Öğretmenin dokunuşu.. Mesela Yılmaz Güney savcıyı vurmasaydı.. Metin Başaran’dan güzel bir örnekleme

ÖĞRETMENİN DOKUNUŞU !

Dokunuşlar ne kadar önemli…Son tahlilde “seni seviyorum”da cisimleniyor; fiilen olmasa bile gònülden, samimi….
80 öncesi… Bir beden eğitimi öğretmeni benim ilçeme, okuluma tayin olmuş. Bıyıkları dünya görüşünü dışa vuruyor…
Ben de hasbelkader futbol oynuyorum. Yıldız filan değil; öyle, küçük bir yerde, gençliğime önem katmaya çalışıyor kendimi sosyalleştirme çabaları içindeyim. Ergenlik çağı… Her dersimden en yüksek puanı alıyorum, beden eğitiminden öldürmeyecek kadar…

Boykotlar, protestolar, lise öğrencilerinin bir yandan “karşı cins ve rakiplerim beni farketsin” içgüdüsüyle ispat savaşı, diğer yandan benim babamla senin baban aynı olduğu halde sizin paranız niye daha fazla düşüncesiyle, isyan…

Bir okul boykotu… 
Bütün öğrenciler sloganlarla dışarıda. Hoca uzaktan izliyor… Kalabalığın içinde beni buldu…
— Buraya gel !
— Hocam ?
— Çık oradan, bak sana bir şey anlatacam !
— ?
— Çık ve akşam beni bul !
— Tamam Hocam…
(Akşam bir kahvehanede; küçük yer seçeneği)

— Yılmaz Güney gitti savcıyı vurdu. Başına bela aldı… Öyle yapmamış olsaydı, iki film daha çevirir, davamıza daha yararlı olurdu. Sence hangisi doğru ?
— Bilmem !
— Evlat, bunlara karışma, güzel filmler yap… Kalabalıkların parçası olmak yerine, söz edeceğin yerleri seç… Kalabalıklar gereğini yapar, bedelini öder… Senin düşüncelerini anlayacak birkaç kişi çıkar… Yılmaz Güney’den çıktığı gibi… Etrafındaki birkaç kişîye mum ol. Unutma bu söylediklerimi ! Bir daha seni orada görmeyeyim. Anlaştık mı ?
— Unutmayacağım… Bir soru da benden… Derslerde niye en düşük puanı bana veriyorsuz ?
— İnancımıza halel gelmesin diye ! Hoca taraf turmuyor diye !

Yılmaz Güney savcıyı neden vurdu ? 
Vurmamış olsaydı neler olurdu ?

Bir beden eğitimi ögretmeni, bir dokunuş !

Tabii ki fizik, kimya, matematik, edebiyat öğreneceğiz…
Öğretmenin farklı yolları…
O öğretmenin adı İlhan İşözen’di.
Yaşıyorsa yolu açık olsun, milli eğitimden kovulduğu kesindir; aksine şaşarım.
Herkes önce kendi yakın çevresıne, ailesine anlatmalı ütopyalarını, geleceğin güzel olabileceğini; anlatmalı, patırtı çıkarmadan; sabırla.

Dokunuş yaşıyor !

Metin Başaran