ünal Kutsal
3. Sıra: (Sağdan) Mehmet Akgüneş, Hüsnü Savaş, Sinan Özbalkan, isimlerini hatırlayamadığım iki laboratuvar çalışanı..

O dönemde Ankara Bürosunda Rıza Ezer, Mustafa İstemi, Sökmen Baykara, Halim Ermiş, haberlere can veren usta foto muhabirleri idi.

NOT: Fotoğraf çekmek, insanın gözünü, aklını, yüreğini bir hizaya getirmesidir


Cemil Özyıldırım

Şapka çıkartan ustalar !.. – muhabirler – eski babalar – Bab-ı Ali efsaneleri