Marilyn Monroe ve Türk Askerleri

Marilyn Monroe ve Türk Askerleri ile birlikte..

Kore, 1962

 

Marilyn Monroe, Amerikalı aktris ve model. Komedi filmlerindeki “aptal sarışın” karakterlerini oynamasıyla tanınan sanatçı, 20. yüzyılın en ünlü sinema yıldızlarından ve seks sembollerinden biriydi..

Doğum tarihi : 01.Haziran.1926 Ölüm tarihi : 05.Ağustos.1962
Marilyn Monroe kaç yaşında öldü : 36
Kilo & Boy :
Burcu : İkizler
Meslek : Sinema Oyuncusu, Model
Marilyn Monroe doğum yeri : Los Angeles, California
Ölüm yeri : Brentwood, Amerika
Marilyn Monroe kimdir?

Amerika’lı sinema oyuncusu, model ve şarkıcı.
Gerçek adı Norma Jean olan Marilyn Monroe, 1 Haziran 1926’da Los Angeles, California’da doğdu. Babası Edward Mortensen, annesini Norma doğmadan önce bırakıp gitmişti. Açlık ve sefalet içinde geçen çocukluk yılları, annesi Gladys Baker’ın ağır bir sinir nöbeti geçirip hastaneye kaldırılması ile daha da karardı. Norma’nın yetimhanedeki yaşamı işte bu talihsiz olayla başladı. 8 yaşında cinsel tacize uğrayan Norma Jean, bir tanıdıklarının yanında kalırken zaman içinde istenmeyen misafir durumuna düştü ve 16 yaşında hayatının en zor kararını verdi. Yetimhaneye dönmeyecek ve fabrikada işçi olarak çalışan Jim Dougherty ile evlenecekti. 1942 Haziran’ında Jim ile evlenen Norma’nın evliliği uzun sürmedi ve 1946 Eylül’ünde bitti.
Burbank’ta bir fabrikada çalışırken şans eseri fotoğrafları çekildi ve modelliğe başladı. Ünlü film yapımcısı Howard Hughes tarafından keşfedildi ve adı Marilyn Monroe olarak değiştirildi. İlk başlarda küçük rollerde, sessiz sakin sarışın bir kız olarak kendini gösteren Marilyn, “Love Happy” (1949) ve “All About Eve” (1950) filmlerinden sonra başarıyı yakaldı. Doğallığına, cazibesini ve dişiliğini de ekleyerek, sessiz sakin sarışın kız “Sarışın Bomba” olarak anılan bir idole dönüştü. 1950 yılında tanıştığı profesyonel beyzbol oyuncusu Joe Di Maggio ile 1954 Haziran’ında dünya evine girdi.

“Niagara”, “Gentlemen Prefer Blondes”, “How to Marry A Millionaire” adlı filmlerle ününe ün katan Marilyn, herşeyin doğal ve içten olması gerektiğini savunurdu. Belkide bu düşüncesi sayesinde film yapımcılarının ve fotoğrafçıların rüyası haline geldi. 1954 yılının Ekim ayında ikinci eşinden de ayrılan Marilyn’in evliliğini bitiren en büyük etkenin, şöhreti ve sarışın seksi bomba imajı olduğu söylendi.

1956 yılı ise Marilyn için çok hızlı geçti. Kendi firması olan Marilyn Monroe Productions’ı da bu yıl içinde kuran seksi yıldız, 29 Haziran’da da bir oyun yazarı olan Arthur Miller ile üçüncü evliliğini yaptı. Kariyerini kötü yönde etkileyen, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı da bu dönemde başladı. Psikolojik problemler içinde kendini unutan Marliyn Monroe, 21 Haziran 1961 yılında üçüncü eşinden de ayrıldı.

Ne var ki 5 Ağustos 1962 yılında Brentwood’daki evinde ölü bulunan ünlü yıldız, aşırı dozda uyku ilacı alarak intihar etmişti. Olayın bir intihar değil cinayet olduğu iddiaları ortaya atılmış, sebep olarakta Kennedy ile olan birlikteliği öne sürülmüştü. Marilyn, 8 Ağustos 1962’de California’da defnedildi.

20.yy’ın seksi bombası olarak kabul edilen Marilyn Monroe, yarım kalan filmi “Something’s Gotto Give” i hiçbir zaman bitiremedi. Solak olduğu bilinen ünlü yıldızın vazgeçemediği ve yanından ayırmadığı tek şey “Chanel No:5” parfümüydü.

Ölümünden sonrada unutulmayan güzel yıldız, 1999 yılında People Magazine tarafından “Dünyanın En Seksi Kadını” seçildi. Yine 1999 yılında Playboy dergisi tarafından “20.yy’ın En Seksi Starı” seçilen Marilyn Monroe’nun sayısız filmi ve ödülü bulunmakta. Ayrıca Elton John’un “Candle in the Wind” adlı parçasını Marilyn’e itham ettiği bilinmektedir.
Marilyn Monroe kitapları

Fragments Poems, Intimate Notes, Letters (Hardcover)
Fragments Poems, Intimate Notes, Letters (Hardcover)
Tüm Marilyn Monroe kitapları

 

 

Kore ve TÜRK Askeri

Kore Savaşı’nı anlatabilmek için önce kısaca Kore’den bahsetmek gerekir. Kore, M. Ö. 2000 yılında Chosun (Çusan) Krallığı’ndan beri yaklaşık 4000 yıllık tarihinde hep bağımsızlık ülküsüne sahip olmuştur. Ancak kuzeyinde Çin ve Rusya, batısında yine Çin, güneyinde Japonya gibi büyük devletler arasında kalmıştır. 1950’li yıllarda Kore nüfusunun %80’i okur-yazardır. Koreli bir insan ile Türk insanı karakter olarak benzerdir. Zeki, çalışkan, mesleğine ve vatanına bağlı, konuksever ve doğa sevgisi yüksektir. Nüfus olarak Kuzey Kore 30-35 milyon, Güney Kore ise 50- 55 milyon kadardır. Kore’nin kuzeyi dağlık bir araziye sahiptir, coğrafi özellikleri Türkiye gibi olup üç tarafı denizlerle çevrilirdir. Türkiye’nin boğazları gibi Kore de Asya’daki demir ve kara yollarının kavşak noktasıdır. Batıdan doğuya tüm ulaşım faaliyetlerinde Japonya’ya giden yol, Kore’den geçer.
Kore Savaşı’nın Nedenleri
18. ve 19. yüzyılda büyük devletlerin sömürgecilik arayışları mevcuttur. Batı ve kuzey batısında Çin, kuzey doğusunda Rusya ve güneyinde Japonya gibi sömürge arayışı içinde olan ülkelerin arasındaki Kore…
Durum böyle olunca Kore’nin paylaşılması kaçınılmaz oldu.

Bunun üzerine 1894 yılında Japonya ve Çin, Kore üzerinde paylaşma uğruna savaştı. Galip gelen devlet Japon İmparatorluğu’ydu. 1905 yılında aynı nedenli savaş Rusya ve Japonya arasında tekrarlandı. Galip taraf yine Japonya oldu. Japon İmparatorluğu artık tamamen Kore’ye hakimdi. I. Dünya Savaşından Japonya’nın galip devletler arasında çıkması sebebiyle Kore, Wilson ilkelerine dahil olamadı, dolayısıyla bağımsız da olamadı. Bağımsız bir Kore için halkın kendi imkanlarıyla mücadele etmesinden başka bir çare yoktu ve bu yüzden 1 Mart 1919 gününü bağımsızlık günü olarak ilan edilmiştir.

Bu tarihten sonra 2. Dünya Savaşı’na kadar bağımsızlık için mücadele edilmiş ancak genel bir milli mücadele yapılamamış ve bağımsız bir Kore Devleti kurulamamıştı. Sürekli bölgesel mücadele edildi, bölgesel mücadele sebebiyledir ki Koreliler gerilla harbinde iyi savaşırlar.
2. Dünya Savaşı’nda Japonya’nın mağlup devletler arasında olması sebebiyle Rusya, kuzey taraftan Japonların Kore’den çıkacağını açıkladı. Bunun üzerine ABD, Rusya’ya 38. kuzey paraleline kadar tutmasına izin verdi. Artık ortada 38. paralel sınırdı. Güney tarafı da tedbir olarak ABD tarafından tutulmaya başlandı. Japonlar, Kore’den çıkartıldıktan sonra sıra Kore devletinin kurulmasına gelmişti. Rusya komünist bir rejimden yanaydı. ABD ise liberal bir rejim istiyordu. ABD ve Rusya görüşmeleri sonuç vermedi ve bağımsızlık isteyen tek millet ikiye bölündü. Kuzey ve Güney…. (1948), Rusya, Kuzey Kore’de güçlü bir ordu kurdu, ABD de güneyde bir devlet yaratmaya çalıştı ancak orduyu önemsemedi. Rus destekli Komünist Kuzey Kore ordusu bütün Kore’yi komünizm çatısı altında toplamak ülküsüyle 25 Haziran 1950’de 38. Kuzey paralelini geçti ve Güney Kore’nin güney ucu olan Pusan’a kadar ilerledi. Güney Kore ve BM güçleri Kuzey Kore ordusunu Pusan’da durdurmayı başardı. Kuzey Kore ordusunun Kuzey Kore’den uzaklaşması sebebiyle ikmal yollarının uzayarak ordunun başarısızlıklara uğraması ve bu savaşın milletler arası bir kriz haline gelmesi sebebiyle Rusya, Kuzey Kore’den desteğini kesti. Kuzey Kore ordusu dağılmaya başlamıştı. Güney Kore ise tüm dünyayı arkasına aldı. Artık Kuzey Kore ordusundan çok üstündü. Başkent Seoul ise hala Kuzey Kore’nin elindeydi.

Taarruz sırası Güney Kore’deydi. İlk alınması gereken yer ise başkentti. Bu yüzden Inchon’a çıkarma yapıldı. Seoul kurtarıldı. Kuzeye doğru ilerlenmeye başlandı ve 38. paralel geçildi. Hatta Kuzey Kore başkenti Pyonyang bile ele geçirildi. Ancak kuzeyde neler olduğu belli değil, güney ise düşmandan temizlenmemiş ve daha sınırlar tutulmamıştı. İşte tam bu sıralarda (15 Ekim 1950) Türk Tugayı, Birleşmiş Milletler saflarına katıldı.

Kore Türk Tugayı ve II. Dünya Savaşı sonrası Türkiye
II. Dünya Savaşı’ndan Rusya galip çıkmış yayılmacı Sovyet politikası sebebiyle Türkiye’yi sıkıştırmaya başlamıştı. Boğazlarda üs ve doğuda toprak istemişti. Yunanistan ve Türkiye hariç bu rejim altına girmeyen Balkanlardan ve Ortadoğu’dan ülke kalmamıştı. Bu Doğu Avrupa yayılması karşısında NATO (İngilizce: North Atlantic Treaty Organization, Fransızca: Organisation du Traité de l’Atlantique Nord (“OTAN”) ve Türkçe: Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün kısaltması) kurulmuştu. Türkiye müracaat etmiş ancak kabul edilmemişti. NATO ile aramızda bir köprü kurması için Türkiye, Güney Kore’nin yardım çağrısına olumlu cevap veren ve asker gönderen 2. ülke oldu. Kore’ye 5000 asker yani bir Tugay gönderilecekti. Tugay tamamen gönüllülük esasıyla oluşturulacaktı.
Tuğgeneral Tahsin YAZICI komutasındaki tugay karargahı, 1 adet Piyade Alayı, 1 adet Topçu taburu, İstihkam Bölüğü, Muhabere Takımı, Uçaksavar bataryası, Ulaştırma Bölüğü, Tanksavar Takımı, Sıhhiye Bölüğü, Bando Bölüğü, Ordonatım ve İkmal Bölüğü olmak üzere 259’u subay, 395’i astsubay, 22’si memur, 4414’ü erbaş/er olmak üzere 5090 kişilik bir Türk Tugayı kuruldu. Tugay Mersin’e sevk edildi. 21 günlük deniz yolculuğunun ardından Kore’ye intibak maksadıyla Türk Tugayı, Taegu’ya yerleştirildi. Tugayımıza orada Amerikan silahları verildi ve bu ekipmanlarla ilgili eğitimler icra edildi. Türk Tugayı, 8. Amerikan Ordusu, 25. Tümen’e bağlı olarak Northstar (Kutup Yıldızı) ismiyle savaşa hazır halde emir altına girdi. Tugay’a verilen ilk görev, Chongdan bölgesinin emniyetinin sağlanması ve gerillalardan temizlenmesiydi. Görev başarıyla icra edildi. Tugay’ın sonraki görevi ise son taarruzu yapacak kuzeydeki B.M. ordusunun güneyini tutmaktı. Ancak Çin birden bire, savaş ilanı bile yapmadan, savaşa girdi. B.M. ordusunun öncü cephesi yarılınca, Çin Ordusu’nu durdurma emri arkayı tutan Türk Tugayı’na verildi.
Kunuri Muharebeleri
İntikal görevinden geri dönerken en arkadaki keşif takımı, ABD’li bir Yüzbaşı’nın aracının bozularak trafiği tıkaması ve yolda kalması sebebiyle Çinliler tarafından baskına uğradı. Buradan kurtulan 6 asker tugayı baskından kurtarmak maksadıyla tugaya haber verdi. Keşif takımının arkasından Çinliler ilerliyordu. Wavon’daki dar geçitte bir Türk bölüğünce Çinliler geri püskürtüldü. Çinliler takviyelerini aldılar. Bu sefer bir Türk’e 6 Çinli olacak şekilde geliyorlardı. Türkler Şimninni’ye çekiliyorlardı. Çinliler de git gide artan sayılarla Türk Tugayı’nı çember altına almaya çalışıyorlardı.
Şimninni’den, Kaechon’a, oradan da Kunuri Boğazı’na, oradan da Kunuri’ye çekilerek çemberi yaran Türk Tugayımız zorlu harp meydanlarında yine süngüsünü kullanarak başarılı olmuştur. Ancak Kunuri Muharebeleri Türk Tugayı’nın en çok hasar aldığı ve şehit verdiği Kore tarihindeki en kanlı muharebelerden biridir. Fakat Kunuri muharebeleri BM ordusuna altından üç gün kazandırmış ve güvenli bir şekilde geri çekilmeleri Çinlilerin tamamen Türk Tugayı’na saldırması sebebiyle sağlanmıştır. Neticede Türk Tugayı Birleşmiş Milletler ordusunu kurtarmıştır. Kumyanjang-ni Muharebeleri
Kuzeyden güneye doğru gelindikçe coğrafya dağlıklardan düzlük araziye geçmektedir. Çin Ordusu da silah ve teknoloji bakımından çok gerideydi. Askerler gündüzleri dağlık arazilerden faydalanarak gizleniyor geceleri savaşıyorlardı. Hem Çin’den uzaklaşıp takviye alamamaları, hem de coğrafyanın değişimiyle artık başarılı olamıyorlardı. BM ve Çin, iki taraf da savunma durumuna geçmişti. Bu sessizliği fırtına gibi bir taarruzla bir Türk Tugayı bozacaktı. Tugayımızın hedefi Kumyanjang-ni kasabasına yerleşmiş bir Çin Tümeniydi. Bu tümen Kunuri muharebelerinde tugayımızı çember altına almış tümenlerden biriydi. Bu sonuç ölü bir Çin askerinin cebinden çıkan Kunuri’de şehit olmuş bir Türk askerine ait bir not defterinden anlaşılmıştı. Şimdi taarruz ruhuna Kunuri’nin öcünü de almak eklenmişti. Çinliler kesinlikle Türklerden kaçıyorlardı. Bu taarruz sonu Çin’in kaybı 1734, Türk Tugayı’nın ise 12 şehidi vardı. Bu taarruz hep geri çekilen BM ordusunun ileri harekatta aldığı ilk zaferdir. Bu savaştan sonra Türk Tugayı hep ileri harekatlarda kullanılmıştır. Amerikalılar Türkler’e Bravest of Brave (Kahramanlar Kahramanı) lakabını takmışlardır. Bu muharebeler sonucu Türk Tugayı dünyada nam salmış ve tüm dünya basını, Cumhurbaşkanları Türkiye’ye tebrik telgrafları yağdırmış, şehitlere özel Türkiye’deki camilerde mevlidler okutulmuştur. Genel olarak Kore Savaşı’ndaki ilk madalya Türk Tugayı’na verilmiştir. (Kore Cumhurbaşkanlığı nişanı ve ABD’li General Mac Arthur tarafından mümtaz birlik nişanı) Seoul’un kuzeyi artık BM’nin kontrolü altındaydı.
38. paralel sınırında Türkler, Çinli bir keşif koluna rastladı. 25 kişilik kolun 15’i öldürüldü, 3’ü kaçtı ve kalanı esir alındı. Sorgu sonunda Çinlilerin bahar taarruzları hazırlığında oldukları anlaşıldı. Bu haber BM Ordusu’na yine Türkler sayesinde ulaştırılmıştı. Çok geçmeden Türklerin verdiği bilgi doğru çıktı. Çinliler taarruza kalkıştı. Türk Tugayı’nın sağ kanadında 65. Amerikan Alayı, sol kanadında 26. Amerikan Alayı mevcuttu. Bu alaylar Çinlilerin saldırısına dayanamadı ve çekildiler.

Sonuç olarak Türk Tugayı yine Kunuri’deki gibi çember altında kaldı. Burada tarihte görülmemiş bir olay yaşandı. İleri topçu gözetleyicisi bir Topçu Üsteğmeni ateş isteğinde bulundu. Bildirdiği koordinatlar kendisinin ve 9. Türk bölüğünün yeriydi.
Bu durum kendisine hatırlatıldı. Cevap bugüne kadar duyulmamıştı. “Evet biliyorum, biz düşmana esir olmak istemiyoruz, bizi onlara teslim etmeyin vasiyetimiz şudur : Bizleri kendi ateşimizle şehit ediniz ” Topçu taburu ne yapacağını şaşırdı, göz yaşları arasında yollanan mermilerle bu sefer Türk Türk’ü ateş yağmurunda ıslattı. 2 cehennem gibi gecenin ardından Türk Tugayı çemberi yardı ve geri çekildi. Savaş başlayalı 1 yıl olmuştu. Taraflar 1 yıl öncesinin yeri olan 38. paraleldeydi. Binlerce şehide karşı iki tarafta savaşın ilk başladığı yerdeydi. 1 yıl sonunda yapılan antlaşma gereği Türk Tugayı değiştirildi. 2. Türk Tugayı
1951-1952 yıllarında görev yaptı. Ağustos 1952’ye kadar mevzi savaşları devam etti. 1 yıl sonunda 3. Türk Tugayı’na teslimat yapıldı.
3. Türk Tugayı ve Kanlı Vegas Gecesi
14 Mayıs 1953 tarihinde taraflarda sessizlik hakimdi. Ama o gün ileri Türk Tugayı için bu bozulmuştu. Vegas Tepesi’ne saldıran Çinliler (Oradaki 150-160 vb. rakımlı tepelere Amerikalılar Vegas, Berlin gibi isimler takmıştı) daha gerçek mevzilere varamadan ileri mevzilerde Türklerce püskürtüldü. 3 günde 4 kere taarruza kalkan Çin Tümenleri sürekli geri püskürtüldü. Çin’in amacı ona en çok kayıp verdiren tugay olması sebebiyle Türklere saldırarak güç gösterisi yapmaktı.

Bu muharebede Çin Ordusu 3000 kayıp verdi. Ayrıca Kore savaşlarında en çok mühimmatın kullanıldığı savaştır. Özetle Türk Tugayı 2,5 milyon mermi, 63 bin havan topu, 80 bin el bombası, Türk ve ABD topçusu toplam 140 bin top atmıştı. 3000 Çin kaybına karşı Türk mevzilerinde 151 şehit vardı. Ayrıca bir askere ortalama 200 top mermisi düşüyordu ve zayiatımızın az olma nedeni bu muharebede Türk askerinin ilk defa çelik yelek kullanmasıdır.
Savaşın Sonuçları
25 Haziran 1950 -27 Temmuz 1953… Tam 3 yıl 1 ay süren Kore Savaşı artık sona ermişti. Sınır savaşın sonunda net olarak 38. paralel hattı değildi. Sınırlar biraz Güney Kore’nin avantajına olmuştu. Savaşın sonucu kısaca şöyleydi:
– 5 milyon Kuzey Koreli ve Çinli insan öldü.
– 220 Bin’i asker 1 milyon Güney Koreli insan öldü.
– 5 milyon Güney Koreli evsiz kaldı.
– BM ordusundan 94 bin ölü, 500 bin kişilik zayiat vardı.
Türk Tugayı açısından;
Türk Tugayı 410, 2. Türk Tugayı 121, 3. Türk Tugayı 190 olmak üzere toplam 721 şehit mevcuttu.
2147 yaralı, 175 kayıp, 234 esir vardı. (Diğer milletlerin esirlerinden esir kamplarından sağ dönemeyen çoktur ancak 234 esirimiz de sağ salim savaştan sonra yurda dönmüştür. )
Toplam zayiatımız 3277 kişidir bu da savaşa katılan 14936 Türk’ün %22’si yapar. Yani savaşa katılan her 5 Türk’ten biri bir şekilde hasar almıştır. Bu büyük bir rakamdır.
Savaşın ardından 4-5-6. Türk Tugayları da Seoul’un kuzeyinde konuşlu bir biçimde görev yapmış; Tugay makamı 1960 yılında Bölük seviyesine indirilmiştir. 1966 yılında ise Kore Şeref Mangası seviyesine indirilmiştir. 1971 yılında tüm BM ordularının Güney Kore’den çekilmesiyle Kore’de görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli de yurda dönmüştür.
Sonuç olarak Türkiye, Kore’ye asker göndererek dünyadaki itibarını arttırmış, dünyada barışçı hakem ülke olarak nam salmıştır. Kore Harekatının ardından Kıbrıs, Somali, Bosna-Hersek, Kosova,Arnavutluk, Afganistan ve Lübnan’daki gibi başka barış harekatlarında da Türk Ordusu kahramanca görev almıştır. Kore savaşından önce NATO’ya girmek için müracaat etmiş ancak kabul görmemiş olan Türkiye, savaşta gösterdiği başarılardan sonra NATO’dan gelen davetle NATO’ya girmiştir.
Kaynaklar:
1-)Tugay Komutanı Tuğgeneral Tahsin Yazıcı’nın Hatıraları.
2-)Alay Komutanı Albay Celal Dora’nın Hatıraları.
3-)Kore Harbinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Muharebeleri. Genel Kurmay Basımevi.
4-)EDOK K. lığı Alınan Dersler Merkezi Yayınları.